Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, öğretmen Yasın Özdemir’in ‘ifade hürriyeti’nin ihlal edildiği iddiasıyla yaptığı başvuruyla ilgili çok önemli bir karara imza attı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, öğretmen Yasın Özdemir’in ‘ifade hürriyeti’nin ihlal edildiği iddiasıyla yaptığı başvuruyla ilgili çok önemli bir karara imza attı. Mahkeme, 15 Temmuz öncesinde sosyal medyada yaptığı paylaşım nedeniyle ‘suç ve suçluyu övme’ suçundan 7 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılan Özdemir’in ‘ifade hürriyetinin’ ihlal edildiğine karar verdi. AİHM, karar tarihi itibariyle F.TÖ/PDY’ye ilişkin kesinleşmiş bir hüküm bulunmadığının altını çizdi. TCK’nın 215. maddesinin uygulanma şeklinin öngörülemez olduğunu kaydetti.
Söz konusu karar, 15 Temmuz öncesindeki eylemlere yönelik Hizmet Hareketi mensuplarına yöneltilen ‘terör’ suçlamalarının hiç bir hukuki dayanağının olmadığını da tescil ediyor. KHK’lı Cumhuriyet Savcısı Hasan Dursun, kararın çok önemli olduğunu anlatıyor. Dursun, “Yargıtay’ın bu konudaki ilk kararı 26 Eylül 2017 tarihinde Ceza Genel Kurulu tarafından yargı mensupları Metin ÖZÇELİK ve Mustafa BAŞER hakkındaki içtihadıdır. Bu kararda sayısız hukuka aykırılık bulunmakla birlikte, eğer Türk yargı birimleri bir kişiyi örgüt üyeliğinden, örgüte yardım ve destek olmaktan, örgüt lehine propaganda ve saire gibi suçlardan sorumlu tutacaksa, bu eylemlerin tamamının 26 Eylül 2017 tarihinden sonra olması gerekir.” diyor.
Öğretmen Yasin Özdemir (41), Nisan 2015’te sosyal ağlarda Hizmet Hareketi lehine yayınladığı yorumlardan dolayı ihraç ediliyor. Soruşturma sonrası hakkında açılan davada mahkumiyet kararı çıkıyor. Özdemir, iç hukuk yollarının tükenmesi üzerine tartışmalı yorumları yayınladığı tarihte, söz konusu ‘örgütün’ terör örgütü olduğunun bilinmediğini ileri söyleyerek AİHM’ye başvuruyor. İfade hürriyetinin ihlal edildiğini savunuyor.
AİHM’nin kararında, Yasin Özdemir’in yaptığı paylaşımlara da yer veriliyor.
10 Nisan 2015 tarihli Yenişafak gazetesinde yayınlanan bir yazıya ilişkin şöyle yorum yapıyor: “Hâkim kararı veya benzeri bir şey olmadan onlara (terör örgütü) diyorsunuz. Başsavcının delili çok açık olsa da yolsuzluk diyemezsiniz. (17-25 Aralık 2013 olaylarına atıfta bulunarak). Orada adalet nerede… Bu hayatta olmasa da öbür dünyada hesap vermek zorunda kalacaklar”
Bir gün sonra yine Yenişafak’ın bir haberine şöyle yorum yapıyor: “AKP’nin dindar gençliği küstahlık ediyor, bakanı Kuran’la alay ediyor; iftira ve yalan ahlakları haline geldi, fitneyi ganimet sayarlar, kendilerine destek vermeyeni putperest olarak damgalarlar, kendilerini eleştirenleri CHP’li olarak yaftalarlar, kimisi Allah’ı referans gösterir, kimisi Allah’ın özelliklerini tasdik eder. Bu genç topluluğu bıraktığım için mutluyum, Allah yollarını düzeltsin ve onları doğru yola iletsin.”
SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMLARI NEDENİYLE TUTUKLANIYOR
Yasin Özdemir, 15 Temmuz 2016 (sözde) darbe girişiminin ardından Isparta Cumhuriyet Savcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında 3 Ağustos 2016 tarihinde polis tarafından gözaltına alınıyor. Paralel devlet yapılanması veya bu örgüt lehine propaganda yaptığı gerekçesiyle…
Yasin Özdemir hakkındaki suçlamaları reddediyor. Ancak 24 Ağustos 2016’da sulh ceza hakimi, başvuranın ‘terör örgütü lehine propaganda yapmak’ suçundan suçlu olduğuna dair kuvvetli şüphe bulunduğu gerekçesiyle tutuklanmasına karar veriyor.
29 Ağustos 2016 tarihinde savcılık, Özdemir’i bir terör örgütü lehine propaganda yapmakla suçlayarak bir iddianame sunmuştur. 1 Eylül 2016’da Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul ediyor. Yasin Özdemir, 26 Ekim 2016 tarihinde görülen duruşmada, yurt dışı yasağı konularak tahliye ediliyor.
‘NİYET OKUYAN’ YEREL MAHKEME SUÇ UYDURUYOR
30 Kasım 2016’da ise Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesi, başvuranın eylemlerinin suç ve suçluyu haklı çıkarma suçuna girdiğini tespit ederek Özdemir’i 7 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıyor. Mahkeme kararında esasında Özdemir’in yaptığı paylaşımları ‘terör örgütü övme olarak kabul edilemeyeceğini’ itiraf ediliyor. “Ancak bu yorumlar, salt bir düşünce ve kanaat ifadesi olarak kabul edilemez; orada kullanılan ifadeler düşünce ve kanaat ifadesinin ötesine geçerek terör örgütünün işlediği suçlara ilişkin olumlu bir algıyı yansıtmaktadır.” denilerek hiç bir şiddet içermeyen ifadeler suç sayılıyor.
MİT TIR’LARI ISPARTA’DAKİ DOSYAYA DA GİRMİŞ
Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin karar verdiği tarihi tekrar hatırlatalım; 30 Kasım 2016. Mahkeme, ‘Hizmet Hareketi’nin ‘silahlı terör örgütü’ olduğuna dair kararına gerekçe olarak da MİT TIR’larının durdurulması olayını gösteriyor. Tıpkı 11 Mayıs 2016’da MİT’in yargıya gönderdiği talimat gereği… Söz konusu MİT raporunda mahkemelere, Cemaat’in terör örgütü olarak gösterilmesi için ‘MİT TIR’ları olayının kullanılması gerektiği belirtiliyordu. Aynı raporda MİT TIR’larına operasyon yapan jandarma personelinn Hizmet Hareketi ile bağlantısının tespit edilmediği itiraf edilmesine rağmen…
AİHM: İFADE HÜRRİYETİNİ İHLAL SUÇU
AİHM, ‘hak ihlali’ kararında süreci ayrıntılı olarak anlatıyro. İHAM, 15 Temmuz 2016 öncesi gerçekleştirilen açıklamaların, Nisan 2015’te hareketle ilgili yasadışı örgüt olduğuna dair herhangi bir nihai mahkeme kararı olmaması nedeniyle suç teşkil etmediğine dolayısıyla ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar veriyor.
Kararı paylaşan avukat Rümeysa Budak, “Tazminat talepleri başvurucu tarafından net olarak belirtilmediği ve iç hukukta tazminat imkanının olması nedeniyle tazminata hükmedilmemiş. Karar Saadet Yüksel’in de yer aldığı Daire’ce oybirliğiyle alınmış.” diyor.
DR. HASAN DURSUN: İNSANLIĞA KARŞI SUÇ İŞLENİYOR
KHK’lı Cumhuriyet Savcısı Dr. Hasan Dursun, kararı şöyle yorumluyor: “AİHM’in vermiş olduğu bu karar, bizlerin en başından itibaren her fırsatta söylediğimiz bir hakikati ortaya koyuyor. Yasadışı bir örgütün var olup olmadığına Cumhurbaşkanlığı, MİT veya başkaca idari birimler karar veremezler. Böyle bir yapılanmanın olduğuna ancak ve ancak yargı mercileri karar verebilir ve ancak böyle bir kararın kesinleşmesinden sonra kişi ve kurumların bu yapılanmayı yasadışı örgüt olarak görmeleri ve kabul etmeleri beklenir. Yargıtay’ın bu konudaki ilk kararı 26 Eylül 2017 tarihinde Ceza Genel Kurulu tarafından yargı mensupları Metin ÖZÇELİK ve Mustafa BAŞER hakkındaki içtihadıdır. Bu kararda sayısız hukuka aykırılık bulunmakla birlikte, eğer Türk yargı birimleri bir kişiyi örgüt üyeliğinden, örgüte yardım ve destek olmaktan, örgüt lehine propaganda ve saire gibi suçlardan sorumlu tutacaksa, bu eylemlerin tamamının 26 Eylül 2017 tarihinden sonra olması gerekir. Bu tarihten önce, bir hukuk devletinde, hiçbir kişi ve kurum, devlet tarafından Gülen yapılanmasının yasa dışı bir örgüt olarak bildiği varsayımıyla suçlanamaz, tutuklanamaz ve cezalandırılamaz. Aksine yapılan şey düşman ceza hukuku uygulamasıdır. İnsanlığa karşı işlenen bir suçtur.”
DR. GÖKHAN GÜNEŞ: KARAR, UYDURMA TARİHLERİ ÇÖPE ATMIŞTIR
İnsan Hakları Hukukçusu Dr. Gökhan Güneş, “ Kararın özeti; 15 Temmuz öncesi şiddet içermeyen ve temel hak ve hürriyetlerin kullanımı niteliğinde olan; banka, sendika, dernek, sohbet, Bylock, ankesörden aranma, okul vb. faaliyetler cezalandırmaya gerekçe yapılamaz. TCK’nın 314. maddesi de, 215. maddesi gibi öngörülemezdir. Karar, 15 Temmuz öncesi yasal ve rutin faaliyetleri nedeniyle cezalandırılan herkesle ilgili benzer ihlallerin çıkacağının habercisidir. AİHM, kriter olarak kabul edilen hususlar ile MGK bildirisi ve 17/25 gibi uydurma milat tarihlerini de bu kararıyla çöpe atmıştır.” diyor.