''İktidarda “İslamcı” urbalı çıkarcılarla ulusalcıların ittifakı var. Ne İslamcılar, ne bürokratik ortak ulusalcılar, ne de siyasi ortak MHP cemaatleri/tarikatleri sevmez, istemez. Bu güç koalisyonu diğer cemaatlere ve tarikatlere de benzer operasyonlar yapar mı? Sanmıyorum.''
Mahmut Akpınar / Tr724
Siyasal İslamcılar tarikatlerden ve geleneksel İslami cemaatlerden hazzetmezler. Çünkü onlar kendilerini “asıl”, diğer bütün kesimleri “tali”, “teba” görürler. Pek çok siyasal İslamcı cemaatlerin ve tarikatlerin Müslümanları uyuttuğu ve uyuşturduğu düşüncesine sahiptir. Son dönemlerde yer yer bu düşünceler hortlamakta ve cemaatlere yönelik tehdit içerikli konuşmalar yapılmaktadır. Nitekim “Diyanetin olduğu yerde cemaatlere ihtiyaç yok!” şeklinde açıklamalar yapılmakta, cemaatlerin/tarikatlerin tasfiye edimesi, dinin devlet memurlarından ibaret ve tamamen kontrollerinde olan Diyanet tekeline verilmesi yazılıp çizilmektedir.
Hizmet Hareketi demokrasinin azalıp baskının, otoriterleşmenin ortaya çıktığı her dönemde hedef oldu ve bitirilmeye çalışıldı. Çünkü Hizmet birileri için çok tehlikeliydi. Aydın, eğitimli ve dindar nesiller yetiştiriyordu. Uluslararası standartlarda ve çok donanımlı, başarılı kadrolara sahipti. Bitirmek isteyenler genelde laikçiler, ulusalcı askerler oduğu için her bitirme kampanyasında toplum sahiplendi. Hizmet lakçilerin yüz yıldır kullandığı “gerici”, “irticacı” kalıplarına tam uymuyordu. Kendi kabuğuna çekilmiş değildi. Okullar, eğitim kurumları açıyor ve toplumu dönüştürüyordu. Bu nedenle “üst akıl” her kimlerse Cemaati bitirmek için “İslamcı” kimliği olan birilerini tercih etmek gerektiğini düşündüler. İşi onlara ihale ettiler ve bekledikleri gibi başarılı da oldular. Hizmet Hareketini bitireceğiz diye İslamın içini boşalttı, ruhunu öldürdüler. Anadolunun son 40 yılda yetişmiş insan kaynaklarını, aydınlarını biçtiler. Geride kalanları paraya, pula esir, makama, servete kul ettiler. Dindarlar zulüm düzeninin ve egosunun, çıkarlarının peşinde koşan bir avuç İslamcının kuklası oldu. “Kanaat önderi”, “söz sahibi” görünen insanları ya bizzat veya çoluk çocuğuyla ihaleye, kamu kaynaklarına alıştırdı, her türlü pisliğe bulaştırdılar.
İktidarda “İslamcı” urbalı çıkarcılarla ulusalcıların ittifakı var. Ne İslamcılar, ne bürokratik ortak uluslacılar, ne de siyasi ortak MHP cemaatleri/tarikatleri sevmez, istemez. Bu güç koalisyonu diğer cemaatlere ve tarikatlere de benzer operasyonlar yapar mı?
Sanmıyorum.
Hizmet’e neden bu operasyonları yaptılar? Diğer cemaatlere şu anda yaptırdıklarını yaptıramadıkları için. Hizmet’e hukukun, demokrasinin işlediği, insaf ve vicdanın olduğu ortamda bir şey yapamadıkları, kire-pisliğe bulaştıramadıkları için bir sürü senaryo ve çaba ile uzun yolu, zor olanı tercih ettiler. O nedenle hukuku rafa kaldırdı, adaleti bitirdi, devleti ve kurumlarını sopa haline getirdiler; ondan sonra Hizmete zarar verdiler.
Aslında öncesinde Hizmete karşı her yolu denediler ve başarısız oldular. Bölmek istediler, bölemediler. Ele geçirmeye çalıştılar, yapamadılar. İçte türlü fitnelerle zaafa düşürmek istediler, olmadı. Kendi bulaştıkları kirli iş ve ilişkilere, akçalı işlere bulaştıramadılar. Mutlak biat etmeye zorladılar, başaramadılar. Sadece Türkiye’de 1000’den fazla okulu, Dünyanın heryerinde varlığı olan devasa yapıda yüz kızartıcı bir şey bulamadılar. Bu güzel insanlardan ahlaksızlık, rüşvet, hırsızlık, şiddet çıkmadı.
Diğer cemaatlere neden operasyon yapsınlar ki! Şu anda pek azı hariç cemaatlere ve tarikatlere yaptıramadıkları ne var? Hepsinin mutlak biatını aldılar. İçlerine yerleştirdikleri, devşirdikleri adamlarıyla cemaatleri-tarikatleri diledikleri gibi maniple edip, karıştırabiliyorlar. Onları kolay paraya, kamu kaynaklarına ve hazineden beslenmeye alıştırdılar. Önde gelenlerinin damatları, çocukları ya ballı ihaleler alıyor veya makamları, koltukları paylaşıyorlar. Bunun karşılığında iktidarın zulmünü, yolsuzluğunu, adaletsizliğini, kirli işlerini yok sayıyor; hatta melşrulaştırıyorlar. Dahası hukuka göre suç, İslama göre haram, ahlaka göre ayıp uygulamaları “cihat”, “sevap”, “hasenat” diye tabanlarına satıyorlar.
Bu arada İslamcı-Ulusalcı ittifakı cemaatlerin ve tarikatlerin asli misyonlarını bitiriyor. Onları insanı kamil üreten dergahlar olmaktan erdemli-ahlaklı müminler yetiştiren müesseseler olmaktan uzaklaştırıyor. Tarikatler/cemaatler hızla çıkar odakları, siyasetin dolgu malzemesi, seçmen kitlesi haline geliyor. AKP siyaseti, yüzyıllarca hoşgörünün menbaı, bir arada yaşamanın harcı olan, dövene elsiz sövene dilsiz tasavvuf dergahlarını radikallleştiriyor, siyasallaştırıyor. Tarikatler mensuplarını militanlaştıran, müsamahasız hale getiren, şiddete yönelten yapılar haline dönüşüyor. Cihatçı ve tekfirci anlayış virüs gibi yayılıyor. Radikalizmin, selefi anlayışın, şiddetin antikoru, çözümü olması gereken cemaatler/tarikatler selefiliğe, şiddete kayıyor. Pek çok tarikat-cemaat ülkedeki cinnet ortamının etkisiyle tabanına nefret, düşmanlık, ötekileştirme aşılıyor. Artık IŞİD gibi örgütlere tarikatlerden pek çok genç katılıyor.
Öte yandan böylesi ruhsuz, ilkesiz ve ufuksuz din anlayışı ve uygulamaları insanları dinden, inançtan uzaklaştırıyor. Pek çoğu dindar ailelerin, tarikatlerin-cemaatlerin mensuplarının çocuklarından oluşan gençler çevrelerinde gördükleri çelişkiler, ilkesizlikler, banallıklar nedeniyle dinden, inançtan uzaklaşıyor; deizme ateizme kayıyor. Son dönemlerde pek çok din adamı bu yönelişi itiraf ediyor ve gençlerdeki dinden kopuşun sebeplerini araştırıyor.
Toplumda ahlakın, ibadetin, hoşgörünün, yardımlaşmanın kaynağı olması; husumete, nefrete, şiddete, çatışmaya, zulme engel olması gereken cemaatler ve tarikatler artık tam aksi yönde misyon görüyorlar. Daha önce siyasal İslamı dengeleyen, gerektiğinde frenleyen, tabanını politize olmaktan koruyan cemaatler/tarikatler bugünlerde bütünüyle siyasallaşmış ve bir partinin arkabahçesi olmuş durumdalar. AKP/Erdoğan cemaatlerden ve tarikatlerden her istediğini alabilirken, içlerine müdahale edebilirken, bu kadar politize edip peşine takmışken ve kendisinin herşeyini alkışlayan yapılar haline dönüştürmüşken neden onlara operasyon yapsın! Furkan Vakfı gibi biat etmeyip, zulme karşı çıkanları, ses verenleri aleme ibret olacak şekilde eziyor, cezalandırıyor zaten.
AKP istediğini aldığı için bir şey yapmaz, ama ortağı ulusalcılar da mı yapmaz?
Şu anda bu ittifakın siyasi erkini siyasal İslamcılar kullanıyor; onların dediği oluyor. Eğer İslamcı-Ulusalcı ittifakında güç dengeleri değişir, bazı ulusalcıların iddiasındaki gibi iktidardan bazı siyasetçilere kelepçe takılırsa işler değişir. Laikçi ve ulusalcı yapılar cemaatlerin ve tarikatlerin dinin içini boşaltıp Müslümanları yozlaştırdıklarına bakmazlar; kökten çözüm yolları ararlar. Perinçek’in dediği gibi “cemaatlerin tarikatlerin kökünü kazımak” isterler. Ama AKP ile cemaatler arasındaki mutual (ortak) yaşam devam ettiği, siyasal İslamcıların arka bahçesi, oy deposu, meşrulaştırıcısı kaldığı sürece cemaatler güvende olurlar. Bazı siyasal İslamcılar arada bir içlerindekileri dökseler ve cemaatleri tehdit görseler de pragmatizmin üstadı Erdoğan buna izin vermez. Cemaatler/tarikatler de bunu bildikleri için girdikleri çıkmazdan kurtulmaya çalışmak yerine herşeye rağmen Erdoğan’ın arkasında durmayı tercih ediyorlar.
Ortada siyasi güçle cemaatlerin/tarikatlerin üst yönetimleri arasında bir kazan kazan ilişkisi var. İlkeler, İslami esaslar, hukuk, adalet, vicdan dikkate alınmıyor. Öküz ölene kadar bu ortaklık devam eder.