Hayati risk nedenleri arasında dünyada ilk sıralarda yer alan kalp hastalıkları sıklıkla genetik geçişli olabiliyor. Prof. Dr. Harun Arbatlı, ailesinde kalp hastalığı öyküsü olan bireylerin beslenme alışkanlıklarından fiziksel aktivitelerine, iş tempolarından yaşam stillerine kadar durumlarda çok daha dikkatli olması gerektiğini belirtti.
Memorial Hizmet Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Harun Arbatlı, kalıtsal kalp hastalıklarına karşı alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi. Genetik geçmişin önemli ipuçları verdiğini belirten Prof. Dr. Arbatlı şunları dile getirdi: "Kalp ve damar hastalıklarının kaynağında önemli oranda genetik nedenler bulunmaktadır. Kalp rahatsızlıklarının önlenmesi ve tedavi edilmesi için genetik faktörler ön planda değerlendirilmelidir. İnsanların soyağacında yer alan rahatsızlıklar, önemli ipuçları barındırmaktadır. Hastalıkların önlenmesinde; damar sertliği, yüksek tansiyon ya da diyabet gibi genetik faktörlere bağlı aile hikayesinin bilinmesi önemli yer tutmaktadır. Son dönemlerde bilimsel araştırmaların önemli bir kısmı hastalık tanısında kullanılabilecek genetik farklılıkların araştırılmasına yönelik olarak yapılmaktadır. Ailesinde kalp rahatsızlığı hikayesi olan kişilerin sağlık kontrollerinin erken yaşta başlaması ve yaşam şeklinin buna göre düzenlenmesi, ileriki yıllarda doğacak rahatsızlıkların önüne geçebilmektedir.
KALP SAĞLIĞI BİLİNCİ ÇOCUKLUK ÇAĞINDA OLUŞTURULMALI
Kalp hastalıklarının oluşumunda genetik faktörlerle birlikte çevresel faktörler, zararlı alışkanlıklar ve beslenme alışkanlığı da önemli rol oynamaktadır. Tedavi aşamasında hastayla birlikte bu etkenler de de göz önünde bulundurularak tedavi planı oluşturulmalıdır. Kalp ve damar hastalıklarını oluşturan yıpranma, çok erken yaşta başlamaktadır. Kolesterol birikimlerine bağlı yağ çizgileri 10 yaşından itibaren bile görülebilmektedir. Özellikle ailesinde kalp rahatsızlığı hikayesi bulunan kişilerin beslenme alışkanlıkları erken yaşlarda düzene sokulmalıdır. Şeker tüketimi her yaş için tehlike oluşturmakla birlikte tat alma duyusunun en fazla olduğu çocukluk çağında özellikle dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Aynı şekilde raf ömrünü uzatan trans yağların kullanıldığı rafinerize edilmiş, metabolizmayı zorlayan gıdalardan uzak durulmalıdır. Bunların yanında dikkat edilmesi gereken bir nokta da son zamanlarda gıdalarda sıkça kullanılan mısır şurubunun, çok hızlı insülin salınımı sağlayarak erken yaşta diyabet ve obezite oluşmasına neden olabilmesidir.
BİLGİSAYARIN BAŞINDAN KALKMAMAK KALBİNİZİ YORABİLİR
Bilgisayar ve telefon gibi teknolojilerin günlük hayatın içinde fazlaca yer alması, hareketsiz bir yaşamı da beraberinde getirmektedir. Günümüzde pek çok insan yerinden kalkmadan tüm beslenme ihtiyaçlarını da bilgisayar başında karşılamaktadır. Bu sırada fast food ve sağlıksız atıştırmalıkların da tüketimi artmaktadır. Bu durum metabolizmayı yavaşlatmakta ve pek çok organla birlikte kalbe de zarar vermektedir. Özellikle ailesinde kalp ve damar hastalığı olan bireyler de bu tablo ciddi sorunlara neden olabilmektedir.
SPORA BAŞLAMADAN ÖNCE KALP SAĞLIĞINIZDAN EMİN OLUN
Son dönemlerde spor esnasında ve sonrasında ani kalp ölümleri artış göstermektedir. Bunun nedeni, genellikle doğumla birlikte ortaya çıkan ancak tespit edilememiş kalp problemleridir. Bebekler dünyaya geldiklerinde doğumsal bozukluklar kendisini belli ederken, küçük kalp deliği ya da kapak çevresindeki darlıklar gibi bazı problemler her zaman belirti vermeyebilir. Bu nedenle aradan yıllar geçtikten sonra bile sportif faaliyete başlayan kişiler potansiyel tehlikelere maruz kalabilmektedir. Spora başlamadan önce uzman doktor muayenesinden geçilmesi, eko-kardiyografik incelemeler yapılması; diyabet eğilimi, kolesterol değerlerinin belirlenmesi ile metabolik değerlendirmenin yapılması çok önemlidir. Bu sayede spor sırasında aniden ortaya çıkabilecek kalp krizi ve benzer risklerin önüne geçilebilmektedir."
CİHAN