25 Aralık Yolsuzluk soruşturmasını yürüten ve operasyon kararı aldıktan sonra mesleğinden ihraç edilen Cumhuriyet Savcısı Muammmer Akkaş, Millet Gazetesi'ne verdiği röportajda dosyanın takipsizlik verilerek kapatılması ile ilgili de çarpıcı açıklamalar yaptı.
Akkaş, kendisinden sonra göreve getirilen savcı İsmail Uçar'ın soruşturmanın delillerini incelemeden takipsizlik kararı verdiğini açıkladı. Akkaş röportajında şu ifadeleri kullandı:
8 AY SONRA DELİLLERİ SORDU
"17 Mart 2015 tarihinde İstanbul C. Başsavcı Vekili İsmail Uçar tarafından Tekirdağ C. Başsavcılığına yazılan talimat yazısında; Savcılığa teslim edilen harddiskin şifrelenmiş olması nedeniyle açamadıklarını belirterek şifreyi talep etti. İstanbul Başsavcılığı'nın 25 Aralık soruşturmasına takipsizlik kararı vermesinden yaklaşık 8 ay sonra harddiskleri incelemeye karar vermişler.
Harddiskin içerisinde soruşturmanın en önemli delilleri olan ses dosyaları vardı. Hatta bu ses dosyaları arasında çözümü yapılmayan henüz tape haline getirilmemiş deliller de olabilirdi. Ses dosyaları ile tapelerin karılaştırması yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bazı şüphelilerin telefon görüşmelerini kabul etmeyerek montaj olduğunu iddia ettikleri medyaya yansıdı. Ses dosyaları adli tıp kurumuna gönderilerek şüphelilerin sesleriyle harddiskteki kayıtların karşılaştırması için ses incelemesinin yapılması gerekirdi. Ancak hiçbir inceleme ve araştırma yapılmadan takipsizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır. Bu bile verilen takipsizlik kararının hukuka uymadığının göstergesidir.
SORUŞTURMAYLA DARBE Mİ OLUR?
- Yolsuzluk soruşturmasına bakmakla darbe suçu nasıl işlenmiş olabilir?
Ne Türk Hukuk tarihinde ne de Dünya Hukuk tarihinde bir savcı, yolsuzluk soruşturması yapması nedeniyle darbe yapmakla suçlanmamıştır. Traji komik aynı zamanda üzücü ve yüz karası bir durumla karşı karşıyayız. Biz ülke olarak bunu hak etmiyoruz. Halkımız da bunu hak etmiyor. Düşünebiliyor musunuz, bir savcı rüşvet aldığı için değil, nüfuz ticareti yaptığı için değil, irtikap, sahtecilik, yüz kızartıcı suçları işlediği için değil, yolsuzluk ve rüşvet soruşturması yaptığı için suçlanıyor. Kendi yolsuzluklarını kapatmak içinde paralel yaftasında bulunuyorlar. Bizleri vatan haini, darbeci ilan ettiler. Bütün bunları reddediyorum. Yasaların dışına çıkmadım. Devletimin bana verdiği sorumluluğun bilinci içerisinde devletimin ve milletimin hakkını ve hukukunu korumaya çalıştım. Mesleğimin onurunu sonuna kadar korudum. 17 yıllık meslek hayatım boyunca sorumluluk bilinci ile hareket ettim. Bu nedenle müsterihim. Vicdanen rahatım.
'MİLLET ADINA GÖREV YAPTIK'
Hakimler Türk milleti adına, Cumhuriyet Savcıları ise, Cumhuriyet adına görevlerini ifa ederler. Yani yargı görevini yerine getirirken milletin hakkını ve hukukunu korumak ve adaletin tecellisini sağlamak suretiyle toplumda huzur ve sükun ortamının sağlanması amacıyla suçluları cezalandırmak görevleridir. Yani Hakim ve Cumhuriyet Savcıları millet adına görev yaparlar.
Arkalarında Türk milleti vardır. Soruşturma yapmamın engellenmesi nedeniyle yapmış olduğum basın bildirisinden hukukçular meslek büyükleri ile halkımızdan destek istediğimi ifade etmiştim. Ancak bir yıldır yeteri kadar destek göremedim.
Eğer bir savcıya yapılan baskılara karşı hem hukukçular hemde halkımız yeteri kadar karşı çıkmazsa hakim ve savcılar görevlerini yapamazlar. Zaten bundan sonra hiçbir savcı bu tür soruşturma yapmaya cesaret edemez.”
BÜLENT CEYHAN - MİLLET GAZETESİ