AKP iktidarı toprağın betona dönüşme dönemi

Saadet Partisi Tarım, Hayvancılık ve Orman Politikaları Kurulu; ‘2002 sonrası tarım politika ve uygulamaları’ başlıklı kapsamlı bir rapor hazırladı.
Tarımın ikinci plana itildiği, toprağın önemsizleştirildiği, buna karşılık betonun yüceltildiği politikaların bir sonucu olarak tarım arazilerinin tükendiği belirtilen raporda, 2002-2019 yılları arası ‘toprağın betona kurban edilme dönemi’ olarak tarif edildi. Milli Gazete'nin haberine göre Raporda, tarımda yaşanan sorunlara karşı çözüm önerileri de başlıklar halinde sıralandı.

TARIM ALANLARI TÜKENDİ
2002 ile 2019 yılları arasında GSYH’de inşaat ve tarım payındaki gelişmelere dikkat çekilen raporda, “Söz konusu dönemde inşaatın payı yüzde 4,5’dan yüzde 8,6’ya kadar çıkarken, tarımın payı ise yüzde 10,3’ten 5,8’e düştü. 2002–2019 yılları arasında toprak önemsizleştirilirken, buna karşılık betonun yüceltildiği bir dönem olarak tarihe geçti” ifadelerine yer verildi.

Koronavirüsle birlikte gıda ve tarımın önemi bir kez daha anlaşılırken, Saadet Partisi tarafından kapsamlı bir tarım raporu hazırlandı. Şura tarzında hazırlanan raporda, tarımda yaşanılan sorunlar rakamlarla ortaya konulurken, söz konusu sorunlara karşı çözüm önerileri de başlıklar halinde sıralandı. Saadet Partisi Tarım, Hayvancılık ve Orman Politikaları Kurulu tarafından hazırlanan raporda, 2002 ile 2019 yılları arasında GSYH’da inşaat ve tarım payındaki gelişmeler dikkat çekti. Söz konusu dönemde inşaatın payı yüzde 4,5’dan yüzde 8,6’ya kadar çıkarken, tarımın payı ise yüzde 10,3’den 5,8’e düştü.  2002–2019 yılları arasında toprak önemsizleştirilirken, buna karşılık betonun yüceltildiği bir dönem olarak tarihe geçti. Saadet Partisi Tarım, Hayvancılık ve Orman Politikaları Kurulu; ‘2002 sonrası tarım politika ve uygulamaları’ başlıklı kapsamlı bir rapor hazırladı. Raporda, bu dönem ‘toprağın betona kurman edilme dönemi’ olarak tarif edildi.

ÜLKEMİZDE TARIMIN DURUMU NEDİR SORULARININ CEVABI ARANDI
Raporda; ülkemizde tarımın durumu nedir? İnşaat mı, tarım mı? Beton mu, toprak mı? Tercihimiz ne yönde olmuş? Kişi başına düşen tarım alanı artıyor mu azalıyor mu? Tarım ve hayvancılık ihracatımız ithalatımızdan fazla mı az mı? Sorularının cevabı arandı. Veriler ışığında 2002 sonrası tarım politika ve uygulamalarına ilişkin temel sorunlar ve bu sorunların ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlara yer verilirken, tarım sektörüne ilişkin öncelikli çözüm önerileri de sıralandı.


 
GIDA ARZ GÜVENLİĞİ CİDDİ RİSKLER İÇERİYOR
Raporda, “2002–2018 yılları arasında GSYH’da tarımın payı hızla düşerken, inşaatın payı sürekli arttı. TÜİK verilerine göre, 2002’de GSYH içinde inşaatın payı yüzde 4,5, tarımın ise yüzde 10,3 iken bu oran 2018 yılında; inşaatın payı yüzde 7,2’ye çıkarken, tarımın payı ise yüzde 5,8’e kadar düştü. Tarımın ikinci plana itildiği toprağın önemsizleştirdiği, buna karşılık betonun yüceltildiği politikaların bir sonucu olarak, yüksek gıda enflasyonu yaşıyoruz. Gıdada dışa bağımlı hale geldik. Gıda arz güvenliğimiz ciddi riskler içeriyor. Dış ticaret dengesi tarım ve hayvancılık aleyhine işliyor. Cari açığımız artıyor” ifadelerine yer verildi.

2002–2019 DÖNEMİNDE TARIM ALANLARINI TÜKETTİK
Rapor şöyle devam etti: “Erozyon ve benzeri doğal yitim süreçlerinin yanında, rant odaklı yapılaşmalar tarımsal alanları tehdit ediyor. Çayır ve mera hariç tarım alanları 2002–2019 döneminde 26,5 milyon hektardan 23 milyon hektara düştü. TÜİK verilerine göre çayır ve mera alanlarıyla ilgili güvenli bir veri olmadığı için tarım alanları hesabında çayır ve mera alanlarına yönelik bir değerlendirme yapılamadı.”

ÇİFTÇİNİN ÜRETİME İSTEKSİZ OLMASINDAN DOLAYI EKİLEN ALAN KÜÇÜLÜYOR
“Türkiye’de sadece tarım için kullanılabilir alanlar küçülmüyor. Aynı zamanda tarım alanlarının ekilen, üretimde kullanılan kısımları da azalıyor” denilen raporda, “Çiftçi ekilebilir tarım alanlarını da ekme konusunda isteksiz davranırken, gübre, mazot, tohum başta olmak üzere artan tarım girdi maliyetlerine karşın, üreticinin ürettiği ürünün karşılığını alamaması da ekilen alanı da küçültüyor” değerlendirmesi yapıldı.

DESTEKLEMELER YETERSİZ VE ZAMANINDA VERİLMİYOR
Raporda, “Çiftçiyi üretimden uzaklaştıran bir diğer önemli faktörde yanlış uygulanan ve yetersiz olan destekleme sistemi. Artan maliyetlere rağmen çiftçiye sağlanması gereken desteklerin, mevzuatta öngörülen milli gelirin yüzde 1’lik tutarın çok altında kalması, mevcut desteklemelerinde usul yönünde hatalı olması, desteklemenin çiftçiye ulaşmamasına neden oluyor. Bu durum çiftçinin tarlasını, ürününü ve ekmeğini her geçen gün azaltıyor” denildi.


 
TARIM VE HAYVANCILIK ÜRÜNLERİNDE İTHALAT, İHRACATI GEÇTİ
Raporun son bölümünde, “2002 yılından 2019 yılına tarım ve hayvancılık ihracatı dolar bazında yüzde 214 artarken aynı dönemde ithalat artışı yüzde 490 olarak gerçekleşti. Söz konusu dönemde toplam ithalat ile ihracat arasındaki fark 26,9 milyar dolara çıktı. Dolayısıyla bu dönemdeki dış ticaret açığının 19,2 milyar dolarlık kısmı sadece tarım ve hayvancılık alanındaki hatalı tarım politika ve uygulamalarından kaynaklandı” değerlendirmesine yer verildi.

KİŞİ BAŞINA DÜŞEN TARIM ALANI 18 YILDA YÜZDE 30 GERİLEDİ
Raporda şunlar yer aldı: “2002’de ekilen tarım alanı büyüklüğü 18 milyon hektar iken bu alan 2019 yılında 15 milyon hektara kadar düştü. Aynı dönemde Türkiye’nin nüfusu ise 66 milyondan 83 milyona çıktı. Mevcut tarım arazilerinin bir kısmı da üreticinin para kazanamamasından dolayı ekilemiyor. Kişi başına düşen tarım alanı 2019 yılında 2002 yılına göre yüzde 30,5 geriledi.” Çiftçinin toprağa küstüğü belirtilen raporda, “Verdiği emeğin karşılığını alamayan çiftçi toprağa küsüyor. 2002 yılında 2 milyon 588 bin olan Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı çiftçi sayısı 2017 yılında yüzde 17,6 azalarak 2 milyon 132 bine düştü” ifadeleri yer aldı.

SAADET PARTİSİ’NİN TARIMDA YAŞANILAN SORUNLARA KARŞI ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
*  Her şeyden önce, tarım sektörüne hak ettiği önem verilmeli, üvey evlat muamelesi yapılmaktan vazgeçilmeli. Beton yerine toprak, betonlaşma yerine, üretim tercih edilmeli. Rantın yerine adil bölüşüm almalı. 

*  Artan nüfus ve gıda talebi dikkate alınarak, tarım sektörünün gıda arz güvenliği açısından vazgeçilmezliği ve önemi dikkate alınmalı; ulusal güvenlik açısından günümüzde geçerli olan bütüncül ve entegre güvenlik anlayışının bir sonucu olarak gıda arz güvenliği milli güvenliğin bir bileşeni olarak kabul edilmeli ve tarım sektörüne yönelik politika ve uygulamalar bu hassasiyetle hayata geçirilmeli. 

*  Tarım alanlarının, çayır ve meraların, su kaynaklarının korunmasına yönelik ciddi önlemler alınmalı, imar aflarına tarım alanlarının betonlaştırılmasına son verilmeli. 

*  Gıda enflasyonu ile mücadele için kısa vadeli dış ticaret önlemleri ile tarım sektörü daha fazla yıpratılmamalı, tarım sektöründeki sorunlar derinleştirilmemeli.

*  Kamusal desteklerden tarım sektörünün hakkı verilmeli. Tarımsal desteklerin etkinliği için, bütüncül bir yaklaşımla ciddi önlemler geliştirilmeli.

*  Tarımda yapısal önlemleri hayata geçirecek şekilde kısa, orta ve uzun vadede yapılacakları içeren tüm paydaşların katkı ve görüşleri ile master plan hazırlanarak hayata geçirilmeli. 

*  Yaş meyve ve sebzede lojistik süreçler iyileştirilmeli. Bu ürünlerdeki fire oranlarını azaltmak ve nihai tüketime sunulan ürün arzını arttırmak için önlemler geliştirilmeli.

*  Lisanslı depoculuk sistemi geliştirilmeli. Böylece uzun süre saklanabilen ve standardize edilebilen tarım ürünlerinin depolanmasına ve derin bir piyasada ticaretine imkân verilmesi sağlanmalı.

*  Tedarik zincirinde aracıların fonksiyon ve payına ilişkin önlemler geliştirilmelidir. Bu kapsamda, üretici birliklerin tedarik zincirindeki fonksiyon payını artıracak politikalar oluşturulmalı.

*  Tarım ürünlerine ait tedarik zincirindeki aksak rekabetin üretici ve nihai tüketiciyi olumsuz etkileyen yönlerini gidermek için politikalar geliştirilmeli. Tarım sektörüne yönelik finansal ürünleri çeşitlendirilmeli ve finansman koşulları iyileştirmelidir. Sıfır vergi ve sıfır faiz ile üretim desteklenmelidir.

*  Köyde yaşayan nüfusun sosyo ekonomik yapısı iyileştirilmeli en iyi şartlarda faydalanabileceği sağlık, eğitim ve diğer sosyal alanlar kurulmalıdır.

*  Tarımı, tarımsal sanayi ile birlikte geliştirmeli ihracı yapılan ürünleri hammadde olarak değil katma değeri daha yüksek olan işlenmiş ürünler olarak yapılmalıdır.

*  Tarımsal sanayi ile tarım nüfusuna atıl zamanlarda istihdam olanağı sağlanmalıdır.

*  Hanımefendileri becerilerine göre kooperatifleştirerek el sanatları , reçel, peynir, ekmek ..vb üretimi yaptırarak kentlerde yöresel köy ürünleri özlemini çeken tüketicilere aracısız olarak satışı yağlanmalıdır
12 Mayıs 2020 09:15
DİĞER HABERLER