Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın koruma ekibinde olan eski astsubay İsa Akın savunma yaptı.
Ankara'da devam eden Genelkurmay çatı davasının bugünkü celsesinde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın koruma ekibinde olan eski astsubay İsa Akın savunma yaptı.
2015 Ağustos'unda bizzat Genelkurmay Başkanlığı'nda koruma olarak görevlendirildiğini belirten Akın, "O akşam 25 koruma varken Genelkurmay Başkanı enterne edildi. Korumalar görevini yapmadığı için bu utanç verici durum yaşandı" dedi.
“TÜM GÖRÜNTÜLERDE OLDUĞU HALDE NİYE TESPİT EDİLEMİYOR”
Koruma müdürü Binbaşı Yakup Ata izinli olduğu için yerine bakan Başçavuş Muharrem Uzun'u suçlayan Akın, şu iddialarda bulundu:
"Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) ekibi geldiğinde Mahir Eser şüphelendi, yukarı çıkıp, baktı. Sonra tüm korumalar makam katına çıktı. Polisler ifadelerinde 'silah çektik, ama bize engel oldular' diyerek, aksiyon katmaya çalışmışlar, ama böyle bir şey olmadı. Hepimiz katta amirimizin emrini bekledik. Aşağı inmemiz emrini veren koruma müdürü ve amirimiz Muharrem Uzun'dur. Genelkurmay Başkanını korumakla görevli amir tatbikat yapılıyor diyor. Mahir Eser tatmin olmuyor, ne olduğunu anlamak için yukarı çıkıyor. Bir süre sonra gelip, bana Levent Türkkan'ın Akar'a silah dayadığını gördüğünü söyledi. Bunu Muharrem Uzun'a anlatıp, 'derhal müdahale edelim' dedik. Ama o, 'Ne yapalım oğlum, kendi adamlarımıza mı sıkacağız? Tatbikattır' dedi. Muharrem Uzun tecrübesi ve görevi gereği olanları sorgulaması gerekirken, gelenlere yardım etmiş, Kara Kuvvetleri Komutanın yere yatırılmasını tüm koruma personeliyle izlemiştir. Tüm görüntülerde olduğu halde Muharrem Uzun niye tespit edilmiyor? Bu raporu hazırlayanlar onu koruyor mu?"
Akın, 5-6 ÖKK personelinin silahlı teçhizatlı 13 korumayı nasıl teslim aldığını anlatırken de, "Koruma müdürü ve korumaların hiç direnmeden, kuzu kuzu yere yattığını görünce, ben de yattım" dedi. Görüntüleri inceleyenlerin raporunu reddettiğini belirten Akın şunları söyledi:
"Muharrem Uzun bir emir vermeyince, herkes kaderiyle baş başa kaldı. Onu kim koruyor? Onu koruyanlar, korumaların görevini yapmasını istememiş olmalı ki, raporda bunlar yok. İzinli Koruma Müdürü Yakup Ata ertesi gün gelip, görevine başladığı halde gözaltına alındı, tutuklandı ve meslekten atıldı. Ama Muharrem Uzun göreve devam ettirildi."
“KOLUNDAN TUTUP GÖTÜREN DARBECİ DEĞİLSE KİMSE DEĞİLDİR”
Akın'ın savunmasını tamamlamasından sonra Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, "Bir de bizim görüntülere bakalım, işimizi yapalım İsa" diyerek, dosyadaki görüntüleri sordu. Başkan Dik, "Sabahtan beri Muharrem'e çakıyorsun, tamam. Muharrem dışında darbeye karıştığını düşündüğün kimler var?" sorusunu yöneltince Akın, "Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'ı kolundan tutup götüren kişi darbeci değilse, kimse değildir" karşılığını verdi. Bunun üzerine Başkan Dik, şöyle konuştu:
"Devlet o işi halleder, merak etme. Senden çok Muharrem'i anlattın, Muharrem aşağı, Muharrem yukarı. Bir suçu varsa, devletin yetkilileri burada, duymuşlardır. Biz de gereğini yaparız."
“MASUMLAR TAHLİYE EDİLMEDİKÇE…”
İsa Akın'ın avukatı ise savunmasının başında İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir, Yaşar Büyükanıt'ın din düşmanı olduğu için o darbeleri yaptığını, kendisinin de onlara düşman olduğunu bildirip, "O yüzden bir darbeciye sahip çıkmam mümkün değil" deyince, Başkan Dik avukata kendisinin yargılanmadığını hatırlattı. Avukat, masumlar tahliye edilmedikçe, yeni darbenin kapıda olduğu iddiasında bulununca da salon karıştı. Bazı müştekiler, "Biz varız, biz varız. Fetö'nün köpeğisin" diye bağırdı.
Başkan Dik, "Sizin dırdırınızı mı dinleyeceğiz? Yahu bilinçsiz bilinçsiz şey yapıyorsunuz" sözleriyle bu kişileri salondan çıkarttırdı. Akın'ın avukatı ise, "Muharrem orada oturuyor. Yarınki darbede de yardım edecektir. Biz varız diyorsunuz da ne yapacaksınız?" diye tepki gösterdi.
“AKAR BURAYA GELDİĞİNDE NİYE BASMADIĞINI SORARIZ”
İsa Akın, Mehmet Dişli'nin avukatının sorusu üzerine Akar'ın odasına girebilme şartlarının belli olduğunu belirterek, "O akşam panik butona basılmadı. Basılsa ancak o zaman girebilirdik" dedi. Av. Ayten İzmirli de Akar'ın odasında kaç buton bulunduğunu ve bunlara ulaşmanın zor olup olmadığını sordu. Akın, Akar'ın banyo ve dinlenme odasında buton bulunduğunu ve kolayca ulaşılabilir olduğunu kaydedip, basmış olsa kendilerinin hemen müdahale edeceğini söyledi. Bunun üzerine Av. İzmirli, "Sayın Akar buraya geldiğinde, butona niye basmadığını sorarız" dedi.
“GELİRSE, ONLARA DA SORARIZ”
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde dönemin Barış İçin Ortaklık Eğitim Merkez Komutanı eski Kurmay Albay İlyas Bilgiş savunma yaptı. "Ben neden buradayım, bilmiyorum" diyen Bilgiş, davanın Genelkurmay karargahında yaşananlar ve Yurtta Sulh Konseyiyle ilgili olduğunu hatırlatarak, kendisinin karargahta çalışmadığını, oraya gitmediğini ve konsey üyesi de olmadığını söyledi. Bilgiş, birliğinin hiçbir şekilde muharip personeli, silah ve teçhizatının bulunmadığını vurgulayarak sadece ilk kez savcılıkta gördüğü sözde sıkıyönetim atama listesinde adı olduğu için tutuklandığını öne sürdü. Darbeye karşı bir şey yapmayıp, birliğinde oturmakla suçlandığına dikkat çeken Bilgiş, "Sayın savcıya göre ne yapmam gerekiyordu? Yapmadığım şey hiçbir olayın olmadığı bir bölgede personele silah verip, dışarı çıkmaları ve birilerini öldürme emri mi vermekti? Bunu yapacak ne personelim, ne teçhizatım vardı."
Bilgiş savunmasını şu sözlerle bitirdi:
"Hakkımdaki yarım sayfalık İddianamede 25 Temmuz 2017'de. Bakanlar Kurulu kararıyla TSK'dan ihraç edildiğim yazıyor. Doğru değil, 20 Ekim 2016'da ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın teklifi, Milli Savunma Bakanının onayı ile ihraç edildim. Hukuksuz şekilde tutuklandım. Tutuklandığım için ihraç edildim. İhraç edilmem F...'cülüğün delili yapıldı. Bunu delil üretme çabası olarak görüyorum."
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, "Hakkında yarım sayfa iddianame olduğunu söyledin, ama 50 dakika konuştun" dedikten sonra, "Adını listeye kim yazmış olabilir? İsim istiyorum" sorusunu yöneltti. Bilgiş, "Listenin altında yazıyor. Listede adı olan Galip Mendi'ye, 2. Ordu Komutanına sormak lazım. Onları kim yazdıysa, beni de aynı kişiler yazmıştır" karşılığını verdi. Bunun üzerine Başkan Dik, "Gelirse, onlara da sorarız" dedi.
Bilgiş'den sonra ifade veren eski Kurmay Binbaşı İsmail Aydın savunmasında özetle şöyle konuştu:
"İddianamede yüzbaşı olduğum, Kara Kuvvetleri Karargahı’nda çalıştığım ve o gece Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan (KKK) helikopterle Genelkurmay'a gittiğim yazıyor. Aynı iddianamede Kırıkkale'de Binbaşı İsmail Aydın'ın Kırıkkale'den helikopterle Genelkurmaya gittiği yazıyor. Yüzbaşı değilim, KKK'nda ve Kırıkkale'de çalışmıyordum, o gece helikoptere de binmedim. İddia makamının kendisinin de okumadığı bu iddialardan dolayı 482 gündür tutukluyum. Ben Kırklareli mekanize tugayında çalışırken, sınavlar için Kara Harp Okulu'nda görevlendirildiğim için Ankara'daydım. Genelkurmay'a terör saldırısı olduğu söylenerek oraya gönderildim."
Aydın'ın Avukatı Savaş Baytok da iddianamedeki hataları vurgulayarak, müvekkili açısından iddianamenin savcılığa iade edilerek, usulüne uygun ek iddianame hazırlanmasını istedi.
“MEDAS ŞİFRELERİ BENDE YOKTU”
Genelkurmay Personel Daire Başkanlığı General-Amiral şubede astsubay olan ve darbe mesajlarını çekmekle suçlanan Kenan Şimşek de hakkındaki bu iddiayı şu sözlerle reddetti:
"MEDAS şifreleri bende yoktu. Ayrıca bu benim bildiğim bir konu değil. Saat 21.37'den 21.55'e kadar mesaj çektiğim belirtiliyor. Oysa iddianamedeki görüntülerde ve Genelkurmay Başkanlığı idari tahkikat raporunda 21.45'e kadar YAŞ provasının yapıldığı Çakmak salonunda olduğum görülüyor."
Bir sanık avukatının sorusu üzerine Şube Müdürü Cemil Turhan'ın sadece şifreleri ve anahtarları değil MEDAS'ın nasıl kullanıldığını öğrenmelerini de istediğini belirterek, "Öğrenip, sisteme nasıl girileceğini bir karta yazdık. Başçavuş Hüseyin Ömür bunu Cemil Turhan'a verdiğini söyledi" dedi. Sanık Cemil Turhan da, "2 yıl boyunca hiç benim mesaj çektiğime, bir evrak yazdığıma şahit oldun mu?" sorusunu yöneltince Şimşek, "Hayır" cevabını verdi.
Odatv