AK Parti büyük kongre tarihini açıkladı

AK Parti büyük kongre tarihini açıkladı
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, yarınki şehit cenazeleri nedeniyle program değişikliğini belirtirken AK Parti'nin Olağan Büyük Kongre tarihine açıklık getirdi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, ''Sayın Başbakanımız yarın şehitlerle ilgili olarak düzenlenecek cenaze merasimine katılacağı için yarın AK Parti TBMM Grup toplantısı yapılamayacak'' dedi. Hüseyin Çelik, MKYK toplantısının ardından basın toplantısı düzenledi. MKYK'da iç ve dış siyasi ve ekonomik gelişmelerin ele alındığını bildiren Çelik, Teşkilat Başkanı Ekrem Erdem'in kongre süreci ile ilgili olarak MKYK'ya bilgi sunduğunu söyledi. İl kongrelerinin başladığını ve Ekim ayında yapılacak AK Parti Büyük Kongresine sağlıklı bir şekilde gireceklerini belirten Hüseyin Çelik, toplantıda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun dış gelişmelerle ilgili bilgi verdiğini ifade etti. Çelik, Arap Baharı ile ilgili gelişmeleri aktaran Bakan Davutoğlu'nun, İran, Suriye, Irak ile ilgili gelişmeleri ve Kıbrıs konusundaki gelişmeleri Avrupa Birliği bağlamında naklettiğini dile getirdi. MKYK toplantısında İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in iç güvenlik konularıyla ilgili bilgi sunduğunu kaydeden Çelik, ekonomiden sorumlu AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli'nin de ekonomik gelişmelerle ilgili bilgi verdiğini söyledi. Çelik, Gedikli'nin makro ve mikro ekonomik gelişmeler, Türkiye ve dünya ekonomisinde yaşananlarla ilgili değerlendirmelerde bulunduğunu anlattı. -Şehit askerler için cenaze töreni yarın yapılacak- TBMM Gündemi ve çalışmaları hakkında Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş'ın bilgi verdiğini belirten Hüseyin Çelik, ''Sayın Başbakanımız yarın şehitlerle ilgili olarak düzenlenecek cenaze merasimine katılacağı için yarın AK Parti TBMM Grup toplantısı yapılamayacak'' dedi. Çelik, grup toplantısının Çarşamba gününe ertelenebileceğini ya da bu hafta hiç yapılmayacağını bildirdi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Suriye'de haber alınamayan iki Türk gazeteci ile Türkiye'ye sığınan Suriye'li generallerin takası konusundaki haberlerle ilgili olarak, ''Bu bir söylentiden ibarettir. Bir kulis dedikodusu olarak ben de bunu duydum ama toplantıda Sayın Dışişleri Bakanımıza özellikle bunu sorduk, teyit etmedi'' dedi. Hüseyin Çelik, MKYK toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Çelik, Suriye'deki gelişmelerin ardından tampon bölgenin kurulması ve büyükelçinin geri çekilmesi konusunda nihai bir karar olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine, şunları söyledi: ''Şu an itibarıyla bir tampon bölge oluşturulması ile ilgili alınmış bir karar yoktur. Büyükelçilik meselesine gelince, şu anda resmen, diplomatik olarak büyükelçinin de çekilmesi söz konusu değildir. Ancak Şam'daki büyükelçiliğimiz bünyesinde oradaki vatandaşlarımıza hizmet veren başkonsolosluğun faaliyetleri askıya alınmıştır. Konsolosluk hizmetleri Halep konsolosluğu üzerinden verilmektedir. Bugün itibariyle büyükelçiliğin kapatılması ve büyükelçinin geri çağrılması ile ilgili bir karar söz konusu değildir. Türkiye'ye gelen Suriye'li mültecilerle ilgili olarak, bugün saat 11.00 itibarıyla gelen Suriye'li mülteci sayısı 16 bin 79 kişidir. Bu, artma eğilimi de gösterebilir. biliyorsunuz Hatay'dan başka Gaziantep'in Islahiye İlçesi olmak üzere uygun yerlerde mülteciler için yeni kamplar, yeni yerler hazırlanmaktadır. Gelen insanlar en iyi şekilde ağırlanmaktadır. Sağlık hizmetleri kendilerine en işi şekilde verilmektedir. Sadece yönetime muhalif olanlara Türkiye insani yardım elini uzatmıyor ama muhaliflerin kıstırdığı, sıkıştırdığı Suriye kamu görevlileri de Türkiye'ye sığındılar. Onlar da Türkiye'den yardım istiyorlar, başta yeme içme ve güvenliklerinin sağlanması olmak üzere... Türkiye bu konuda da ister rejim taraftarı, ister rejim muhalifi kim olursa olsun onlara gereken insani desteği vermektedir, yardımları yapmaktadır. Türkiye; kendi halkına zulmeden, kendi halkının üzerine tanklarla, toplarla giden Suriye rejiminin gitmesini istemektedir ama Türkiye'nin bu rejimle, yönetimle problemi vardır. Bizim Suriye halkıyla hiçbir zaman problemimiz olmadı, bundan sonra da olmayacaktır. Humus'ta sergilenen vahşet Bosna-Hersek'te sergilenen vahşete eşdeğerdir.'' -''İstanbul'daki Suriye toplantısında önemli kararlar çıkacak''- Hüseyin Çelik, Beşar Esad'ın dünyanın gözü önünde halkını katletmeye, kırmaya devam ettiğini belirterek, Türkiye'nin bu süreci başından beri takip ettiğini dile getirdi. Suriye yönetimine her türlü opsiyonu tanıdığını kaydeden Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun defalarca Beşar Esad ile görüştüğünü, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de konuyla ilgili mesajlar verdiğini söyledi. ''Beşar Esad, sadece zaman kazanmak için taktiksel bazı taahhütlerde bulunup hiçbir şey yapmadı'' diyen Çelik, İstanbul'da yapılacak Suriye'nin dostları toplantısına Türkiye'nin ev sahipliği yapacağını ve bu toplantıda Suriye ile ilgili önemli kararların çıkacağına kişisel olarak inandığını ifade etti. -Suriye'de haber alınamayan Türk gazetecileri- Çelik, Suriye'de haber alınamayan iki Türk gazeteci konusunda Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun MKYK'ya bilgi verip vermediğine ilişkin soru üzerine şöyle konuştu: ''Suriye yönetiminin, bu gazetecilerin kendi ellerinde olduğu ile ilgili henüz yapmış olduğu resmi bir açıklama yok maalesef. Türkiye, resmen Suriye'ye çağrıda bulunmuştu. Diplomatik kanalları çalıştırarak Suriye hükümetine bu gazetecilerimizin can güvenliklerinin sağlanması, onların bulunması ve Türkiye'ye iadesi, ailelerine teslim edilmesi yönünde resmi bir başvurusu, çağrısı olmuştur. Ancak henüz bu saate kadar bu gazetecilerin nerede olduğu, kimin elinde olduğuyla ilgili olarak Türkiye'ye bir cevap verilmiş değildir. Şu aşamada bundan fazla söyleyeceğim maalesef detaylı bir bilgi de yoktur.'' -Gazeteci-general takası iddiası- Hüseyin Çelik, Suriye'de haber alınamayan iki gazeteci ile Türkiye'ye sığınan Suriye'li generallerin takası konusundaki haberlerin hatırlatılması üzerine, ''Bu bir söylentiden ibarettir. Bir kulis dedikodusu olarak ben de bunu duydum ama toplantıda Sayın Dışişleri Bakanımıza özellikle bunu sorduk, teyit etmedi'' dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, ''Afganistan'da 12 askerin şehit olmasının ardından muhalefet partilerinden farklı eleştiriler geldi özellikle oradaki askeri varlığın tekrar gözden geçirilmesi noktasında. Bu konu toplantıda görüşüldü mü?'' sorusuna şu yanıtı verdi: ''Türkiye'nin milli menfaati göreceli bir kavramdır. CHP'ye göre milli menfaat başkadır, bize göre milli menfaat çok daha başkadır. CHP, özelleştirme yapılmasını milli menfaatlere aykırı buluyor, biz de aksine özelleştirme yapılmamasını milli menfaatlere aykırı buluyoruz. 10 başlıkta milli menfaat analizi yapsam, AK Parti ile CHP farklı kutuplardadır. CHP'nin böyle bir temennisi olabilir, böyle bir görüşü de olabilir. Buna saygı duyarım ama Kore Savaşı'ndan beri dünyanın birçok yerine muharip güç olarak değil, insani yardım amaçlı olarak bizim ordumuz olmuştur. Lübnan'da, Kosova'da, Bosna'da, Afganistan'da olduğu gibi dünyanın 28 ayrı bölgesinde askerimiz görev yaptı. Gerek NATO, gerekse Birleşmiş Milletler kapsamında Türk askeri barışçıl amaçlarla, insani amaçlarla görev yaptı. Başından itibaren Türkiye muharip güç olarak Afganistan'a asker göndermeyi reddetmiştir. Elim bir kaza meydana gelmiştir. Bu kaza Afganistan'da değil, Allah göstermesin Türkiye'de de olabilirdi. 'Bu son olsun' diye temenni ediyoruz. Savaşa giderken değil, birileri tarafından saldırıya uğramış değiller. Bizim aslında Afganistan'daki askerlerimiz bizatihi Afgan halkının güvencesi durumundadırlar orada. En çok sevilen asker bizim askerimizdir ve birçok Amerikalı asker rahat dolaşmak istediği zaman bizim bayrağımızı koluna ve omuzuna takıp öyle geziyor. Dolayısıyla Afganistan'daki askerlerimiz Afgan halkıyla çatışırken veya herhangi bir itilaf sonucu hayatını kaybetmemişlerdir, bir kaza meydana gelmiştir. Türkiye'de maalesef göreve giderken kazalar zaman zaman olabiliyor. Dolayısıyla buradan hareketle 'Efendim bizim orada ne milli menfaatimiz var?' şeklinde bir sorgulamayı muhalefet yapabilir ama AK Parti kesinlikle bu düşüncede değildir. Biz artık bir dünya ülkesiz, kendi içine kapanan kendi kabuklarının içine sıkışan bir ülke değiliz.'' Türkiye'nin, dünyanın 16. büyük ekonomisi olduğunu ve G-20 ülkeleri arasında bulunduğunu belirten Çelik, dünyadaki siyasi gelişmelerde de Türkiye'nin adının, izinin bulunduğunu dile getirdi. Çelik, ''Yöneten ve yönlendiren iradede bizim de sözümüz var. Dolayısıyla bu konumda olduğunuz zaman bunun bir bedeli var, bu bedeli de vermek zorundasınız. Türkiye'nin şu andaki konumu budur'' diye konuştu. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, ''21 Mart Nevruz Bayramı Abdullah Öcalan için icat edilmiş değil. Bahar sadece Kürtler için gelmiyor Türkler için İngilizler için gelmiyor, herkes için bahar geliyor'' dedi. Hüseyin Çelik, MKYK toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Çelik, bir gazetecinin, ''Kademeli eğitimle ilgili yasa teklifiyle ilgili görüşmeler öncesinde yine yüksek gerilim endişesi taşıyor musunuz?'' sorusu üzerine şunları söyledi: ''Biz bunun ne olduğunu, olmadığını kamuoyuyla paylaştık. Komisyonda bu yasa teklifi kabul edildi, Genel Kurul gündeminde. Sanıyorum ayın 27'sinden sonraki süreçte, yani 27 ve daha sonrasında Sayın Grup Başkanvekilimizin verdiği bilgiye göre, bu TBMM'nin gündemine gelecek. CHP'nin bu konudaki dayatması ve tavrı biraz BDP'nin tavrına benziyor. BDP diyor ki 'İstediğimiz yerde istediğimiz zaman canımızın istediğimiz şeyi ya yapmamıza müsaade edersiniz ya da biz taşkınlık çıkarırız, maraza çıkarırız. CHP de diyor ki 'Bizim dediğimiz yapmazsanız bizim dediğimizi kabul etmezseniz. Yani azınlığın, çoğunluğuna tahakkümünü kabul etmezseniz biz maraza çıkarırız, kürsüyü işgal ederiz, komisyonu basarız.' Biz TBMM'de milletvekillerinin birbirine of bile demesine istemeyiz. Demokrasinin dili, hukukun, nezaketin dilinin orada hakim olması gerekiyor. Ama biz TBMM'deki komisyonları ve Genel Kurulu CHP'nin keyfi tutumuna bugüne kadar teslim etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz. CHP'nin dayatmalarına AK Parti eyvallah etmeyecektir. 'Efendim uzlaşma...' Uzlaşma CHP'nin bize dayattığını kabul etmek anlamında kullanılan bir kelimedir, CHP tarafından. Uzlaşma bu değil. Dolayısıyla biz, herkesle konuşmaya, görüşmeye, medeni ölçüler içinde paylaşmaya, katkılarını almaya hazırız. Ama uzlaşma maskesi altındaki dayatmalara AK Parti grubu kesinlikle boyun eğemeyecektir. Genel Kurula geldiği zaman CHP'li arkadaşlar önerge verebilirler, önergeleri kabul edilir veya edilmez. Hakikaten zaman zaman CHP'liler bize getiriyorlar önergelerini biz de diyoruz ki bu makuldür olabilir, birlikte yapalım. Bu şekilde yanaşırlarsa onlar bize onlara kollarımızı uzatmaya hazırız, ama iş dayatmaya gelince kusura bakmayın. Mehmet Akif'in söylediği gibi 'Yumuşak başlıysak kim demiş uysal koyunum. Kesilmeye gelir ama çekilmeye gelmez boynum' bizim her zaman prensiptir.'' -Nevruz- AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik, Nevruza ilişkin bir soru üzerine şöyle konuştu: ''Kurban Bayramını, Kurban Bayramı gibi Ramazan Bayramını, Ramazan Bayramı gibi kutlayalım. Milli bayramları, milli bayram gibi kutlayalım. Bahar bayramında, baharın gelişine sevinelim ve ruhuna uygun bu bayramları idrak edelim. 21 Mart Nevruz Bayramı Abdullah Öcalan için icat edilmiş değil. Bahar sadece Kürtler için gelmiyor. Türkler için, İnglizler için gelmiyor, herkes için bahar geliyor. Nevruz dolayısıyla efendim bunlar gündeme getirildiği zaman, Nevruzun mahiyetini değitiriyorsunuz. Biz, başından beri şunu söylüyoruz; Türkiye'de Kürt dediğimiz vatandaşlarımız var, milyonlarca Kürt vatandaşımız var. Kürt vatandaşlarımızın makul, meşru, mantıklı taleplerine AK Parti hükümeti her zaman olması gerektiği gibi muhatap olmuştur ve bunların çok önemli bir kısmını karşılamıştır. Bundan sonra da karşılamaya devam edecektir. Türkiye'de Kürt meselesini veya gündemde olan meseleyi halletmek için bizim formulümüz şudur; bu meselenin çözülmesi için Türklerin ikna edilmesi ve Kürtlerin tatmin edilmesi gerekiyor. Başından beri bunu söylüyoruz. Demokratik açılım kitabımızda bunu ifade ettik. Kamuoyu algısını iyi yönetmeden, reform yapamazsınız, ama birilerinin ideolojik emellerini gerçekleştirmek için reform yapmayız. BDP istedi diye, PKK istedi diye, birisi kan döktü diye reform yapılmaz, yapılmadı, yapılmaz. Ne zaman, bir reform yapsak, Kürt meselesiyle ilgili ileri bir adım atsak, PKK ve BDP çevreleri ''Efendim bu kendiliğinden mi oluyor, biz kan döküyoruz, canımızı veriyoruz can alıyoruz. Bunun karşılığında taviz koparıyoruz' şeklinde bir propaganda yapıyorlar.'' -''Demokratikleşme sonuna kadar devam edecek''- 1990'lı yıllarda, yılda yaklaşık bin güvenlik görevlisinin şehit olduğunu hatırlatan Çelik, 4-5 bin bölücü örgüt mensubunun da aynı dönemde ölü olarak ele geçirildiğini ifade etti. O günkü siyasi iradenin, devlet aklının, meseleyi polisiye ve askeri tarafıyla gördüğünü kaydeden Çelik, AK Parti hükümetinin bir taraftan, bu işi polisiye, askeri tarafını elbette ihmal etmediğini, yapılması gerekeni yaparak terörle mücadeleye devam ettiğini söyledi. Hüseyin Çelik, şunları kaydetti: ''Ama bir taraftan da biz Kürt vatandaşlarımızın bu memlekette gayrimemnun vatandaşlar olmasını asla istemiyoruz, memnun vatandaşlar olmalarını istiyoruz. Bu ülkenin birinci sınıf, bu ülkenin tadını çıkaran vatandaşları olmasını istiyoruz. Biz gayrimüslimlerle ilgili açılımlar yapıyoruz. Gayrimüslimler adına eline silah alıp dağa çıkan mı var? Terör yapan mı var? Alevi vatandaşlarımızla ilgili açılımlar yapıyoruz. Alevi vatandaşlarımız adına eline silah alıp dağa çıkan, terör yapan birileri mi var? Yok. Mütedeyyin vatandaşlarla ilgili birçok açılım yaptık. Peki mütedeyyin vatandaşlarımız adına terör örgütü kurup insanları katleden birileri mi var? Hayır, bunlar olması gerektiği için yapılıyor, insani olan bu olduğu için yapılıyor. AK Parti'nin meseleye bakışı budur. Demokratikleşme sonuna kadar devam edecek. Nereye kadar gidecek diye sorarsanız? Medeni, kalkınmış ileri demokratik ülkelerde nereye kadar gidildiyse biz de oraya kadar gideriz. Tekerleği yeniden icat etmeyeceğiz. Avrupa Birliği standartları nereye kadar istiyorsa oraya kadar gideriz. Demokratikleşme, İnsan hakları gereken neyse yapılıyor. İnsan hakları ile igili kanun TBMM'ye sunuldu. Kolluk gözetim mekanizması kanunu TBMM'ye geliyor. Bunların hepsi demokratikleşme adımlarıdır. Bütün bunları yapan kim? AK Parti hükümeti. Bir yandan yargıda demokratikleşme... Her kesim insanın kendisini bu ülkenin bir parçası ve saygın bir bireyi olarak hissetmesi için ne gerekiyorsa yapılıyor. Kendini şu veya bu şekilde öteki hissetmiş ve öteki olarak muamele görmüş bütün insanlar için bunu yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Biz de herkese şu çağrıyı yapıyoruz; bu memleket hepimize aittir, hepimiz bir geminin içindeyiz. Geminin dibi delinirse hepimiz birlikte boğuluruz. Kimse bu geminin dibini delme teşebüsünde bulunmasın, bu geminin içerisinde kendisinin de olduğunun farkında olursa bu sorumlulukla herkes hareket ederse zaten problem kalmaz.'' AA
19 Mart 2012 20:24
DİĞER HABERLER