AKP'nin bir kurucusu daha referandumda "HAYIR" oyu kullanacağını açıkladı. Eski milletvekili ve AKP kurucu Ankara İl Başkanlığı'nı yapmış Ersönmez Yarbay, Başkanlık Sistemi'ne karşı olduğunu ve referandumda "HAYIR" diyeceğini söyledi. AKP kurucularından Abdüllatif Şener ve Ertuğrul Yalçınbayır bir süre önce milletvekillerine anayasa teklifini geri çekmeleri ya da ‘hayır’ oyu vermeleri konusunda çağrıda bulunmuştu.
AKP'nin bir kurucusu daha "HAYIR" diyeceğini açıkladı
Ersönmez Yarbay, AKP’nin kurucu Ankara İl Başkanlığı'nı ve Milletvekilliği yapmış bir isim. Bir süreden beri aktif bir görevde bulunmasa da parti üyeliği devam ediyor. Başkanlık Sistemi'ne karşı olduğunu ve referandumda “hayır” diyeceğini açıklayan Yarbay, Anayasa değişikliğine yönelik itirazlarını ve referandum sürecini Birgün'den Sebahat Karakoyun'a anlattı. Yarbay, “İslam ülkelerinde biat kültürü nedeniyle başkanlık sisteminin kötü yürütüldüğünü düşünüyorum. Türkiye gibi ülkelerde yetki tekelleşmesinin olmaması, yetkilerin olabildiğince paylaşılması lazım” diyor.
Başkanlık sistemiyle ilgili anayasa değişikliğine yönelik eleştirilerinizi daha önce de dile getirdiniz. Temel karşı çıkış noktalarınız neler?
Getirilmek istenen sistem ABD’deki başkanlık sistemi ya da Fransa’daki yarı başkanlık sistemi değil. Türkiye’ye özgü bir sistem getirilmek isteniyor. İslam ülkelerinde başkanlık sisteminin biat kültürü nedeniyle kötü yürütüldüğünü düşünüyorum. Şeyhler uçmuyor, müritler şeyhleri uçuruyor. Başkan ne kadar iyi, doğru bir insan olursa olsun etrafındakilerin başkanı yoldan çıkaracaklarını, yanlış yönlere sevk edeceklerini düşünüyorum. Türkiye gibi ülkelerde yetkilerin olabildiğince paylaşılmış olması lazım. Yetki tekelleşmesinin olmaması lazım. Türkiye’de bağımsız ve tarafsız bir yargı olmalıdır. 15 üyeli AYM’nin 12 üyesinin cumhurbaşkanı atadığı zaman yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığından söz edilemez. Bu sistemle Meclis, yasama işlevsiz hale gelecek. Bu sistem Türkiye’ye fayda getirmez.
Türkiye değişiklik gerçekleşirse nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalır?
Bir kere bu sistem kabul edilirse Türkiye’de iki partili bir yapı olur. CHP hariç muhalefet partileri, MHP, Saadet Partisi kapanır. Kapanmasa dahi bir parti gibi değil dernek gibi kalırlar. Türkiye iki partiye sığmaz. İki partili bir yapı, her iki partide de derin çekişmeleri beraberinde getirir, huzursuzluklar başlar. Bir de partili cumhurbaşkanı olacağı için o da işin tuz biberi olur. Ülkede yaşanabilecek krizlerde kim hakemlik, arabuluculuk yapacak? Başkanlık sisteminin en büyük sakıncalarından biri de bu. Toplumsal çatışmaları çözmek yerine daha da derinleştirir bu sistem.
İtirazlarınız nedeniyle parti içinden tepki aldınız mı?
Bana düşüncelerimi açıkladığım zaman, “Sen Erdoğan’a karşı mısın” diyorlar. Benim itirazım kişilerle bağlantılı değil. Bu kişi meselesi değil bir sistem sorunu. AYM, HSYK üyelerini, milletvekillerini, bakanları, bürokratları bir kişinin belirlemesi doğru değil. Yanlış yapıldığında kim hesap soracak. Bir denetimsizlik durum söz konusu. Sözü edilen denetim mekanizmalarının fiilen işlemesi mümkün değil. Milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birlikte yapılması doğru değil. Değişikliğin ardından Siyasi Partiler ve Seçim Yasalarının ne olacağını bilmiyoruz. Sistem bütün olarak önümüze konulmadığı için eksik bir tartışma yürütülüyor. Endişelerimizi tartışıyoruz. Bu sistem halkın yönetimle ilişkisi açısından çok büyük bir yabancılaşmaya yol açacaktır.
Referanduma OHAL koşullarında gidilecek. Halk sistem konusunda yeterince bilgi sahibi olabilecek mi?
Aslında muhalefet de parlamenter sistemin önemini iyi anlatamadı. Sistemin nasıl iyileştirilebileceği konusunda bir alternatif sunmadı. Sadece “hayır” demekle iş bitmiyor. Muhalefet partileri gündemi belirleyemiyorlar. İktidarın getirdiklerine “evet” ya da “hayır” diyerek politika yapıyorlar. Sadece beyanat vererek muhalefet yapılmaz.
AKP-MHP ittifakıyla bu değişiklik TBMM’den geçti. Ancak kendilerini milliyetçi-muhafazakar olarak tanımlayan parti ve isimlerden de itirazlar dile getiriliyor…
Benim şu anda bir temsil görevim yok. Kendimi Müslüman demokrat olarak tanımlıyorum. Bu sistem değişikliğinin partilerle bir ilgisi yok. Getirilmek istenen sistemle birlikte Türkiye içeri kapanır. Küreselleşen dünyada Türkiye hangi ortak değerleri savunacak? Arabistan ve İran’daki değerleri mi savunacak? Türkiye’nin batıdan kopacak. Bu sistemde demokrasiye benzeyen tek şey seçimlerin olması. Ama seçimler demokrasi için yeterli bir koşul değildir. Demokrasi için azınlık haklarının korunması, ifade özgürlüğünün, hoşgörünün olması lazım. Bu değişiklikle ilgili model bir ülke yok. Türk usulü denilip çıkılıyor. Neresi Türk usulü onu da bilmiyorum. Selçuklu’, Osmanlı’da ve Türkiye Cumhuriyeti’nde hep başbakan vardır. Bu sistemde yok. Türk usulüne de aykırı. Ne olduğu da belli değil.
Bu değişiklik kabul edilirse rejim değişikliğine yol açacağı kaygıları dile getiriliyor. Bu kaygılara ilişkin neler söylersiniz?
Seçimlerin varlığından dolayı tam anlamı ile bir rejim değişikliği olduğu söylenemez. Ama bu elbise Türkiye’yi mutlu etmez. Bunu söyleyebiliriz. Tartışma devam eder. Anayasa tartışmaları bitmez. Bu elbise Türkiye’ye dar gelir ve devam eder. Referandumdan “evet” dahi çıksa bu tartışmalar devam edecektir. Öngörülen sistemde cumhurbaşkanın Meclisi feshetme yetkisi var. Başkan iki dönem seçilir deniliyor. Halbuki bu yönteme göre başkan üç dört dönem de seçilebilir. Allah ne kadar ömür verdiyse Cumhurbaşkanı kalınabilecek bir yöntem. İslam ülkelerindeki başkanların hepsi yüzde 90 oy alırlar. Kenan Evren yüzde 92, Saddam yüzde 96, Esad yüzde 94, Mübarek yüzde 93. Başkanlar yüzde 90’dan az oy almaz. Onun için bir defa başkan olduğunuzda gerisi böyle devam eder.
Demokrasiyi sadece seçim olarak alırsanız bunlar nihayetinde seçim yapılıyor işte. Sivil toplum kuruluşları güçlü olmadığı için kim itiraz edecek, kim gösteri yapabilecek?
Türkiye’de 27 Mayıs oldu yeni bir anayasa yapıldı, 12 Eylül oldu yeni bir anayasa. Şimdi 15 Temmuz oldu ve yeni bir Anayasa yapılıyor. Türkiye’nin kaderinde normal dönemlerde anayasa yapmak yok. AKP yıllardır CHP’nin tek parti sürecini eleştirdi. Şimdi aynı sisteme doğru gidiyor. Şimdi o sistem AKP’nin eleştirdiği bir konu ama gündeme getiriyor. 27 Mayıs Anayasası neden daha özgürlükçü bir anayasaydı. Ama darbelerden sonra yapılan anayasalar hepsi özgürlükleri kısıtlamıştır.
AKP bir kadro hareketi olarak yola çıktı ama bir tek adam hareketine dönüştü, başlangıçta var olan isimler uzaklaştı, uzaklaştırıldı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Ben bu durumu demokrasi kültürünün olmayışına bağlıyorum. Parti içinde demokrasi kültürü yok. Bizim iç tüzüğümüzde milletvekilleri ve belediye başkanları parti ön seçimleriyle belirlenir yazıyor. O tüzük 2002 seçimlerinden hemen önce değiştirildi. Ben ve bir iki arkadaşımız itiraz ettik. Oylama yapıldı. 120 kişi oy kullandı 117 kabul, 3 tane de ret çıktı. Önce yetki MKYK’ya verildi. MKYK, MYK’ya, orası da Genel Başkan’a verdi yetkiyi. Orada iş bitti. Şimdi tabii ki o kararlar çoğunlukla karar alındı. Karar yanlış ama çoğunluk kararı aldı. Yani o tüzükle tek kişiye yetki verildi. Şimdi bütün bu kararlar alınırken demokratik usullere uygun oldu mu? Karar yanlış diyorsun, tek adam ile ortak akıl olmaz diyorsun ama insanlar “olsun” diyorlar, “her kafadan ses çıkıyor” diyorlar. Gül, Arınç, Şener gibi isimler bütün bu saydığım olumsuz durumlarda lehte oy kullandılar. Genel başkan güçlü ise ikinci adamın gücü 80, üçüncü adamın gücü 70, dördüncü adamın gücü 60 olmalı… Bizde öyle bir şey yok. Genel başkanın gücü 100, diğerlerinin gücü sıfır. Evet tek kişinin olduğu yerde istikrar vardır, ama tek kişinin olduğu yerde büyüme, gelişme tartışmalıdır. Baktığınızda herkes aldığı görevden ve yaptığı işten memnun görünüyor. Türkiye’de insanlar kasabına aşık koyunlar gibidir. Muhalefet partilerinde de çok farklı değil. Türkiye’deki partiler birbirine benziyorlar.
Referandum tahmininiz nedir?
Partilerin performansına bağlı. Halka olayın iyi anlatılması lazım. Çok zor çünkü şartlar çok olgun değil. Onun için doğrusu nasıl bir netice verir bilmiyorum ama bizim halkın elinden geldiğince doğru yapma alışkanlığı var. Onun için şu anda durum ortada. Çantada keklik değil. Ben 2007 ve 2010 referandumunda evet oyu kullandım ama bu referandumda evet oyu kullanmam çok zor. Bu paket, demokratik hakları geriye götürüyor. Onun için halk bu geriye gidişe izin vermez diye düşünüyorum.