Akşener'den Bahçeli'ye sert sözler!..

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Mansur Yavaş'ı tehdit eden MHP lideri Bahçeli'ye tepki gösterdi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Meclis'teki grup toplantısında konuştu.

Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Akşener, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ı hedef almasına tepki gösterdi. Bahçeli'ye seslenen Akşener, "Yok öyle yağma, Sayın Bahçeli. Yok öyle yağma. Mansur Yavaş’ın arkasında biz varız, Ankaralılar var" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ekonomi politikasına tepki gösteren Akşener, "O cahilce konuştukça dolar zıplıyor, enflasyon atıyor, olan her zamanki gibi milletimize oluyor, gençlerimiz işsiz kalıyor" diye konuştu.

Akşener'in konuşmasında öne çıkanlar şöyle:

"Utanmadan, faiz sebep enflasyon neticedir demeye devam ediyor. O cahilce konuştukça dolar zıplıyor, enflasyon atıyor, olan her zamanki gibi milletimize oluyor, gençlerimiz işsiz kalıyor.

Dünyada bu sözümona teoriyi iddia eden tek bir ekonomist yoktur. Bu tezi savunan bir tane ciddi bilimsel makale de yoktur. Hatta ilginçtir, bu tezin yanlış olduğunu anlatan bir makale de yok. Öyle büyük bir cahillikle karşı karşıyayız ki, incelemeye bile gerek duymamışlar. Düz dünya teorisini ciddiye alıp tartışanlar var ama sayın Erdoğan'ın düz ekonomi teorisin tartışan bir kişi bile yok. Bu cahillik koca bir ülkeyi bu teze mahkum etmeye devam ediyor.

Dünyada parası değer kaybederken milleti zenginleşen hiçbir ülke yok. Dolar 14 liraya dayanmış, ticaret durmuş, milletimiz kan ağlıyor, bunlar saçmalamaya devam ediyor. Erdoğan, bir zamanlar ne diyordun? Para tıpkı bayrak, milli marş gibi bir ülkenin gücünü, bağımsızlığını temsil eder. Nereden, nereye... Dün bunları söylerken bugün memleketi düşürdüğün duruma bak. Paramızın değerini düşürerek göklerdeki bayrağımıza el uzattınız, milli marşımızı susturmaya kalktınız. İtibarımızı lekelediniz, bağımsızlığımızı tehlikeye atıyorsunuz. Bu sorumsuzluğun neticesinde hani teslim olmayız dediğin o güçler var ya, bugün çiftçimizin fındık bahçelerini satın alıyor, bugün Türkiye'de 3 kuruşa fabrika alıyor, bugün Türk insanının alın teri işte o güçler tarafından sömürülüyor. Artık yeter, Türkiye bu akılla yönetilemez. Türk milleti kimsenin ırgatı değildir, haddinizi bilin artık.

Bu ucube sistemin zararlarını her alanda yaşıyoruz. Bu zararın sorumluları yaşadıklarımızı görmüyor. Sarayın oluşturduğu paralel bir evrene hapsoldular. Kasım ayında bütçe görüşmeleri vardı. Aktif katıldık. Milletin sesini taşıdık. Çözümlerimizi sunduk. 19 önerge verdi arkadaşlarımız ama tamamı Cumhur İttifakı tarafından reddedildi. Bu 19 önergenin her biri milletimizin dertlerinin çözümü için hesapları titizlikle yapılmış önergelerdi.

Mesele yüksek öğretimde öğrenim gören öğrencilerimizin yalnızca 414 bini burs alıyor o da ayda 650 lira, günde 20 lira... Biz, Gençlik Bakanlığı bütçesine ilave ödenek verilsin, bir milyon öğrencimize bin lira burs verilsin dedik. Onlar, burs murs yok dedi."

YURTTAŞIN YAŞADIĞI KRİZİ ANLATTI

"Biz dedik ki milletimizin sorunları var, bunları çözelim. Onlar ne yaptı, millet bizim umurumuzda değil, durmak yok, saray sefasına devam dediler. Gerçekten yazıklar olsun.

Milletin gerçeklerinin sarayın paralel evreninin yanından geçmediğini görüyoruz. Her hafta birbirinden fantastik açıklamalarla karşılaşıyoruz. Gülelim mi ağlayalım mı bilemiyoruz. Belli ki sayın Erdoğan'ın gözüne girmek için saçmalama kabiliyeti önemli bir kriter taşıyor. Böyle olunca da AK Partililer birbirleri ile kıyasıya rekabet ediyor. Allah akıl fikir versin.

Benzin istasyonlarda araç kuyrukları oluşuyor, empati yoksunu bir vekil, 'araç bolluğundan' yaşanıyor diyor. Simit 3,5 lira olmuş. Artık yarım simit satışları başlamış. Bir AK Parti yöneticisi, bizden önce dağlarda aç yaşayan insanlar vardı diyor. Asgari ücretli anne babalar bebeklerine mama bile alamazken, 25 bin lira alan bir vekil, soğan ekmek edebiyatı yapıyor. Yangın tüm haneyi yakarken, sayın Erdoğan, 'Afganistan ekonomisini ayağa kaldırmamız lazım' diyor.

Ezcümle, milletimiz ne yaşarsa yaşasın sarayın paralel evreninden görülmüyor, duyulmuyor. Vatandaş ne çile çekerse çeksin, saraydaki ultralüks her şey dahil eğlence tam gaz devam ediyor. Nitekim, bu aymazlığın en güncel örneklerinden birini ülkemizin milli güvenlik sorunları listesinde bir numaraya oynayan Tarım Bakanının geçen hafta ortaya çıkan yeni bir icraatını da gördük. Mayıs'ta Tarım Bakanlığı buğday alım fiyatını 2250 açıklamıştı. Bakan da çıkıp, çok iyi fiyat açıkladık diye böbürlenmişti. Geçen hafta bakanlığa bağlı TİGEM, ürettiği 13 bin ton buğdayı ton başına 5320 liradan sattı. Devletin bakanı mayıs ayında 2250 liradan buğday fiyatı veriyor, sonra aynı bakana bağlı bir kurum, açıklanan fiyatın iki katından fazlasına satıyor. Rezalete bakar mısınız! İşte size AK Parti'nin çiftçisine kazık atmayı tercih eden çarpık yönetim anlayışı..."

BAHÇELİ'YE "YAVAŞ" TEPKİSİ

"Milletimiz her gün yeni dertlerle boğuşurken, millete düşman bu iktidarın küçük ortağı işi gücü bırakıp vatandaşa hakkıyla hizmet edenlele uğraşıyor. Sayın Bahçeli dün Sayın Yavaş'ı tehdit etti. Yok öyle yağma, Mansur Yavaş'ın arkasında biz varız, Ankaralılar var! Yalana, talana, yoksulluğa ses çıkarmayacaksınız, tek derdi Ankaraya hizmet olan belediye başkanımızı tehdit edeceksiniz... Siz bu hükümetin küçük ortağısınız. Ayıptır ayıp. Milletimiz sizden yoksulluğa, pahalılığa çare bekliyor, siz utanmadan salon basma peşindesiniz. Siz tehditle, hakaretle gündem saptırma peşindesiniz. Milletin nefesi asıl sizin ensenizde. Siz ise sandıktan kaçacak yer arıyorsunuz, yok öyle yağma sayın Bahçeli. Hesap gününden kaçış yok. O sandık milletimizin önüne gelecek, nefesi de iradeyi de karşınızda göreceksiniz.

Bu iktidar paramızı pul etti, güvenimizi istismar etti, kınadığı ne varsa daha beterine dönüştü. Sayın Erdoğan ne zaman sıkışsa, eskinin akaryakıt kuyruklarından, kotalı satışlardan bahseder... Önlenemeyen fiyat artışlarından bahseder. Kedisinin devr iktidarında durumlar nasıl? Akaryakıt kuyruklar var, ekmek kuyruğu, yağ kuyruğu var. Kotalı satışlar var. Önlenemeyen fiyat artışları var mı, var. Maalesef var. Milletimiz maaşını dolarla almıyor ama ithalata mahkum edilen ekonomimizde her şeyi dolarla alıyor.

Ülkemizde kur da enflasyon da almış başını gidiyor. Sakarya milletvekilimiz Ümit Dikbayır, her ay eşiyle birlikte Sakarya'da aynı listeyle pazar ve market alışverişi yapıyor. TÜİK'in gerçek dışı rakamlarına karşı milletimizin gerçek enflasyonunu ölçüyor. 1 sene önce 558 lira 17 kuruşa yaptıkları alışverişi, 1 sene sonra 871 lira 94 kuruşa yaptık. 1 sene önce 15 lira 75 kuruş olan bir litrelik ayçiçek yağı, 1 sene sonra 29 lira 95 kuruşa aldık."

"TAYYİP BEYİ ÜZMEYEN İSTATİSTİKLE KURUMU"

"Önümüzdeki günlerde TÜİK'in yıllık enflasyon hesabını göreceğiz. Maaş zamları da bu hesaba göre yapılacak. Biliyoruz ki, 'Tayyip beyi Üzmeyen İstatistikle Kurumu', TÜİK, sarayı memnun etmek için elinden geleni yapacak. Gizlenen gerçeklerden saray memnun olacak ama milletimizin gerçekleri değişmeyecek. Asgari ücretlinin geçim derdi devam edecek.

Bugün ülkemiz öyle bir noktada ki asgari ücret artık geçinme ücreti konumunda. SGK'nın 2020 verilerine göre 4A kapsamındaki 15,2 milyon çalışanın 6 milyon 390 bini asgari ücretli. Her yıl kasım ve aralık aylarında asgari ücret gündeme geliyor. Ortada vahim bir durum var. Her yıl siyasi bir malzeme haline getiriliyor. Asgari ücreti siyasi tartışmaların gündeminden acilen çıkarmamız lazım. Bu nedenle yetkiyi aldığımızda asgari ücreti belirlerken, makro ekonomik göstergeleri temel alan sağlıklı bir model benimseyeceğiz. Asgari ücreti, yoksulluk sınırı, verimlilik artışı, milli gelir, işsizlik oranı gibi objektif parametreleri kullanarak şeffaf bir biçimde belirleyeceğiz. Böylece siyasetin malzemesi olmaktan kurtarıp hakkaniyetli bir ücret önerebileceğiz.

Bu sene için ne öneriyoruz?  3 milyon 125 bin işçimiz açlık sınırının altında yaşıyor. Asgari ücret en az 4 bin lira olmalıdır. Ancak mevcut uygulama ile bekar bir asgari ücretlinin eline 4 bin lira geçmesi durumunda bunun işverene maliyeti 6 bin 574 lira olacak. İktidarın beceriksizliği nedeniyle iflasın eşiğinde olan işverenimiz için bu maliyet karşılanabilir değil. Bu durumda ne istihdamı artırabiliriz ne güvencesiz çalışmanın önüne geçebiliriz."

01 Aralık 2021 11:51
DİĞER HABERLER