Allaha rızası için biri Hayrettin Karaman hocaya şu fotoğrafı göstersin.
Sonra da sevabına sorsun...
‘Hocam’ desin, ‘Ajanslar, referandum sonucunu dünyaya bu fotoğrafla geçti. Zafer turu atan, eveti coşkuyla kutlayan bu genç kızlar, din devletine oy vermişe benziyor mu sizce?’
Kandırıldı mı yani evetçiler?
Hayrettin hoca, referandum öncesi eveti farz kılan bir fetva vermişti.
Görüşünde ısrar ediyor.
“Çıkan sonuçlar” yazısı, en yanlış sonucu çıkarma yarışmasında birinci gelir.
Oylamayı dinle ilişkilendirirken şunu tekrarlıyor: “Hayatımızda İslam’ın adım adım tamamlanmasını istiyorsak, bu adımlardan birini teşkil edecekse evet demek farz olur...”
Ardından; “Halkın yüzde 50’den fazlasının bu farzı yerine getirmiş olması, dindarlık oranlarına göre önemli bir gelişmedir” diyor.
Yani İslam’ın hayatımıza hâkim olması için evet dediler öyle mi?
Peki bundan haberleri var mıydı?
Sistem değişikliğine oy verdiklerini zannederken aslında İslam’ın hâkimiyetini tamamlamasına oy verdiklerini biliyorlar mıydı?
Gerçek halktan saklanmış sanki
Mesela bu fotoğraftaki arkadaşlar, dinle kurduğu gizli alakanın farkındaymış, hocanın düşündüğü şeye oy verdiklerinin bilincindeymiş gibi mi görünüyorlar?
Anketlere bakılırsa CHP ve HDP’den de evete oy kaymaları olmuş. Gerçekte oylarının nereye gittiği, neye onay verdikleri onlara da baştan söylenmiş miydi? Bunun için mi fikirleri sorulmuştu?
Demokratik sistem değişikliği için istenmiş oyları, faraza din rejimine verilmiş saymak caiz midir? Ahlaki midir? Dürüstçe midir?
Eğer savı doğruysa, seçmene başka bir şeymiş gibi gösterilip, başka bir amaç için oy devşirilmiş olmuyor mu?
Hayırı da farz yaptı hoca
Eveti farzlar arasına sokan içtihadını böyle savunuyor hoca. Farz diyor ama yorumuna katılıp katılmamayı dinen serbest bırakıyor.
Hatta hayır verenlerin de farzdan kaçıp günah işlemediğine, dini inançları gereği hayır dedilerse onların da bu farzı yerine getirdiğine hükmediyor.
Evet kadar hayır demek de farz oluyor bu durumda.
Hayır diyenler de imanlarını korumuş sayılıyor. İslam’a karşı oy kullanmaktan, Allah’ın emrini çiğnemekten, buyruğuna karşı gelmekten kurtuluyorlar.
Peki ama demagojik yuvarlamalarla geçiştirilerek kurtarılabilecek bir çelişki mi bu?
Klavye cihatçıları bile ricata başladı
Kampanya döneminde suni gündem pompalayan savaşkan fedailer kaplamıştı meydanı.
Referandumu; din savaşında taraf tutmaya, milli mücadelede işgalci tepelemeye, bağımsızlık harbinde vatanı kurtarmak için sandık cephesine koşmaya çevirmişlerdi.
Onlar bile milleti referandumun gerçek gündeminden koparamadıklarını görünce mevziyi terk ediyorlar.
Vuruşarak da olsa aldatıcı, yanıltıcı yaygaradan geri çekiliyorlar.
Aklın sınırlarına avdet ediyorlar, makule ricat ediyorlar, gerçekçi reel politikalara dönme propagandaları yürütüyorlar.
Gerçi çamura yatarak alıyorlar manevralarını. Etrafı kirleterek, ortalığı pisleterek yapıyorlar dönüşlerini.
Şirretliklerinde, çirkefliklerinde değişen bir şey yok.
Yine sığ kafa, yine akla ziyan hezeyanlarla sağa sola saldırıyorlar.
Şeytan Fenerlilerin yanar döner halleri
Gidişte İngiliz ajanı, Alman casusu, Batı hayranı, mandacı hain dediklerini... Dönüşte kafadan İngiliz düşmanlığı, kökten Alman karşıtlığı, körü körüne Batı nefretçiliğiyle suçluyorlar.
Seçmeni yedi cihana had bildirmeye çağıracak kadar ateşli, sıkı ve hızlı Batı hasmıydılar.
Bir günde yer değiştirdiler; İngiliz muhibbi, Alman dostu, Avrupa âşığı, Batı sevdalısı birer barışsever kesildiler.
Peyami Safa rahmetli, akla musallat edilen tevil götürmez zırvalar için bela-fikirler derdi.
Bunlarda fikir ne arar, safsata satıyorlar. İstismarcı ‘cihat’ bezirgânlıkları ortaya çıktı. Nazi, Haçlı dediklerine çiçek atıp şirin görünmeye çalışıyorlar şimdi.
Gözüne girme telaşıyla Erdoğan’ı da kızdıracak aşırılıkta bir uçtan öbür uca savruluyorlar gerçi. Fakat onlar bile dönüşe geçti.
Hocaya haber versin sevenleri.