AKP adresi şaşırdı

AKP adresi şaşırdı
AKP hükümetinin terör duruken uzun namlulu silahlarla okul ve dershanelere baskın düzenlemesi kamuoyunu rahatsız ediyor.

An itibarıyla manzara şu: Ülkenin hiçbir sorununa kalıcı çözüm bulamayan, terörü önleyemeyen, sınırlarımıza hâkim olamayan; halkının güvenliğini sağlayamayan, asker ve polisimizin canını koruyamayan “düşük” AKP hükümeti, uzun namlulu silahlarla donatılmış onlarca, yüzlerce polisle her gün Anadolu'nun bir şehrinde okul ve dershane basıyor. Elleri tetikte polisler, okulların kapısında bekliyor. Evet, hükümetin bile isteye verdiği görüntü bu.

Peki, bir hükümet, bakanlığına bağlı çalışan ve periyodik olarak denetlediği; uzun yıllardır faaliyetine sorunsuz bir şekilde devam eden, yükümlülüklerini yerine getiren, başarısını kanıtlamış, bulunduğu şehirde saygınlık kazanmış eğitim-öğretim kurumlarına bugüne kadar örneği görülmemiş yöntemlerle neden baskın yapar, amacı nedir?

100 polisle, 8 devlet kurumunun görevlileriyle okul ve dershane basan hükümet, orada ne bulmayı umuyor? O kurumların sahiplerine, çalışanlarına ne yapmayı planlıyor? Bu soruların cevabını elbette baskını yapanlar verecek. Biz, gazeteciler için bu soruların mantıklı bir cevabı bulunmuyor. Cevabı yok, çünkü yakın ve uzak tarihimizde böyle bir uygulamaya tanık olmadık. Devlet, kendi izniyle açılmış, kendi denetimi altındaki eğitim-öğretim kurumlarına uzun namlulu silahlarla baskın yapmadı bugüne kadar.

Hükümet, eğitim kurumlarına niçin savaş açar?

Devlet görevlileri acaba yaz ortası bu okullarda kiminle ve ne ile karşılaşıyor? Müdür yardımcısı, kayıt memuru, muhasebeci, nöbetçi öğretmenler… Yani görevlilere zorluk çıkaracak, direnecek, karşı çıkacak kimse yok. Böyle bir ihtimal de söz konusu değil. Peki, o zaman bu olağan dışı görüntü niçin?

Eğitim kurumlarının denetlenmesi, ilgili yönetmeliklerle belirlenmiştir. Denetimin kimler tarafından, ne zaman, nasıl yapılacağı bellidir. Rutinin dışında denetimler de söz konusu olabilir. Bunun şartları ve yöntemleri de bellidir. Buna rağmen, son günlerde yapılan bu sıra dışı uygulamanın sebebini anlamak güç.

Küçük bir araştırma yaptığınızda basılan bu okul ve dershanelerin pek çok kez rutin denetimden geçtiğini görüyorsunuz. Mesela önceki gün Tokat'ta baskın yapılan okul ve dershaneler mayıs-haziran aylarında MEB müfettişleri tarafından denetlenmiş. Maliye tarafından 2014 Mayıs'ta başlatılan denetim 2015 Nisan ayında sona ermiş. Aksaray'da basılan okul mayıs ayı içerisinde MEB teftişinden geçmiş. 13 Haziran 2015'ten beri Maliye ve SGK tarafından inceleniyormuş. Dershane ise Haziran 2015'te aynı kurumlarca denetlenmiş. Eskişehir'de baskına uğrayan eğitim kurumu da 14.06.2014'ten 23.06.2015'e kadar 375 gün incelemeden geçmiş. Ceza gerektirecek ciddi bir bulguya rastlanmamış. Dershaneler yıl içerisinde en az 2, bazıları da 6 kez teftiş edilmiş.

Kısaca, devletin kurumları bu müesseselerin işleyişini, malî durumunu, personel yapısını, mevzuata uygunluğunu en ince ayrıntısına kadar biliyor. Buna rağmen, yeni bir durum söz konusu olursa, devlet elbette habersiz denetime de gidebilir. Fakat bunun yöntemi, 8 devlet kurumuna ait görevlilerin polis tarafından otobüse doldurularak, uzun namlulu silahların gölgesinde okullara götürülmesi değildir.

Olayın cereyan edişinden, farklı illerde peş peşe yapılan benzer baskınlardan anlaşılıyor ki, amaç denetim değil. Yerelden öğrendiğimize göre baskınlar, emniyetin sevk ve idaresiyle yapılıyor. Polis, diğer devlet kurumlarının görevlilerini toplayıp götürüyor ve onlara neyi nasıl yaptıklarını soruyor.

Hükümet, bu muameleyi, denetimi altındaki kurumlara yapıyor. Özel öğretimi teşvik ederken, eğitim kalitesini yükseltmeyi hedeflerken yapıyor. Bunu yaparak, özel teşebbüse darbe vuruyor. Yasal olarak kapatamadığı kurumları bu yolla itibarsızlaştırıp yok etmeyi planlıyor.

Peki, bir hükümet eğitim kurumlarına niçin savaş açar? Devletin 30 küsur yıldır savaşmakta olduğu ve üstesinden gelemediği terörün panzehiri olan eğitime niçin savaş açar bir hükümet? Üstelik o eli kanlı teröristler her gün karakol basıp asker ve polis şehit ederken! Ülke kan ağlarken, okul ve dershane basmaktaki bu yüksek motivasyon nereden geliyor, anlamak imkânsız.

 Uygar dünyada devletlerin, hükümetlerin yasal eğitim-öğretim kurumlarına savaş açtığı görülmüş değil. Yegâne örnek, 21. yüzyılda, Türkiye'de AKP hükümetine ait. Dünyada bu tür eylemleri terör örgütleri yapıyor. Hükümetin şu anda eylemlerini önlemekte aciz kaldığı terör örgütü PKK, yıllarca Doğu ve Güneydoğu'da hem devletin hem de özel kurumların okullarını, dershanelerini bastı. Okulları yaktı, öğretmenleri kaçırdı, öldürdü. Yüzlerce eğitim şehidi var bu ülkenin. Hafızalarımızdaki en taze okul basma örnekleri ise Nijerya'dan. Silahlı terör örgütü Boko Haram, Batı tipi eğitimi reddediyor, okul ve pansiyon basıyor. Katliam yapıyor, kız öğrencileri kaçırarak barbarlık örneği sergiliyor. Apaçık uygarlık düşmanlığı yapıyor bu örgüt. Eğitime, bilime, aydınlanmaya karşı. Biliyorlar ki, insanlar eğitildiğinde kendi sonları gelecek.

Halk kime güvenecek!

Türkiye'de yapılan bu sıra dışı uygulama, uygar bir devlet işleyişinden ziyade bir terör örgütünün yöntemini akla getiriyor. Bu uygulamayı yapan bir örgüt değil, meşru bir hükümet olduğuna göre o zaman bir hükümet teröründen söz etmek gerekiyor. Kendi halkı üzerinde, eğitim ve öğretim üzerinde terör estiren bir hükümet!

O zaman halkın, Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu'na, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'ya, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e, İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk'e şu soruları sormaya hakkı var: Uzun namlulu silahlarla yapılan bu okul ve dershane baskınlarının amacı nedir? Sizin bu baskınlardan haberiniz var mı? Bunları siz mi koordine ediyorsunuz? Yoksa sizin üstünüzde bir irade tarafından mı planlanıp gerçekleştiriliyor? Bu baskınları yaparak ülke adına hangi çıkarı sağlamış oluyorsunuz? Bu baskınlarda, rutin denetimlerde bulamadığınız neyi bulmayı amaçlıyorsunuz? Eğer bütün bu uygulamalar sizin dışınızda, size rağmen yapılıyorsa, halk kime güvenecek, kimden hesap soracak ve sizler o koltuklarda oturmaya devam edecek misiniz? PKK terörü azmış ve her gün can alırken, siz bütün aklınızı, gücünüzü eğitim kurumlarını yok etmeye mi yönelttiniz? Halkınızın bir bölümüne savaş açtınız da kinle ve nefretle bunu mu sürdürüyorsunuz? Amacınız terörü bitirmek ve halkınızı huzur içinde yaşatmak değil de ne pahasına olursa olsun koltuklarınızda oturmak mı? Halkınızın şikâyeti, talepleri sizi ilgilendirmiyor mu? 100 polisle okul bastığınız şehirlerin halkına sordunuz mu, acaba ne düşünüyorlar?

Uzun namlulu silahla donanmış 100 polisle okul basmak, uygar bir devlette, anlaşılır bir hükümet uygulaması değildir. Dışarıdan bakıldığında, eğitime, bilime, uygarlığa açılmış bir savaş görüntüsü veriyor. Demokrasilerde meşru bir hükümetin böyle bir uygulaması olamaz. Demokratik sistemde bir hükümet, uygarlık değerlerine savaş açmış olamaz. Aklı başında herkeste şaşkınlık uyandıran bu uygulamanın nereye varacağını hesap etmek güç. Biraz daha cesaretle pekâla Boko Haram'ın eylemlerine yaklaşabilir. Hazır, valiler cami kapatmaya başlamışken yakında bir ilimizden okul yıkma haberi de gelirse şaşırmamak gerekir.

ZAMAN

07 Ağustos 2015 07:03
DİĞER HABERLER