AİHM'e başvuracak cadı avı mağdurları nelere dikkat etmeli?

Türkiye’deki OHAL mağdurlarının sayısı gittikçe artarken uluslararası hak arama yollarına olan ilgi de artıyor. Önümüzdeki aylarda on binlerce OHAL mağdurunun başta AİHM olmak üzere uluslararası kuruluşların kapısını çalması bekleniyor. Peki, özellikle AİHM’e yapılacak başvurularda mağduriyetinizi anlatırken nelere dikkat etmeli.
AİHM'e doğru başvuru nasıl yapılır?

AİHM başvurularında mahkemenin zorunlu kıldığı PDF dilekçe şablonu kullanılacağından sayfa sınırlaması mevcuttur. Dolayısıyla meramınızı dolaylı anlatımlara girmeden doğrudan anlatmanız gerekmektedir. Bir başvuru dilekçesi öncelikle okuyanı etkilemelidir. Okuyanı etkilemeyen bir metnin lehinize sonuç doğurması güç olacaktır. Sayfa sınırlamasını da dikkate alarak “etkili” bir metin üretmede aşağıdaki noktalara dikkat etmelisiniz.

Bu çalışmadaki örneklemelerde OHAL KHK’ları ile memuriyetten atılanlar esas alınmıştır. Bununla birlikte,

•667 sayılı KHK ile çalıştıkları kurumlar tarafından soruşturma ile ihraç edilenler,

•Çalıştığı okul/dersane kapatıldığı için işsiz kalan öğretmen vs. çalışanlar,

•Ortağı olduğu şirkete kayyım atanan/el konulan iş adamları,

•Diğer mağdurlar.

Kategorisinde yer alanlar da AİHM başvurusu hazırlarken kendi durumlarına uygun olan bağlamlarda vereceğimiz önerileri izlemelidirler. Statüler farklı olsa da mağduriyetler ortaktır.

ANLATIM AÇISINDAN

1. Gerçeği, sadece gerçeği: Siz bir OHAL KHK’sı ile memuriyetten ihraç edilmiş ve sırf bu yüzden bir dizi “hak mahrumiyeti” yaşayan bir Başvurucusunuz. Bu çok açık ve net bir durumdur. Bütün iddia ve taleplerinizi bu açık ve net gerçeklik üzerinden dile getirmelisiniz. İçinde bulunduğunuz durum Batılı bir gözlemci açısından zaten yeterince dramatiktir. Dolayısıyla abartılı ifadeler kullanmanıza gerek yok. Örneğin “eskiden saygın ve iyi geliri olan bir mesleğim vardı, şimdi pazarlarda satıcılık yapıyorum” gibi ifadelerin iddianızı kanıtlama adına size bir yararı olmadığı gibi içerdiği elitist imadan dolayı okuyucuyu olumsuz etkilemesi de mümkündür. 

2. Buraya özellikle dikkat! Siz “FETÖ/PDY” bağlantısı iddiasıyla memuriyetten ihraç edilmediniz. Kamu görevinden uzaklaştırılmanızı öngören KHK’larda buna ilişkin bir ifade hatta ufak bir ima dahi yok. Dolayısıyla olayların anlatımında bu konuya girmeniz yararsızdır, aleyhinize olabilir. KHK soyut ve kanıtlanmamış bir terör örgütü bağlantısına gönderme yaparak sizi ihraç ettiğine göre siz de bu noktadan hareket etmelisiniz. 

Eğer ihraç edilmeden önce açığa alınmış ve bu süreçte kurumunuzca size yöneltilen yazılı suçlamalarda FETÖ/PDY bağlantısı iddiası varsa kuşkusuz siz de bu suçlamaları aktarıp kanıtlanmamış, yargılamaya konu olmamış bir suçlamanın kurbanı olduğunuzu belirtebilirsiniz. Bunu yaparken terör örgütü olduğu yönünde bir mahkeme kararı bulunmayan, Hükümetçe iddia olunan “FETÖ/PDY” kısaltması yerine “Gülen Hareketi” veya “Cemaat” terimlerini kullanmalısınız. 

Başvurunuzda söz konusu hareketin “terör örgütü” olup olmadığına ilişkin bir tartışma başlatmayın. Unutmayın, siz bir OHAL KHK’sı ile işten atıldınız, hepsi bu; ne böyle bir hareketle ne de terör örgütü ile bağlantınız var. AİHM’in önüne götürdüğünüz konu da budur; sizi bu odaktan uzaklaştıracak konulara girmeyin. AİHM sizin bir OHAL KHK’sı ile işten atılmış olmanızı “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” (AİHS) hükümlerine uygunluk açısından inceleyip karara bağlayacak; Gülen Hareketinin terör örgütü olup olmadığını değil. Üyesi olmadığınız bir oluşumu savunmak sizin işiniz olmamalı. Aksi yaklaşım, bu hareketle bağlantınız varmış da gizlemeye çalışıyormuşsunuz izlenimi verecektir.  Bunun yerine, kendinizi anlatırken “darbeye karıştığı kanıtlamamış…” veya “terör örgütü bağlantısı kanıtlanmamış…” biri olduğunuzu vurgulamaya özen göstermelisiniz. 

3. Hayal görmeyin, senaryo üretmeyin: Memuriyetten atılmanızın olası nedenleri (fişleme, ihbar vb.) üzerinde yorum yapıp tahminlerde bulunmayın. Sizin neden atıldığınız değil, nasıl atıldığınız odakta olmalı. Nedeni ne olursa olsun, hatta suçlamalar (terör örgütü bağlantısı) yüzde yüz doğru bile olsa mahkeme kararı olmaksızın işten atılmanız ve -pasaport iptali gibi- bir dizi kısıtlamaya tabi tutulmanız AİHS’nde sayılan pek çok temel insan hakkını zaten ihlal etmektedir. Davalı idarenin sizi ne ile suçladığını görmeden tahmini suçlamalara karşı reddiye yazmaya kalkmayın; aleyhinize olacaktır. İdare savunma sadedinde bir takım suçlamalarda bulunduğunda zaten bunları yanıtlayıp reddetme hakkınız var. Şu aşamada, hiçbir suçlamanın bir KHK ile işten atılmayı meşru kılmayacağını vurgulamanızda yarar var. 

 Özellikle 672 sayılı KHK’nın 2. maddesindeki “mahkûmiyet kararı aranmaksızın” ifadesi ile 667 sayılı KHK’nın 10. maddesindeki “yürütmeyi durdurma kararı verilemez” ifadeleri sizin lehinizedir; idarenin yargıda haklı çıkmanız ihtimalini ciddiye aldığını gösterir. Bir daha kamu görevine dönmemecesine memuriyetten atılmak ve bir dizi kısıtlamalara maruz kalmak zaten son derece ağır bir yaptırımdır. Yaptırımın “ömür boyu” sürecek olması, onu TCK’daki en ağır ceza olan “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasından daha ağır hale getirmektedir. Böyle bir ceza bile infaz sistemindeki esnekliklerle hafifletilebilirken, size verilen ceza ömür boyu infaz edilecektir. Faraziye ve tahminler yerine bu gibi gerçekliklere yoğunlaşmalısınız. 

4. Siyaset yok, polemik yok! Yukarıdaki konu ile bağlantılı olarak, başvurunuzda siyasal içerikli eleştiri ve değerlendirmelerden uzak durun. Unutmayın, AİHM sizinle idare arasındaki medeni haklara ilişkin, cezai yönleri de olan bir uyuşmazlığa bakacaktır; tarafların siyasal söylem ve eleştirilerine değil. Siz bir siyasi parti lideri değilsiniz, yargılamanın konusu da bir parti kapatma davası değil. AİHM, hazır sesinizi duyuracak birilerini bulmuşken dertleşeceğiniz bir merci de değildir. Öte yandan, başvurunuz yargılama aşamasında davalı ülkeye de (TÜRKİYE) gönderilecek ve her halde savunması alınacaktır. Siyasal yaklaşıma sahip bir başvuru daha baştan zayıf görünecektir. 

Bununla birlikte, işten atılmanızın siyasi bir karar olduğunu ve/veya Türkiye’deki son siyasal gelişmelerle ilintili olduğunu söylemeniz suçlama değildir. Herhangi bir hükümet yetkilisini veya cumhurbaşkanını doğrudan hedef alan ifadeler (bilhassa isim vererek eleştirmekten sakınmalı) mağduriyetinizi gölgeleyebilir. Özetle, eleştirel ve suçlayıcı yaklaşımlardan uzak durmalısınız; bu bir kavga değil, hak arayışı.

4. Eş ve çocuklarınız önemli: Memuriyetten atılmakla, başta eş ve çocuklarınız olmak üzere aile içi ve toplumsal ilişkilerinizi sağlıklı biçimde sürdürme olanaklarınızın ciddi biçimde zedelendiğini vurgulamalısınız. Özellikle eş ve çocuklarınızın bu süreçte yaşadığı travmalara -abartıya kaçmadan- değinmenizde yarar vardır. Bunun bireysel değil kitlesel/toplu bir cezalandırma olduğunu, düzenli gelirden mahrum bırakıldığınızdan eş ve çocuklarınızın “yetersiz beslenme riski” altında olduğunu, başvuru tarihi itibarıyla işsiz olduğunuzu (tabi eğer öyle iseniz) belirtebilirsiniz.  

SEÇİLECEK KAVRAMLAR AÇISINDAN

İnsan hakları literatürü ve mahkeme kararlarında sıkça kullanılan ya da sizin durumunuzu en iyi anlatan kavramları kullanmak, uzun cümleler kurmaktan daha etkileyici olabilir. Bunlardan bazıları aşağıda sıralanmıştır. Kavramların karşısında verilen açıklamalar bu kavramların anlamları değildir; neden bu kavramlara gönderme yapmanız gerektiğine ilişkin kısa açıklamalardır. Bu açıklamalar, söz konusu kavramları kullanırken anlamlı ve tutarlı cümleler kurmanıza yardımcı olacaktır. Bazıları hukuk terminolojisinde de yer alan kavramlar (sivil ölüm, nefret söylemi, hak mahrumiyeti gibi) hakkında ayrıntılı bilgi için İnternetteki açık kaynaklara bakılabilir.

 [Buradaki örneklemelerde yine memuriyetten KHK ile ihraç edilenler esas alınmış olmakla birlikte, yukarıdaki kategoride yer alan mağdurlar da kendi durumlarına uygun bağlamlarda aynı kavramları kullanabilirler.]

1. Sivil ölüm: Siz artık bir sivil ölüsünüz. Memuriyetten bir daha geri kabul edilmemek üzere atıldınız, pasaportunuz iptal edildi; “kamusal” nitelikli bir işte (avukatlık, mali müşavirlik, öğretmenlik vb.) çalışmanız yasaklandı. Adınız Resmi Gazetede terör örgütü üyeleri listesinde yayınlandığı için özel sektörde de muhtemelen kimse size iş vermeyecek. Mesleki yeterliğinizi gösteren diploma ve lisanslarınız geçersiz kılındı. Ruhsat, izin vb. şartlardan dolayı kendi işinizi kurmanız da nerdeyse imkansız. Bu koşullar altında hayatta kalma mücadelesi verdiğinizden, sizin durumunuzu en iyi ifade eden kavram sivil ölümdür. 

Daha çok sosyolojik ve siyasal bir anlamı olan sivil ölüm kavramı, “vicdani ret” davaları üzerinden AİHM içtihatlarına giren güncel ve güçlü bir kavramdır. Sivil ölüm kabaca, ağır cezalık bir suçtan mahkum olan birinin maddi ve manevi varlığını geliştirme olanaklarının belirli hak mahrumiyetleri üzerinden “sistematik” olarak aşındırılmasını; aldığı cezanın sonuçlarıyla ömür boyu yüzleşmesini ifade eder. Başvurunuzda eşiniz ve çocuklarınızla birlikte sivil ölüme mahkum edildiğinizi belirtmelisiniz. Egemen hukukun koruması dışında kalan herkes sivil ölüdür. Böyle hissetmiyorsanız zaten AİHM’e başvurmanıza da gerek yoktur.

2. Kitlesel ihraç: Memuriyetten tek başınıza ihraç edilmediniz, sizlerle birlikte on binlerce kişi daha ihraç edildi. OHAL KHK’sı kapsamında kendi kurumunuzdan xx kişinin, toplamda ise xxx kişinin aynı anda ihraç edilmiş olmasının ülkenizdeki “sistematik” bir sorunun varlığına işaret ettiğini, hak ihlallerinin kitlesel boyutta olduğunu belirtmelisiniz. Çünkü bu durum, ihraç işleminin maddi kanıtlara dayalı olmaktan çok siyasal saiklerle yapıldığını gösterir. Kitlesel ihraç kavramına hem olayların anlatımı, hem de hak ihlalleri bölümünde vurgu yapabilirsiniz.

 3. Nefret söylemi: Kitlesel ihraçların yaygın bir nefret söylemi eşliğinde gerçekleştiğini belirtmenizde yarar var. Basında ve sosyal medyada yükselen nefret söyleminin hükümet yetkililerinin açıklamaları üzerinden şekillendiği vurgulanabilir. Böylece ihraçların siyasal boyutuna gönderme yapılmış olur. Sadece kendinizin değil eş ve çocuklarınızın da nefret söyleminin hedef nesnesi haline geldiğini, sürekli kimliğinizi ve görüşlerinizi gizleme baskısı altında yaşamak zorunda bırakıldığınızı belirtebilirsiniz. Nefret söyleminin hükümet yetkililerinin ağzından ve devlet kurumları üzerinden yayılması AİHS açısından ciddi ihlallerdir.   

4. Resmi Gazete: İhraç işlemi adreslere resmi tebligatla bildirilmedi.  Resmi Gazeteden tesadüfen öğrendiğinizi belirtmeyi ihmal etmeyin. En zor koşullarda bile “tebligat” yapılabilirken adresiniz belli olduğu halde size tebligat yapılmadı. Bunun yerine, adınız, unvanınız ve kurumunuzun belirtildiği listeler [kaç sayılı liste olduğunu belirtin]  Resmi Gazetede yayınlandı. Resmi Gazetenin “İnternet erişimli” olduğunu mutlaka belirtin, hatta uzantısını verin. Diğer ülkelerde böyle bir uygulama olmadığı için olayın vahameti tam anlaşılmayabilir; Resmi Gazete sadece devlet kurumları için basılan, sınırlı dağıtımı olan bir yayın zannedilebilir, bazı ülkelerde böyledir. Bir yayının İnternet üzerinden “erişilebilir” olması, sizin terör örgütü üyesi olduğunuz iddiasının bütün dünyaya duyurulması demektir; kimse o siteyi ziyaret etmese bile bu böyledir. 

Adınızın devletin resmi yayın organında ilan edilmiş olması, sizinle ilgili iddiaların toplum nezdindeki inandırıcılığını artıran bir durumdur. Bütün haklarınız iade edilse, hatta aynı şekilde Resmi Gazetede yayınlansa bile ilk ihraç listesindeki adınız sonsuza kadar Resmi Gazetenin o günkü sayısında kalacaktır! En ağır suçtan mahkum olanların adları bile sadece mahkeme ilamlarında kalırken, İnternet erişimli bir yayınla terör örgütü üyesi olarak tanıtılmanız çok ağır bir yaptırımdır. [Bu arada, ülkenizdeki hiçbir mahkemenin bu vahim durumu muhtemelen bir hak ihlali olarak kabul etmeyeceğini, KHK’ların Resmi Gazetede yayınlanması zorunluluğunun doğal bir sonucu olarak göreceğini unutmayalım.] 

Açıklanan nedenlerle, hem olayların anlatımı bölümünde hem de hak ihlallerine ilişkin bölümde Resmi Gazete yoluyla bütün dünyaya “terör örgütü üyesi” olarak tanıtıldığınız gerçeğine gönderme yapın. Bunun abartılı olacağını düşünmeyin, aynen bu durumdasınız çünkü.

5. Ömür boyu yaptırım: Başvurunuzun uygun olan her bölümünde size uygulanan ihraç işleminin ve buna bağlı sonuçların (pasaport iptalinden dolayı yurt dışına çıkamama, iş bulamama/kuramama gibi) “ömür boyu” devam edecek şekilde kurgulandığını belirtin. İlgili KHK yürürlükte kaldığı sürece bu yaptırımlar devam edeceğinden, ömür boyu ifadesi abartılı değildir. Hatta eşiniz ve çocuklarınız için de aynı durum söz konusudur. Modern hukuk sistemlerinde yaptırımları ömür boyu devam eden bir suç yoktur. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasında bile infaz hükümlerinin esnekliği sayesinde belirli bir süre sonra tahliye umudu varken, size verilen cezanın böyle bir esneklik içermediğini uygun şekilde vurgulamalısınız.

6. Hak mahrumiyeti: Atıfta bulunacağınız kavramlardan biri de hak mahrumiyeti olmalıdır. Hak mahrumiyeti, belirli medeni ve siyasi haklardan yararlanamama durumunu ifade eder. Siz sadece memuriyetten ihraç edilmediniz, temel haklarla ilgili bir dizi kısıtlamaya da tabi tutuldunuz; KHK yürürlükte kaldığı sürece bu kısıtlamalar devam edecek. Örneğin yurtdışına çıkamayacaksınız, kamu görevinde bir daha istihdam edilmeyeceksiniz, diploma, lisans, ruhsat vb. mesleki yeterlik belgelerinizi kullanamayacaksınız. Yasal varlığınız belirli hak mahrumiyetleri üzerinden sistematik biçimde aşındırılmaktadır. Bu ve benzeri durumları ifade etmek adına hak mahrumiyeti kavramına gönderme yapmalısınız. 

7. Cezalandırma: Memuriyetten atılmanız ve diğer hak mahrumiyetleri bir cezalandırmadır. Bu tür cezalandırmalar ancak mahkemelerce yapılabilir. Dolayısıyla yürütme organı tarafından “yargısal” nitelikte bir cezalandırmaya uğradığınızı belirtmelisiniz. Sizin durumunuzda, yargı yetkisinin OHAL KHK’sı üzerinden yürütme organı eliyle kullanılması söz konusudur. 

SON OLARAK

Kuşkusuz etkili olacağına inandığınız, durumunuza uygun başka kavramlar da kullanabilirsiniz. Önemli olan, uğradığınız mağduriyeti kısa ve özlü cümlelerle anlatmaktır. Bilinen, güncel ve güçlü kavramları kullanmak bu açıdan yararlıdır. Yukarıdaki açıklamalarda beğendiğiniz kısımlar olabilir; bunları kendi durumunuza uyarlayarak kullanabilirsiniz. Bunu yaparken kavramların anlam ve içeriğine ilişkin kuramsal açıklamalara girmeyin. AİHM, karar verirken sizin kendi durumunuzla ilgili yaptığınız nitelemelerle bağlı değildir. 

Öte yandan, başvurunuzun tümüyle “özgün” olması da gerekmiyor; mağduriyetlerin ortak ve benzer oluşunun başvuruları da içerik olarak birbirine yaklaştırması doğaldır. Bununla birlikte, açıklama ve ifadeleri kendi özgün durumunuza uyarlayarak kullanmanız aynen kopyalamanın yol açabileceği yanlışlık ve tutarsızlıkları önleyecektir. Yararlanmanız için paylaşılan veya internet sitelerinde yayınlanan başvuru örneklerini aynen kopyalamaktan sakının. Özetle, kendi hikayenizi kendiniz yazmalısınız.
13 Kasım 2016 11:05
DİĞER HABERLER