Akmaya devam eden kan “Roboski Katliamı”

Samanyoluhaber.com okuyucu mektuplarını yayınlamaya devam ediyor. E-posta yoluyla gönderilen yorumlarda bugün Roboski katliamının yıldönümünde bölgede yaşananlar ve cevapsız sorular var
Akmaya devam eden kan “Roboski Katliamı”

Öldürülen her canın katili hesap vermediği sürece o cinayet toprağa akmaya devam eden bir kandır. O kan ki bütün toplumu mes'ul eder. Roboski'de ölen 34 can toprağa verileli 6 yıl oldu ama onların toprağa düşen cesetlerinden hala kan akıyor. 

27 Ağustos 2011 günü Roboski mıntıkasında her gün rutin kaçağa çıkan 34 kişi dönüşte kendilerinden habersiz sona doğru yürüyordu. 28 Ağustos günü önce yolları top atışları ile kesildi. Bir çatışma korkusu yaşayan 34 kişi kayaların ardında beklemeye başladı. İlk defa böyle bir şey başlıyordu. Bekleyiş akşam saatlerinde uçak sesi ile bölündü ve ardından korkunç patlamalar. 

Kayalar onları koruyamamış, 34 kişinin parçalanmış cesetleri toprağa düşmüştü. 

Dakikalar sonra patlama sesine koşan akrabaları onların parçalanmış cesetlerini 29 Ağustos 2011 günü sabah saatlerinde katır sırtlarında, 16-34 yaşlarındaki canları ağıtlar altında köylerine getirildi. Parçalanmış cesetler ve yetkililerin ilgisizliği daha da acıyı derinleştirdi. 

Recep Tayyip Erdoğan katliamın ardından ilk grup toplantısında operasyonu yapan askerlere teşekkür etti. Erdoğan Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesine, ''bu konudaki hassasiyeti nedeniyle medyaya rağmen teşekkür ediyorum'' dedi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ise "Uludere bir operasyon kazasıdır" dedi. Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da devletin “kaza” söylemini "Uludere'de kasıt yok" sözleriyle sürdürdü. 

Kamuoyunda artan baskı ve infial Meclis'te bir araştırma komisyonu kurdurttu. Meclis heyeti bölgeye gitti ama sonuçta katillerin bulunmasına yönelik bir netice çıkmadı. Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan bölgeye gitti, gözyaşı döktü ama yine sonuç çıkmadı. 

Devlet olayın üstünü kapatmak için hayatını kaybedenlerin ailelerine 100 Bin TL ödemeyi teklif etti. Aileler katillerin bulunmasını istedi ve bu teklifi reddetti. HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Erdoğan'a,  "Uludere bombardımanı yapılmadan askeri yetkililer sizi arayıp '50 kişilik grup var içlerinde çok sayıda sivil var ne yapalım?' dediklerinde siz 'Vurun' dediniz mi demediniz mi? diye sordu. 

Yetkililerin açtığı soruşturmalardan hiç bir sonuç çıkmadı. En son başvurulan Anayasa mahkemesinden de bir sonuç çıkmadı.  Aileler son olarak AİHM'ye başvurdu. 

Roboski katliamında ölen ailelerin kurduğu dernek OHAL kapsamında kapatıldı, ama ailelerin hak arayışı sürüyor. Katliamın üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen şu sorular hala gündemde...

1-Uçaklara katliam emrini kim verdi?

2-Bölge dağlık bir yerken ve kaçakçılığa bölgedeki karakolun bilgisi dahilinde gidilirken, 10 yıldır PKK orada bir eylem yapmamışken, hatta bölgede bir tugay ve bir karakol olduğu halde operasyon neden yerel birimlerden habersiz yapıldı? 
Karakol komutanına sorularak engellenebilecek bu operasyondan neden yerel birimler haberdar edilmedi? 

3-Valilik olaydan 2 saat sonra saat 23.15'te Uludure acil servisine gelen telefon ile durumu öğrendi. Bu saate kadar Ankara'dan neden Şırnak Vailliği'ne bir bilgi gitmedi?

4-Katliamdan 3 ay öncesine kadar yasak olan kaçakçılık neden serbest bırakıldı?

5-Ankara'daki görüntü merkezi kaçakçılar ile PKK'lıları ayırt edemiyor mu?

6-Operasyon Bahoz Erdal kod adlı PKK yöneticisinin bu bölgeden geçeceği istihbaratı için yapıldığı dile getirildi. Bu operasyonda istihbarat bilgisini kim verdi, bu istihbarat ile kim hangi amaca doğru yönlendirildi?

7- Operasyon emri ve süreç devlet kayıtlarında olduğu halde neden sorumlulardan hesap sorulmadı?

8- Operasyon emrini siyasi otorite mi verdi? Verdiyse neden siyasi sorumluluğu hükümet tarafından yüklenilmedi?

9-Katliamın ardından bölgeye açılacağı söylenen kapı ve düzenlemeler neden yapılmadı?

*Bir okur
28 Aralık 2017 17:27
DİĞER HABERLER