Cumhuriyet Gazetesi yazarları ve yöneticilerinin hapsedildiği davada iddia makamının tanıklarından olan Alev Coşkun’un, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçilmesinin ardından gazetede yaşanan istifa sayısı 23'ü buldu.
Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekili ve Türkiye Raportörü Kati Piri, yaşanan olayı "Son bağımsız gazete Cumhuriyet, baskınlar, kovuşturmalar, gazetecilerinin uğradığı tutuklama ve hapis cezalarının ardından şimdi Erdoğan'la uyumlu aşırı milliyetçilerin eline geçti. Bu Türkiye'de basın özgürlüğü bakiyesine son bir darbe mi?" şeklinde değerlendirdi.
Gazete ile yollarını ayıran yazarlardan birisi de son yazısı kendisine haber verilmeden yayınlanmayan Profesör Doktor Ahmet İnsel oldu.
Ahmet İnsel yaşanan gelişmeleri Euronews'ten Beraat Gökkuş'a değerlendirdi.
-Türkiye Raportörü Kati Piri'nin açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz ?
-Kati Piri'nin değerlendirmesine katılıyorum yalnız orada 'tek bağımsız gazete' diyor, Evrensel, Birgün gibi tirajı az olmakla beraber Türkiye'de bağımsızlıklarını devam ettiren bir iki gazete kaldı, onların hakkını yememek lazım. Bu gazeteler yayınlarına çok zor şartlarda devam ediyorlar. Onlar ne kadar dayanır bilmiyorum.
Sözcü Gazetesi de bağımsız bir gazete. Türkiye'de Erdoğan ve AKP iktidarının taraftarı olmayan bir basın var ama bu basın başka bir ideolojik saplantı içinde. Dolayısıyla ilginç olan Erdoğan ve çevresinin katı, milliyetçi, ırkçılığa yakın bir Kürt düşmanlığı sergileyen çevrenin muhalefetinden rahatsız olmadığının anlaşılması, bunu tercih ettiğinin anlaşılması.
Demokratlar Türkiye'deki dinci-milliyetçi ittifakını rahatsız ediyor
Demokrat, özgürlükçü, Türkiye'de bütün kesimlerin bütün etnik kimliklerin, bütün dini kimliklerin, bütün siyasi kimliklerin, eşit yurttaşlık temelinde var olmasını savunanlar esas belli ki bu otoriter iktidarın, milliyetçi-dinci ittifakını rahatsız ediyor.
-Cumhuriyet Gazetesindeki yönetim değişikliğini, yeni yönetimi nasıl değerlendiriyorsunuz ?
-Erdoğan ve çevresinin yargı aracılığıyla, Vakıflar Genel Müdürlüğü aracılığıyla, Vatan Partisinden bir milletvekili adayını, büyük bir iş insanını, CHP'nin ulusalcı bir milletvekilinin oluşturduğu bir ittifakı destekleyerek hukuk dışı yöntemlerle yönetim değişikliğine cevaz vermesi dışarıdan bakıldığında anlaşılması zor gibi gözükür. Ama Türkiye'deki milliyetçi ittifakın aslında temel, en derin, ittifak olduğunu gösteriyor.
DİSK'in Basın-İş Genel Sekreteri'nin işine son verilmesi son derece anlamlı
Diğer taraftan bu yönetim değişikliği bu şekilde gerçekleşti. Bazılarımızın yazılarını yayınlamadılar. Bir dizi gazete sorumlusunun işine anında son verdiler. Bunların arasında Türkiye'de çok daralmış olan basın özgürlüğü alanında gazetecilerin çalışma koşullarının tamamen daraltıldığı, sınırlandırıldığı bir alanda mücadele veren DİSK'in Basın-İş Genel Sekreteri Faruk Eren'in işine ilk son verilenlerden olması son derece anlamlı.
Bu maalesef Türkiye'de sadece Erdoğan ve çevresinin, AKP iktidarının yarattığı bir sorun değil. Türkiye'de bu milliyetçi katı, bağnaz, kendisinden başka görüşleri ve varoluşları hazmedemeyen AKP dışında da geniş bir çevre var. Zaten, Türkiye'de AKP'nin iktidarda kalmasının, kalabilmesinin nedenlerinden bir tanesi, yegane değil ama, bir tanesi de ona karşı gibi gözüken çevrenin aslında aynı otoriter, kaba ve medeniyet yoksunu tavrı paylaşıyor olması.
-Cumhuriyet Gazetesi'ndeki yönetim değişikliği ile ilgili "kale geri alındı" gibi sosyal medyada paylaşımlar oldu. Uğur Dündar böyle bir paylaşım yaptı. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz ? Kim, kimden, neyi ele geçirdi?
Bilemiyorum, Uğur Dündar'a sormak lazım. Sözcü Gazetesi ile Aydınlık Gazetesi'nin karması bir Cumhuriyet Gazetesi ise kurtarılan kale zaten Sözcü ve Aydınlık var, bir de Cumhuriyet olur şimdi. Bir arkadaşımızın dediği gibi: 'Cumhuriyet'in Aydınlık Sözcü'sü' veya 'Aydınlığın Cumhuriyet Sözcüsü" üçlüsüne cevaz vermiş olur.
Türkiye'de sadece iktidar ve çevresinin 'Erdoğanizmin' yarattığı bir demokrasi eksikliği sorunu yaşamıyoruz. Toplumun başka kesimlerinde de bir o kadar demokrasiden nasibini almamış olduğunu, demokrasi kültüründen nasibini almamış olduğunu görüyoruz.
Esas Baro Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun söyledikleri insanı daha da düşündürüyor. Türkiye'nin halinin, hal-i pürmelalinin yansıması maalesef bu cephesiyle de...
Metin Feyzioğlu'nun Cumhuriyet Gazetesi'ndeki yönetim değişikliği sonrası sosyal medyadan şu iletiyi paylaşmıştı.