'AK Parti’nin seçim vaadi: Cemaat’i bitirmek!'

'AK Parti’nin seçim vaadi: Cemaat’i bitirmek!'
Zaman Gazetesi yazarı Bülent Korucu, Ak Parti'nin seçim vaadinin hizmet hareketini bitirmek olduğunu söyledi.

Zaman Gazetesi yazarı Bülent Korucu, bugünkü köşesinde Ak Parti'nin seçim vaadinin hizmet hareketini bitirmek olduğunu bunun içinde güç bir desteğe ihtiyaç duyduğunu her fırsatta dile getirdiğini belirtti. 

Bülent Korucu, camianın inanılmaz bir linç kampanyası ile yıpratılmaya çalışıldığını ifade ederek, hukuk devletine sığmayacak biçimde deliller oluşturulduğunu, bu hukuk dışı uygulamalara ve söylemlere darbe dönemlerinde bile rastlanmadığının altını çizerek, Ak Parti'nin seçmene uyguladığı 'kendisine oy verilmesinin dini ve hukuki bir zorunluluk olduğu' dayatmasının kabul edilemez bir hal aldığını vurguladı. 

İşte Bülent Korucu'nun "AK Parti’nin seçim vaadi: Cemaat’i bitirmek!" başlıklı o yazısı:

Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere birçok AK Partili, seçimle ilgili vaatlerini daha sık tekrarlamaya başladı.

Başbakan, hafta sonu katıldığı bir televizyon programında, “30 Mart sonrası Gülen cemaatine yönelik bir soruşturma başlatılacağını ve bu soruşturmaya Fethullah Gülen’in de dâhil olacağını” açıkladı. Bir hukuk devletinde Başbakan’ın soruşturma talimatı vermesi, daha ileri gidip çerçevesini tespit etmesi kabul edilebilir mi? Sonra, niye şimdi değil? Seçimlerin geçmesini beklemek bile hukuktan ziyade siyasî bir operasyon olacağının itirafı.. Başbakan Erdoğan oğlu Bilal kadar aceleci davranmıyor. Baba-oğul arasında geçtiği ileri sürülen telefon konuşması hafta içinde sosyal medyaya sızmıştı. İddiaya göre Bilal Erdoğan, babasını arayarak bir an önce harekete geçilmesi ve Cemaat’in büyük babalarına operasyon yapılmasını istiyor. Baba Erdoğan ise “Tamam dur şimdi karıştırma dur..” diye acele etmemesi konusunda uyarıyor.

Başbakan’ın acele etmemesinin iki sebebi var. Biri seçimler öncesi aleyhlerine dönme ihtimali. Diğeri ise kendi ifadesiyle ‘gerekli hukukî hazırlıkları’ tamamlamak. Hazırlıklarla ilgili ipuçlarını ise diğer ağızlardan alabiliyoruz. Mesela İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok, şöyle diyor: “Şu sıralar bu kanun dışı oluşuma karşı hukukî altyapı hazırlanmakta, hatta bitmek üzere. Herkes çok yakında devletin bu paralel yapıya karşı nasıl bir yasal prosedür izleneceğini görecek.” AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner daha açık konuşuyor: “Onları bulacağız. Onlar araştırılıyor, soruşturuluyor, deliller oluşturuluyor. Yargıya da intikal ettirilecek, idarî soruşturmalar da yapılacak.” Metiner bu sözleri Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge’sinde söyledi ve konukların ısrarlı “Delilleri kim oluşturuyor?” sorusuna cevap veremedi.

Özel mahkeme ve özel hukuk ancak darbe dönemlerinde gördüğümüz uygulamalar. En acı ve hukuk katliamı yapanı 27 Mayıs’ta ortaya çıkmıştı. Doğal yargıç ilkesi gereği suçun işlendiği anda ve mahaldeki mahkeme görev ve yetkilidir. Yürütme organının herhangi bir kişi veya grup hakkında yapılacak soruşturmanın zamanı, kapsamı ve mahkemesini belirlediği ülkelere demokrasi denilmiyor. Türkiye, Abdullah Öcalan’ı bile yargılarken lehe düzenlemeler yapmıştı. Apar topar kanun değişikliğine gidilerek DGM’deki asker üye çıkarıldı; yerine sivil yargıçlardan müteşekkil heyet kuruldu. Öcalan’a yapılmayanı Fethullah Gülen’e reva görmek AK Parti’yi zorlayacaktır. Zaten seçim sonrasına ertelemenin sebebi bu.

Erdoğan, tehdit halkasını epey geniş tutuyor. Yine bir televizyon programında, “Buna çanak tutan işadamları var, sanatçılar var, gazeteciler var. Sanıyorlar ki zarar görmeyecekler.” diye konuştu. Bir darbe döneminde ancak insanlar böylesine rahat tehdit edilebilir. Erdoğan’ın hukuk dışı ve trajikomik çıkışlarından biri de kendisine oy vermeyecek olanlara karşı kullandığı dil. Kendisine oy verilmesini bazen yasal, bazen dinî bir zorunluluk gibi sunuyor. “80 bin broşür bastırmışlar ve bunları dağıtıyorlarmış. Bunlar yakalandı. Hazırladıkları broşürleri evlerin altından atıyorlar. Teşkilatımız bunları tespit etti. Seçime doğru, seçim gününe kadar bunu devam ettirecekleri ortada. İçişleri Bakanlığı, polis teşkilatımız gerektiği anda gerekli müdahaleleri yapıyorlar.” Hukuk devletinde iktidar partisine oy vermemek gibi bir suç olabilir mi? Bunun için devletin polisi seferber edilir mi? Hem ağza alınmayacak şekilde hakaret et. Yetmesin hukuk dışı soruşturma ile tehditler savur; sonra üstüne oy bekle. Başbakan bunları gerçekten inanarak mı konuşuyor!

18 Mart 2014 08:43
DİĞER HABERLER