Akıl sağlığını korumanın yolları

Gazeteci Yazar Tarık Toros TR724.com internet sitesinde Türkiye'deki bir çok insanın kendine sorduğu problemin çözüm yollarını anlattı
AKIL SAĞLIĞINI KORUMANIN YOLLARI 

Öncelikle, Türk TV’leri izlemeyin. Azaltarak başlayabilirsiniz.

Siyasi görüşü belli kişilerle tartışmaya girmeyin. Ailenizle, arkadaşlarınızla dahi “meselelere bakışta nüans” varsa tartışmayı uzatmayın.

Parasal konuları emniyete alın. Bankalara itimat dahi bir yere kadar. Unutmayın, ülkede hiçbir şey ne eskisi gibi ne de alıştığınız biçimde cereyan etmeye müsait.

Mutlaka her gün temiz havada yürüyüş yapın, mutluluk hormonu ihtiyacı için birebir, mutlu etmese de buhranı dengeler.

Sosyal ağlardan mümkün mertebe uzak durun veya kontrollü kullanın. İki makale okusanız, bir küçük kitap bitirseniz, orada geçireceğiniz birkaç saatten daha yararlı emin olun.

Özellikle hafta sonları tümüyle iletişimi koparıp yakın-uzak seyahate çıkın, kendi aracınızla, otobüsle veya trenle fark etmez.

Sizi kaostan, depresif durumlardan uzaklaştıran, rahatlatan arkadaşlarınızla vakit geçirmeye özen gösterin. Bunaltanlara mesafe koyun.

Yerli değil, yabancı dizi film öneririm kafa boşaltmak için. Homeland, Fargo, Narcos, Suits, House of Cards, Sherlock olabilir.

“Diziler uzun” diyorsanız, 2016 tarihli şu filmlere bakabilirsiniz: Denial, Sully, The Accountant, Now You See Me 1-2, Money Monster, Me Before You, All The Way, Septembers of Shiraz.

Türkiye hakkında fikir verecek klasikler de var, mutlaka izlemeniz gereken: 12 Angry Men, Schindlers’s List, The Usual Suspects, The Great Dictator, Judgment at Nuremberg, Hotel Rwanda, 12 Years a Slave, Gandhi gibi.

Mutlaka dil öğrenin, eksikse tamamlamaya çalışın. Dünyada iki milyardan fazla insanın konuştuğu İngilizce, diller içinde (hemen her alanda) yüzde 80’den fazla literatürü barındıran bir lisan unutmayın.

İngilizce anlama seviyeniz yüzde 50’yi geçerse, TV orucunu bozup yabancı haber kanallarını takip edebilirsiniz, ufuk açıcı olur.

Zor biliyorum, lakin herkes kendi hayatını yaşıyor ve bir kere yaşıyor, aklımıza ne kadar sahip çıkarsak o kadar dingin kalırız.

Bildiklerinizi yüzleştirin hayatla ve sınamaktan korkmayın.

KİMİN HARBİ, NEYİN SAVAŞI?

Türkiye’de egemenler (mevcut siyasal iktidar değil) kendince iki-üç “çıban başını” ayıklamak, kökten temizlemek için korkunç bir harekât götürüyor.

Siyasal İslam, tüm defolarıyla bir daha dirilmemek üzere tarihe gömülüyor.
Cemaat ve cemaatler, İslami oluşumlar “yasa dışı” hatta “silahlı terör örgütü” ilan edilerek tasfiye ediliyor.
Kürt siyasal hareketi ve ideolojisi, tekrar kendine gelemeyecek biçimde tahrip ediliyor.
ŞU İSTİKBAL İNKILABATI…

Bu egemenler, kendilerini “Modern Türkiye’nin kurucuları” olarak kabul ediyor. Haliyle yürütülen bu ikinci “Kurtuluş Savaşı”nda birtakım masumların “telef” olması, hukukun rafa kalkması, her türlü hile ve desisenin hâkim kılınması, medya ile kamuoyuna biçim verilmesi vs. hemen tamamı meşru kabul ediliyor. Elbette zaman, “şu istikbal inkılabatında” kimin haklı olduğunu çok geçmeden ortaya koyacak, fazla beklemeyeceğiz. Fakat harp çetin olacak, o görülüyor.

HİLE DEMİŞKEN…

Çağdaş demokrasilerde de “hile” vardır, olmuştur. Misal, ABD’nin gelmiş geçmiş en başarılı başkanlarından kabul edilen Abraham Lincoln, aday gösterileceği parti kongresinde salon hâkimiyetini bastırdığı 5 bin sahte delege biletiyle sağlamıştır. Yine, John F. Kennedy, Nixon’la çıkacağı TV tartışmasına hazırlanırken stüdyodakine benzer bir taburede prova yapmış, kampanya yöneticileri tabureye yabancılık çekmesin diye, yayından bir gece önce stüdyodakileri Kennedy’nin prova yaptıklarıyla değişirmişler, yani çalışmışlardır. Bunu da sonra gülerek itiraf etmişlerdir, belgesellerde var. Yine Kennedy, rakibi olacak herkese (Başbakan Yardımcısı Johnson dâhil) birer koltuk vaat etmiş, bunu da tutmuştur. Lakin bunların hiç biri bugün Türkiye’de mütemadiyen kendini yalanlayan siyasetçilerin tuttuğu zirveyi tutamaz.

FATURANIN ADRESİ BELLİDİR

Anayasa görüşmelerinin ikinci turu. Bir kere daha altını çizeyim, bunu ülkenin önüne getiren de, yarın öbür gün tüm anti demokratik ve zalimane gelişmelere zemin hazırlayan da Meclis’in en küçük grubu MHP’dir. Olmasaydı, olmazdı. Ne vaat edildi, bilmiyorum. Fakat, Cumhurbaşkanlığı adaylığı kampanyasındaki tüm söylemini elinin tersiyle itip “evet” diyen Ekmeleddin İhsanoğlu’nun manevrası, kampanya yöneticilerini bile şaşırtmıştır, buna kuşkum yok. Belki de cevabı şurada aramalıyız: Cumhurbaşkanlığı seçiminde üç aday vardı. Biri seçildi, öbürü onun tek adamlığına evet dedi, diğeri yani Selahattin Demirtaş, iki kez müebbet ve 486 yıl hapis cezası istemiyle tutuklu. Aklına mukayyet ol Türkiye!
19 Ocak 2017 22:31
DİĞER HABERLER