İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara'da yaptığı konuşmada, "Küfür edilen benim, iftiraya uğrayan benim, namusuna şerefine laf edilen benim. Bir kere ağlayamadım, bir kere mağdur olamadım. Kereste gibi adamlar mağdur gibi geziyor ya!" dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, ATO Congresium'da düzenlenen İYİ Parti Seçim Beyannamesi ve Milletvekili Adayları Tanıtım Toplantısı'na katıldı. Yeni bir toplumsal sözleşme vadeden Akşener, bu sözleşmenin unsurlarını "adalet, saygı, nitelik, güç" olarak açıkladı.
Akşener, partisinin seçim beyannamesinin açıkladığı toplantıda, "Önce millet, memleket diyerek her inançtan, fikirden, hayat tarzından insanlarımıza hak ettikleri hürmeti gösterecek yeni bir toplumsal sözleşmesi vadediyoruz. Toplumsal sözleşmemizin ilk unsuru adalet. AK Parti'nin ayaklar altında aldığı saygı kavramı, toplumsal sözleşmemizin ikinci sözü, Türkiye'yi buluşturan o harç olacak. AK Parti'nin görmezden geldiği nitelik kavramı, 14 Mayıs'tan sonra toplumsal sözleşmemizin üçüncü sözü; Türkiye'nin de itici gücü olacak. AK Parti'nin ülkemizden çaldığı güç, toplumsal sözleşmemizin 4. sözü, Türkiye'nin de mutlak geleceği olacak" diye konuştu.
Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"KURŞUN BİZE ATILIYOR, MAĞDUR OLAN ONLAR OLUYOR"
Kurşun bize atılıyor
mağdur olan yine onlar oluyor. Yahu arkadaşlar, ben bir kadınım kadın!
Yani sizden de bana geçti. Bir türlü mağdur olamadınız hayatınız boyunca
ben de sizden gördüm ben de mağdur olamıyorum. Küfür edilen benim,
iftiraya uğrayan benim, namusuna şerefine laf edilen benim. Bir kere
ağlayamadım, bir kere mağdur olamadım. Kereste gibi adamlar mağdur gibi
geziyor ya!
Bizim yolumuz kalkınma yolu olacak. Bu yol dosdoğru
berekete, zenginliğe gidecek. Bu yolun sonu dürüstlüğe, liyakate
çıkacak. Bu yolun sonunda Avrupa'nın göçmen hendeği olmayan, tefeci
lobileri tarafından yağmalanmayan itibarlı bir Türkiye olacak.
Ekonomik
coğrafyasını, değerlendirerek, dünyaya ilham olan; istikrarsızlığın
merkezi değil, istikrarın sembolü olan pırıl pırıl bir Türkiye olacak.
Ve hiç şüpheniz olmasın İYİ Parti iktidarında potansiyelini
gerçekleştirip, yepyeni bir başarı hikayesi yazan, güçlü mü güçlü bir
Türkiye, Tarih yazacak.
"BU YOLDA ASLA DURMAYACAĞIZ, VAZGEÇMEYECEĞİZ"
Bizim
yolumuz, hak yoludur; bizim yolumuz, hakikat yoludur. Bizim yolumuz,
millet yoludur. Bizim yolumuz, Türkiye’nin, kurtuluş yoludur. Ve
Cumhuriyetimizin kurtuluşu, Türkiye’nin yeniden yükselişi Bilge
Kağan’ın, Sultan Alparslan’ın, Fatih Sultan Mehmet’in, Hoca Ahmet
Yesevi’nin ve Atatürk’ümüzün manevi izinden giden iyilerin, yani
sizlerin eseri olacaktır!
Bu yolda asla durmayacağız, asla yılmayacağız, asla yorulmayacağız. Mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz.
Soruyorum
size! İyileri, dün yıldırabildiler mi? Bugün de yıldıramayacaklar.
Cesurları, dün korkutabildiler mi? Bugün de korkutamayacaklar. Bizleri,
dün yolumuzdan döndürebildiler mi? Bugün de döndüremeyecekler.
14 Mayıs'ta tarih yazacaklara selam olsun. Her daim iyilerden yana olanlara selam olsun.
Yıkık
bir ülkeyi uçurumun kenarından çekip çıkaranlara selam olsun. Bir çift
mavi gözün peşinden istiklale koşanlara selam olsun. Tüm zorluklara,
imkansızlıklara, acılara rağmen bu cennet vatanda bu güneşin altında
bizleri bir araya getiren o büyük destana, o şanlı cumhuriyete şükürler
olsun.
Ne yazık ki bugün Türkiye'de bize geçmişimizi unutturmak
isteyenler var. Bizi 20 yıllık bir kısır döngünün içine sıkıştırmak
isteyenler var. Tarihimizi küçümseyerek kendini büyütmek isteyenler var.
Cumhuriyet değerlerimizi yok sayanlar var. Ne yazık ki bugün Türkiye'de
tarihin yüz karası, vicdanı kin karası, ahlakı da günah karası olan
ciddiyetsiz, beceriksiz ve yüzsüz bir iktidar var.
Derdine
derman bulmaya çalışan aziz milletim sakın endişelenme, bak iyiler var.
Hayatı hiçe, varlığı yok sayılan, kendine biçilen ömrü yaşamaya zorlanan
kız kardeşlerim sakın umudunu kaybetme, bak burada iyiler var.
Atılan
onca iftiraya rağmen biz hala buradayız. Kurulan onca tuzağa rağmen biz
hala buradayız. Çevrilen onca dümene, barikatlara hatta kurşunlara
rağmen biz hala buradayız. 14 Mayıs'ta tarih yazacağız.
"İNSANLARIMIZI YAŞATAMADILAR"
Kahramanmaraş'ta, Adana'da, Diyarbakır'da, Gaziantep'te, Osmaniye'de, Şanlıurfa'da, Kilis'te, Malatya'da insanlarımızı yaşatamadılar. Mesela Recep Bey çıktı, 'Kader planı' dedi. 'Ölüm bu işin fıtratında var' dedi. Hatta daha dün Hatay'da daha da ileri gittiler 'Bu depremde rahmet var' dediler. Bunu diyecek kadar ölçüyü kaçırdılar. Sonuç ne oldu? Ne sellerde, ne depremlerde ne maden facialarında insanlarımızı yaşatamadılar.
Mesela 'Ya davulcuya ya zurnacıya' dediler, 'Kadın evinin süsüdür' dediler, 'O saatte orada ne işi varmış' dediler, 'Kadının karnından sıpayı sırtından sopayı eksik etmeyeceksin' dediler. Hem de bunu hakimler dedi, hakimler! Sonuç ne oldu? Ceren'leri, Özgecan'ı, Şule'yi, Pınar'ı, Emine'yi, Dilara'yı, Raziye'yi ve daha nice kadını yaşatamadılar.
Mesela vicdanların sesini hiç duymadılar. Çaresizliği hiç tatmadılar. Ranttan, sefadan, lüksten asla vazgeçmediler. Sonuç ne oldu? Cebine 50 lira sıkıştırmaya çalıştıkları Dilek Özçelik'i yaşatamadılar. Kanserine çare isterken cebine 50 lira koydular!
Umutsuzluğa hapsettiler. Sesini duymadılar. Yardımına koşmadılar. Sonuç ne oldu? Sözüm ona özel yurtların insafına bıraktıkları Enes Kara'yı yaşatamadılar.
"YARGI SÜREÇLERİNE MÜDAHALE ETTİLER"
Başkentin göbeğindeki alçak bir suikastı görmezden geldiler. Katilleri, azmettiricileri, alçaklığa ortak olanları bilmezlikten geldiler. Yargı süreçlerine müdahale ettiler. Gencecik bir akademisyenin kanını yerde bıraktılar. Yani Sinan Ateş'i de yaşatamadılar. İşte tam da bu nedenle bizler bugün buradayız. Dimdik, omuz omuza ayaktayız. Çünkü devletimizin beceriksiz bir iktidarın elinde içine düşürüldüğü bu acizliği reddediyoruz.
Cumhuriyetin ikinci asrında yaşatan bir Türkiye'yi ve yeni bir toplumsal sözleşmeyi vadediyoruz. Çünkü biz gerçek bir huzur ve refahın tam ve kamil bir demokrasiden geçtiğini görüyor ve biliyoruz.
Toplumsal sözleşmemizin ilk unsuru adalet. Adalet, devletin merhametli eli, milletine hak ettiği yaşam standartlarını sunma erdemidir. Özünde ise milletin özgürlüğü ve eşitliği vardır. Ancak bugün burada sadece adliye koridorlarındaki adaletten bahsetmiyoruz. Demokratik bir hukuk devletinde adalet anlayışı insanlara sadece yasalar önünde eşitlik sunmaz. Aynı zamanda vatandaşların hedeflerini gerçekleştirebilmeleri için karşılarına çıkan engelleri kaldırır.
Adaleti sadece bir süs, bir kılıf, bir silah olarak kullanıyorlar. Çünkü adaleti keyiflerine göre yön verebilecekleri bir oyuncak gibi görüyorlar. Çünkü adaletin dönüp dolaşıp en çok kendilerine lazım olacağını unutuyorlar. 14 Mayıs'tan sonra milletimizin sandıkta uğurlayacağı Recep Bey ve arkadaşlarına da adil davranacağımıza söz veriyoruz.
Bu memleketin, milyonlarca mazlumu gibi, onlar için de, adaleti sağlayacağımıza söz veriyoruz. Ve buna, çok ihtiyaçları olacağını da, gayet iyi biliyoruz… Adil olmak; Adil davranmak; Adil kararlar alıp, adaletle yönetmek, yürek ister! Bunu; eşini, dostunu, akrabasını kayırmaya, alışkın olanlar anlayamaz. Çünkü; Her bir vatandaşına, eşit yaklaşmak, her birine, fırsat eşitliği sağlamak, yürek ister!
Yandaş musluklarını kesip; gelir dağılımındaki adaletsizliği, ortadan kaldırmak, yürek ister! Rant şebekelerini durdurup; milletimizin eğitime, sağlığa ve uygun fiyatlı konutlara, erişimini sağlamak, yürek ister! Doymak bilmeyen dostların, çıkarlarını değil adil ve sosyal bir devlet anlayışını benimsemek, yürek ister! Çalanlardan, soyanlardan, haramzadelerden sıyrılıp her bir vatandaşına, alın teriyle çalışıp kazandığı emeğinin hakkını, teslim etmek, yürek ister! Hele ki; bakıp beslediği, bu kadar çok suç ortağı olan, bir iktidar için hukukun üstünlüğünü, tesis edip, yargı bağımsızlığını, güçlendirmek ise sadece yürek değil, aynı zamanda, çelikten bir irade ister! İşte bu yüzden biz, Recep Bey’i ve arkadaşlarını elbette anlıyoruz.
Çünkü onlarda, ne öyle bir yüreğin, ne öyle bir iradenin olmadığını, gayet iyi biliyoruz. Ama hiç merak etmeyin; Bizde; Cumhuriyetimizden miras aldığımız, mangal gibi bir yürek var!Bizde; şanlı tarihimizden gördüğümüz, sarsılmaz bir irade var.
Türkiye artık karnı aç, mutsuz çocukların ülkesi olmayacak. Bugün ülkemizde sevginin yerine nefret saygının yerine öfke ekiliyor. Milli birliğimiz ve beraberliğimiz günbegün zayıflatılıyor. İnsanlarımız ayrıştırılıyor, kamplaştırılıyor.
"HER KONUDA MAĞDUR OLUYORLAR"
Saygının kalmadığı, empatinin olmadığı ülkede milletçe yaşam mücadelesi veriyoruz. AKP iktidarının keyfine göre bir gün hain ilan ediliyoruz, bir gün terörist ilan ediliyoruz, bir gün şükürsüz ilan ediliyoruz, bir gün nankör ilan ediliyoruz. Hatta gün geliyor bu ülkenin kadınları olarak sürtük bile ilan edilebiliyoruz. Peki sonra? Aslında sonrası yok. Milletçe haklı olmamıza rağmen tehdit edilen bizler oluyoruz ama her seferinde mağdur olan, enteresan bir biçimde Recep Bey ve arkadaşları oluyor. Kıyamam. Her konuda mağdur oluyorlar. Sürekli bir incinmişlik, alınmışlık, rencide olmuşluk. Gerçekten ibretlik bir durum. Mesela onlarla aynı düşünmediğimiz için sürekli mağdur oluyorlar. Mutlu olmaları için aynı düşünmemiz lazım. Harami düzenlerinin önünü kestiğimiz için fevkalade mağdur oluyorlar. Gençler fikirlerini özgürce söylemek istiyorlar. Bu durumda hapse atılan gençler değil, Recep Bey ve şürekası mağdur oluyor. Kadınlar, çektikleri eziyete karşı haklarını savunmak istiyor ama mağdur olanlar hep bu kereste gibi adamlar oluyor. Her konuda mağdur oluyor zırıl zırıl ağlıyorlar.
Esnaflar işlerini döndüremiyor. Çiftçiler tarlalarını süremiyor. Ama nasıl oluyorsa, saraylarında, büyük bir lüks içinde yaşarken bile, mağdur olan yine, bunlar oluyor. Mesela; asgari ücretliler geçinemiyor ama onlar, 5 maaş 10 maaş almalarına rağmen, mağdur oluyorlar. Öğretmenler, atanamıyor, Emekliler, üç kuruş maaşa mahkûm ediliyor ama her kadroya çöküp, her ihaleyi kapanlar, her daim, mağdur oluyorlar.
Mesela; Ormanlarımız yanıyor işlerini yapıp, yangını söndüremiyorlar ama bu durumda bile, mağdur olan yine onlar. Deprem oluyor, yetişemiyorlar. Depremzedelerimiz, enkazın içinde, hayat mücadelesi veriyor. Ama mağdur olup, defter tutanlar, yine onlar.