AKPM oylamasında CHP'liler neden red oyu verdi?

HDP'li Hişyar Özsoy: CHP, AKPM oylamasında değişiklik önergesi vermedi, konuşmadı, ret oyu verdi

Ahvalnews.com'da Konuşa Konuşa programında Gülten Sarı'nın konuğu olan HDP Diyarbakır Milletvekili ve Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Hişyar Özsoy AKPM'deki olaylı oylamayı anlattı.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin "Türkiye'de Siyasi Muhalefet Üyelerinin Ağırlaşan Durumu" başlıklı karar tasarısının oylanmasında HDP'li bir diğer vekil Feleknas Uca ile birlikte Özsoy, 'evet' oyu kullanırken, CHP'li AKPM grubunun, muhalefete baskıyı eleştiren AKPM tasarısına karşı oy kullanması eleştirileri de beraberinde getirdi.

Karar 20'ye karşı 72 oyla kabul edilirken, aralarında Selin Sayek Böke, Ünal Çeviköz, Haluk Koç'un da bulunduğu CHP'li dört AKPM üyesinin bu tasarıya 'hayır' oyu vermesi tartışmaları da beraberinde getirdi.

CHP, bir açıklama ile, 'Türkiye'nin Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınması ihtimalini kabul edemezdik' savunması yapsa da, kabul edilen tasarıyla ilgili değişiklik önergeleri vermeyerek direkt 'hayır' oyu kullanması tepkilere neden oldu.

Özsoy, Ahval'e yaptığı açıklamalarla hem oylamanın perde arkasını anlattı hem de tasarının önemine dikkat çekti.

Özsoy'un açıklamalarının satırbaşları şöyle:

*AKPM'nin İzleme Komitesi var. Zaten raporu yazanlar komitenin Türkiye raportörleri. Değişik kesimlerden bilgiler alarak bu raporları yazıyorlar. İzleme Komitesi'nde CHP'li bir vekil var. Diğeri de AKP'den. Haluk Koç orada. Maalesef, bir değişiklik önergesi dahi verme zahmetinde bulunmadılar. Pekala yapabilirlerdi. Biz iki maddeyle ilgili değişiklik önergesi verdik.

*(Rapor) üzerinde çalışmadıkları gibi, bir şekilde karşı oy kullandılar. Ulusalcı refleksler depreşti galiba orada. 

*Raporun içeriğine dair bilgi paylaşayım. Karar tasarısına iki değişiklik önergesi eklendi. Türkiye'nin demokratik hayatını ilgilendiren, milletvekilleri dokunulmazlıkları, Selahattin Demirtaş, Leyla Güven gibi spesifik durumlara, dokunulmazlığı kaldırılan tüm vekillerin en azından yargılama bitene kadar serbest bırakılması, seçim barajının indirilmesi, terörle mücadele yasasının değiştirilmesi, yargı reformunun yapılması gibi kapsamlı bir karar çıktı.

*İki değişiklik önergesi verildi. Biri, sosyalist grubun başkanının inisiyatifiyle, Türkiye bu karardaki koşullara uymaz ise, AKPM de Bakanlar Komitesi'ne başvurup Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nden atılmasına kadar varabilecek bir süreci başlatabilme kararlılığın kararını ifade etti. Bunu şimdi talep etmiyorlar ancak böyle giderse, Türkiye, AİHM kararlarını hiçe sayıp uygulamama pozisyonunu devam ettirirse, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin Konsey üyeliği bile tartışmaya açılabilir ki, bu tabii bu biraz ağır bir durum. Sosyalist grubun verdiği önergeydi bu.

*Biz, İmralı'daki tecrit ve Leyla vekilimizin durumunu gündeme getirmiştik değişiklik önergesiyle.

*Oylama sonuçlarına baktığınız zaman, 72'ye karşı 20 oyla kararın kabul edildiğini görürsünüz. 15 Türk, beş Azeri delegasyonundan karşı oy kullanıldı.

*Türkiye, tezlerine 49 üye ülkeden hiçbirinin tek bir oy bile desteğini alabilmiş değil. Sadece Azeriler ve Türkiye. Dolasıyla, Türkiye delegasyonundan hem bize hem oradaki siyasetçilere 'terörizme destek veriyorsunuz' suçlamasıyla gittiler ancak doğru olan dönüp önlerine bakmalarıdır. Türkiye'de demokratik ve siyasi hayata dair çok ciddi bir sıkıntı var. Yapılması gereken şeyler var.

*Neredeyse toplumun bir yarısını 'terörist' olarak tanımlayıp siyaset üretirseniz bir yere varamazsınız. Uluslararası toplumdan da izole ediliyorlar. Toplumu izole ettikçe, olağanüstü hali kalıcılaştırdıkça dışarıda da sadece hükümet değil Türkiye bir bütün olarak izole oluyor.

*İki yıldır maalesef Türkiye izleme sürecinde. İzleme sürecinde belli reformların olmasını beklerken, işler son iki yılda daha kötüye gitmiştir. OHAL'i kalıcılaştırarak, Türkiye'deki siyasi hayat üzerinde ceberrut bir baskı düzeni kurmuştur. Rapor bunu teyit ediyor.

*Raporda, kabul edilebilir olan birçok şey var. Mesela Leyla Güven'i neden bir yıl içeride tuttunuz ki? Açlık grevinin 79. gününde serbest bırakıldı. Enis Berberoğlu'nu onca zaman neden tuttunuz? Ya da Eren Erdem neden içeride? Ya da diğer vekil ve belediye başkanları. 

*(CHP'nin savunma açıklamasına dair) Haluk Koç, İzleme Komitesi'nin üyesi. HDP olarak biz bu komitede değiliz. Bizi almıyorlar. Bir koltuğunda AKP, bir koltuğunda CHP var. Onlardan da bir çıt çıkmıyor izleme sürecine dair. Biz raportörlerle 2.5 yıldır düzenli olarak diyalog halindeyiz. Olan biten her şeyi dökümante edip onlara gönderiyoruz onlar da doğruluğuna yanlışlığına bakıp (rapora) alıyorlar. 

*Eren Erdem tartışması da oldu. Biz gerçekten CHP'nin bir değişiklik önergesi ile bunu dile getireceklerini bekliyorduk. Kendi vekillerine sahip çıkmadılar. Oturup işi sulandırmanın anlamı yok. Yerel seçimler yaklaşıyor, muhalefet partisi ile polemik istemiyoruz ancak bunun sorumluluğunu üzerlerine alsınlar. Konuşmuyorsak, siyasal sürecin hassasiyeti nedeniyle muhalefete yüklenmek istemiyoruz.

*Ama ellerini kollarını tutan yoktu. Bir değişiklik önergesi yazsalardı önemli gördükleri konularda. Daha önce de Türkiye, izleme sürecine alındığında orada da karşı ya da çekimser oy kullandılar. Bu kurumsal bir reflekstir. Kendi takdirleridir. Oturup da HDP'ye bindirmenin anlamı yok.

*Bize, 'Bu bir HDP raporu olmuş' dediler. 'Hayır' dedik, raportörler yazmışlar. Verebileceğimiz başka değişiklik önergeleri vardı, çok fazla zorlamadık. Ayrıca biz İzleme Komitesi'nde değiliz. Madem siz bu raporun daha iyi çıkmasını istiyorduysanız, daha iyi çıkması için bir çaba gösterin, iki değişiklik önergesi verin ya da Genel Kurul'da çıkın iki kelime laf söyleyin. Bu biraz ölüye yatma numarasıdır.

*HDP raporu değildir bu. İçine bakacaksınız, doğru mu yanlış mı? Türkiye'de terör tanımı sorunlu mu? Evet. Seçim barajı indirilsin diyor, karşı mısınız? Siz, milletvekillerinin cezaevinde olmasını istiyor musunuz? Yargı reformunu istemiyor mu CHP? İçeriğe baktığınız zaman neye karşı çıkıyorlar biz bunu anlamıyoruz. CHP'lilere tek tek sorun, 'bu maddelerden hangisine karşı çıkıyorsunuz' diye, 'hiçbirine' diyeceklerdir.

*Şu an Avrupa Konseyi'nde şöyle bir tartışma var. Konsey'e üye olup Konsey'in hiçbir kurumunun hiçbir kararını takmayan bir ülke var. 'Ne yapacağız' diye tartışıyoruz. Bir yerde kırmızı bir çizgi çizmeleri gerektiğini söylüyorlar. Bunu başlatan da Erdoğan'ın 'AİHM kararı bağlayıcı değildir' demesi. 'Eğer Türkiye, kararları tanımıyorsa biz de bu meseleyi Bakanlar Komitesi'ne götürmeye dair kararlılığımızı ifade ediyoruz' diyor.

*Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi, ancak 'üyeliğin gerektirdiği hiçbir sorumluluğu yerine getirmeyeceğiz' diyor. HDP olarak biz Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nden, Avrupa Birliği sürecinden atılmasını istemediğimizi defalarca söyledik.

*Bu meseleyi CHP'nin tavrından çıkarmak gerekiyor. Doğru olan bu raporun içeriğine bir bakmaktır. İçeriğinde ne diyor. Orada katılmadıkları (Türkiye'nin Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınması) bir tek o mu yoksa 10-12 madde var orada. CHP'lilerin yüzde 90'ının o kararlara itiraz edeceğini düşünmüyorum. Belki o değişiklik önergesi için 'biz bunu istemiyoruz' diye müzakere edebilirlerdi. (Konsey üyeliğinin tartışmaya açılmasına dair). Fakat gerçekten oturdular yani. Zaten sürekli oturuyorlar. Hem Genel Kurul'da hem Komite'de. HDP olarak tavrımız nettir. Yanlış neredeyse o yanlışı ifade etmeye devam edeceğiz. 

*Avrupa Konseyi, Türkiye'nin dışında bir yermiş gibi düşünülüyor ya. Ancak siyasi, idari olarak Türkiye'nin dışında değil. AİHM, Türkiye hukuk sisteminin bir parçasıdır. AKPM, Türkiye'deki Parlamenter hayatın bir parçasıdır. Biz oraların doğal üyesiyiz. Sanki dışarıda şikayet ediyormuşuz gibi bir psikolojiye giriyor CHP. Bu da onların ulusalcı reflekslerini gösteriyor. Evrensel deyip ulusalcı bir noktaya kendilerini sıkıştırıyorlar. 

27 Ocak 2019 14:09
DİĞER HABERLER