''Ergenekon ve Balyoz davaları başlayınca Cumartesi Anneleri müdahil olmak istediler. Bu işe bulaştıkları öne sürülen çok komutan vardı.''
Ahmet Nesin / artigercek.com
2017'nin mayıs ayında ARTI TV'de bir söyleşim yayınlandı. Konuk 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra yapılan darbeyle görevinden uzaklaştırılan bir komutandı. Darbe döneminde NATO subayı olarak görev yapıyordu ve uzun zamandır Türkiye'yle bağlantısı yoktu. Niyetim kara, hava ve deniz komutanlarıyla görüşmekti. Bunun tek bir nedeni vardı, ben darbenin her an olabileceğini 2014 yılında "DARBE VALİZİM HAZIR" diye yazmıştım ama insanları inandırmak kolay olmuyor. Darbe yazısını yazmaktaki amacım askerin darbe yapmasını istemek yada böyle bir beklenti içinde olmak değildi, ben Recep Tamam Erdoğan'ın askeri darbe yapmaya zorladığını hep iddia ettim ve sivil darbe düzeninin 12 Eylül darbesinin başbakan yardımcısı Turgut Özal'la başladığını ve Recep Tamam Erdoğan'ın da son nokta olduğunu savundum.
Benim için ikinci önemli konu Ergenekon ve Balyoz davalarından bişey çıkmayacağıydı. Neden inanmıyorum, bunu ilk yazımda Çarşamba günü Bülent Ecevit'ten verdiğim örnekle açıklamaya çalıştım. Siz eğer sistemin partisiyseniz, zaten adı ne olursa olsun derin devlet sizin içinize mutlaka girmiştir ama il yada ilçe başkanıdır ama vekildir. Bunun bir örneği de 9 Mart 1971 darbe girişimcisi ve 12 Mart darbesinin hava kuvvetleri komutanı Muhsin Batur'un CHP'den vekil olmasıdır.
İşte size bana göre komik bir örnek daha. Bülent Ecevit CHP içinde 12 Mart darbesine karşı olduğu için şahlanmış ama seçimlerde Muhsin Batur'u hem vekil yapmış, hem de cumhurbaşkanı olarak CHP adayı yapmıştır. Aynı olay Ergenekon davasından sonra olmadı mı, Dursun Çiçek, Mehmet Haberal, Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay CHP'den milletvekili seçildi. Adını saydığım 4 kişi de beraat etmiş olabilir ama darbeden yargılanmış kişiler sosyalist yada sosyal demokrat partilerden aday yapılmamalı. Bu sadece benim düşüncem, katılmayabilirsiniz.
Ben bu söyleşiden sonra başka bir komutanla daha uzun bir söyleşi yaptım ama yayınlanmadı. Yayınlanmama nedeni sevgili Celal Başlangıç'ın itirazıydı, olay tek taraflı gibi gözükecekti ve haklıydı. Bunun için karşı taraf dediğime bakmayın, bana 15 Temmuz darbesini objektif bir şekilde açıklayacak bir komutan daha gerekiyordu, en azından kafamdaki teknik konuları ona da sormalıydım. Aklıma Dursun Çiçek geldi ve kendisini aradım. Bana bu aralar çok yoğun olduğunu söyledi ve Almanya'ya gidecekti. Bu benim için şanstı, biz zaten Almanya'daydık ama verdiğim numarayı hiç aramadı, belli ki konuşmak istemiyordu.
Şimdi gelelim Dursun Çiçek'in bugünkü tavrına ve bana kızmasına. O günkü mahkeme yada savcılık ifadelerinden 1-2 bölüm vereceğim. İfade İnternet Andıcı davasında verilmiş:
"İnternet Andıcı iddianemesi mahkeme tarafından kabul edildi. İnternet Andıcı gerçek bir belgedir. Altında imzalar ve paraflar vardır. Islak İmza da gerçek olsa söylerdim. Bu kağıt parçası tutuklanmamıza yetiyor. Ramazan ayının Türk milletine ve insanlık alemine hayırlara vesile olmasını dilerim. Oruç tutmanın nedenlerinden biri de fakir ve yoksulun durumunu empati yaparak hissetmek, onlara yardım etmek, adalet, doğruluk ve dürüstlük değerlerini geliştirmektir. Bu değerler yargı etikleri açısından da olması gereken niteliklerdir. Buradaki herkesin bunlara sahip olduğunu ve görevini buna göre yerine getirdiklerine inanmak istiyoruz. Akıl ve vicdana göre görev yapamıyorsanız ya vicdan azabı çekerseniz ya da geçen hafta ak saçlı Genelkurmay Başkanı örneğindeki gibi istifa edip görevi devredersiniz."
Okuduğunuz gibi Çiçek, İnternet Andıcı'nı kabul ediyor ve savunmasına dinen devam ediyor, en kolay yol bu çünkü, karşısında dinciler olduğu teziyle bunu yapmak zorunda hissediyor kendisini. Genelkurmay başkanı bir Ak saçlı diye tarif edilmiş savunmada, umarım bu size bişeyleri anımsatıyordur. İnternet Andıcı'nı detaylı anlatmayacağım, ama verdiğim
linkten ne olduğunu gayet iyi bir şekilde anlayabilirsiniz. O dönem Radikal Gazetesi'nde Ezgi Başaran çok net açıklamıştı bunu ve aylarca televizyonlarda tartışıldı.
Buradan gelelim 700. haftasına giren Cumartesi Anneleri olayına. Biliyorsunuz Cumartesi Anneleri 90'larda faili meçhul cinayetlerin gün ışığına çıkması ve kayıp insanların en azından kemiklerine ulaşmak amacıyla başladı. Kahramanları annelerdi ve hâlâ devam ediyor. Ergenekon ve Balyoz davaları başlayınca Cumartesi Anneleri davaya müdahil olmak istediler. Başta Veli Küçük olmak üzere bu işe derin devlet ve JİTEM üzerinden bulaştıkları iddia edilen çok komutan vardı bu duruşmalarda yargılanan.
Duruşmaya müdahil olmak isteyenlerden birisi de 1995 yılında Gazi Olayları'nda işkenceyle katledilen Hasan Ocak'ın ailesiydi. O konuyla ilgili olarak duruşmaya bir gizli tanık çağrıldı, adı Gurbet'ti. Hasan Ocak'ın cesedi kaçırıldıktan 55 gün sonra Kimsesizler Mezarlığı'nda bulundu ve dava hiçbir zaman sonuçlanmadı. Gizli tanık Gurbet Ergenekon davasındaki 180. duruşmada, "Gazi Mahallesi örgütlenmesinden sorumlu Hasan Ocak, olaylardan hemen sonra örgütün üst düzey sorumlularını bilgilendirmiştir. Hasan Ocak, Gazi Mahallesi'ne saldırı olacağını gün ve saat olarak bilmekteyken ve saldırı öncesi bildirileri hazırlatmışken, bu bilgiyi örgütün üst yönetimiyle paylaşmamıştır. Hasan Ocak, daha sonra kendisini kullananlar tarafından kaçırılarak, kaybedilmiş ve susturulmuştur. Hasan Ocak'ın katillerini Ergenekon'da aramanız gerekiyor. Veli Küçük nerede görev yapmışsa sol örgütler orada güçlenmiştir. Gazi olayları davası neden Trabzon'a alınmıştır. Çünkü Veli Küçük o dönem o bölgelerden sorumluydu." diye ifade verdi.
Bu yazıyı okuduğunuzda Cumartesi Anneleri'nin 700. haftası için meydanda olacağım, onların onurlu mücadelesine destek vereceğim ve ARTI TV'ye kısa da olsa bir program yapacağım. Pazar günü de USTURA programında konuğum Hasan Ocak'ın kızkardeşi Aysel Ocak olacak, daha detaylı konuşacağız Ergenekon ve cinayetlerin bağlantısını.