''İddialara göre Aktif Bank ve dönemin yöneticileri de kesin olarak New York Bölge Savcılığı’nın listesinde. Ancak onlara ne zaman sıra gelir bilinmez.''
Zafer Çağlayan ve Süleyman Aslan’ın ABD’deki Reza Zarrab davasına dahil edilmesinin ardından sırada kimlerin olduğu merak konusu. Gerçi hemen herkes bu isimleri biliyor ama Amerikan yargısının işi nereye kadar götüreceği konusunda şüpheler var. Ancak bana ulaşan bilgilere göre bu soruşturma, ucunun dokunacağı her yere ulaşacak. Soruşturmanın sadece Halkbank ile sınırlı kalmayacağı ve diğer bazı bankalara da sıçrayacağı belirtiliyor. Bunların başında da Aktif Bank geliyor. Aktif Bank demek, bir yerde Recep Tayyip Erdoğan demek. Soruşturmaya konu olan para transferleri olduğunda Damat Berat Albayrak, bu bankanın bağlı olduğu Çalık Holding’in CEO’suydu. Reza Zarrab’a ait naylon şirketler adına bu bankada hesaplar açıldığı ve İran paralarının bu hesaplardan sisteme sokulduğu ortaya çıkmıştı. Bu işlemlerden yüksek komisyonlar kazanan bankanın, ABD’nin uyarılarına rağmen bir süre daha transferlere aracılık ettiği biliniyor.
Zarrab ilk tutuklandığında, dosyada 91 Türk’ün olduğuna dair haberler çıkmıştı. Bu listede ismi zikredilen kim varsa zaman içerisinde bir bir onlara ulaşılıyor. Bu açıdan Çağlayan da Süleyman Aslan da sürpriz olmadı aslında. Sadece ABD yargısının ne kadar bağımsız hareket edebileceği, siyasi pazarlıkların dışında ne kadar durabileceği merak ediliyordu. Son tutuklama kararları ile birlikte, bu soru işaretleri yerini yavaş yavaş yeni isimlerin kimler olabileceğine bırakmaya başladı.
İddialara göre Aktif Bank ve dönemin yöneticileri de kesin olarak New York Bölge Savcılığı’nın listesinde. Ancak onlara ne zaman sıra gelir bilinmez.
ZARRAB’IN AKTİF BANK’TAKİ PARAVAN HESAPLARI
17 Aralık soruşturmasında adı geçen kilit bir kurye vardı. Adı Adem Gelgeç’ti. Daha sonra Karahan soyadını kullanmaya başlamıştı. Reza Zarrab’ın bütün kirli işlerini bilen isimlerden biriydi. Zarrab, onun adına paravan şirketler kurmuş ve bu şirketler adına açtığı banka hesapları ile de milyarlarca dolar kara para döndürmüştü.
Kurye Adem adına kurulan şirketlerden birinin adı Deniz Kıymetli Madenler Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketi idi. Bu şirketin hesaplarının olduğu bankaların başında Aktif Bank geliyordu. 2010 yılında vadesiz Türk Lirası hesabındaki 17 işlem, adli kayıtlara girmişti. İran Bank Mellat İstanbul Şubesi ve Tahran’dan bu hesaba toplam 175 milyon 169 bin 350 TL havale yapılmıştı. Şirketin döviz hesabına ise Bank Mellat tarafından 29 farklı işlemde 223 milyon 342 bin 784 Euro aktarılmıştı.
Adem Gelgeç adına 11 ayrı şirket kurulmuş ve bu şirketler üzerinden İran’ın 87 milyar Euro’luk kayıt dışı parasının döndürüldüğü belirlenmişti. Kullanılan tek banka Aktif Bank değildi. O dönem Bugün gazetesi muhabiri olan Kamil Maman, bu para trafiğini yakalamış ve haberleştirmek istemişti. Ancak Zarrab, Muammer Güler ve Egemen Bağış gibi AKP’li bakanları devreye sokarak bu haberin yayınlanmasını engellemişti. İşte tam o günlerde, 7 Ekim 2013 tarihinde patronu Reza Zarrab’ı arayan Abdullah Happani’nin sözleri, her şeyi özetliyordu. Happani de Zarrab da Kamil’in haber metnine ulaşmıştı. Ne yazdığını biliyorlardı. Happani, “Ama çok sağlam, sağlam bilgi vermişler yani, aşağıdaki şirketler mirketler… Sonra bankalar da doğru.” diyordu. Haberin kaynağı olarak da Adem Gelgeç’ten şüphelendiğini açıkça söylüyordu. Reza’nın şüphelendiği yer ise farklıydı. “Aktif’den öğrenmiş olabilirler” tahmininde bulunuyordu. Happani’nin, “Aktif’den nasıl öğrenmişlerdir?” sorusuna ise ‘veciz’ bir cevap veriyordu: “Rahmetli dedemin bir atasözü vardı. Der ki, ‘S..acak g..te b.k durmaz’ … Dur bakalım, dur bakalım hiç belli olmaz ne olacağı”
Zarrab, nerede neyin durmayacağı konusunda filozofik kestirmelerde bulunadursun Muammer Güler de yerinde duramayıp “Senin önüne ben yatarım Reza” diye tam o günlerde celalleniyordu işte.
DAMADIN BANKASI, MALİYE’DEN HABERSİZ PARA DÖNDÜRÜYORDU
Peki Maman’ın haberinin detayında başka neler vardı? Mesela şunlar: “Reza Zarrab’ın çaycı diye tarif ettiği Adem Gelgeç’e kurdurduğu şirketlerin Aktif Bank, Garanti Bankası, Deniz Bank ve Kuveyt Türk bankasında bulunan hesaplarını inceleyen Mali Bakanlığı müfettişleri, olayla ilgili özel bir komisyon kurdu. Maliye Bakanlığı, Gelgeç’e ait olduğu ileri sürülen, Cihan Kıymetli Madenler, Deniz Kıymetli Madenler ve Kapital Kıymetli Madenler isimli şirketlerin, Aktif Bank, Deniz Bank, Kuveyt Türk ve Garanti Bankası’nda bulunan 420 sayfalık para transferlerini ve kimler tarafından gerçekleştirildiğini tespit etti. Paraların karşılıksız olarak gelmesi ve vergi dairesinde şirketlere ait hiçbir vergi borcu olmayışı müfettişleri hayrete düşürdü. Para transferlerinin ağırlıklı olarak İran Mellat Bank ve farklı ülkelerden olduğu belirtiliyor. Gelgeç, ifadesinde şirketlerin İran ağırlıklı olarak yurt dışı para transferleri faaliyetinde bulunmak üzere kurulduğunu itiraf etti.”
İddialara göre İran, ambargolu parasını bu şekilde Türkiye üzerinden uluslararası dolaşıma sokuyordu.
Aktif Bank, bu pastadan ne kadar pay almıştı? Maliye’den gizlenen bu miktarın 30 milyar euroyu bulduğu öne sürülüyor. Başında dönemin başbakanının damadının olduğu banka, Maliye Bakanlığı’ndan gizli olarak bu transferlere aracılık ediyordu. Bu paravan şirketler de hiçbir vergi ödemiyordu. Banka da yüksek komisyonlarla karına kar katıyordu.
REDHACK’IN KIRDIĞI MAİL’LERDE AKTİF BANK İZLERİ
Berat Albayrak’ın Redhack tarafından ele geçirilen maillerinde de Aktif Bank’ın bu ilişkilerinin izlerine rastlanmıştı. Bu yazışmalardan, ABD Hazine Bakanlığı yetkililerinin, İran’la olan ticaretini durdurmak için Aktif Bank’a 2 ziyaret gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştı. Bu ziyaretlerde özellikle Bank Mellat’ın adı da zikredilmişti. Ayrıca bankaya 2 de uyarı mektupu gönderilmişti.
15 Mart 2011 tarihli mektupta da Bank Mellat’ın adı geçiyordu. Bu mektuptan 12 gün sonra ABD Hazine Müsteşarı David Cohen Türkiye’yi ziyaret etmiş ve ilgili yerlere uyarılarını tekrarlamıştı.
Fakat maillerden anlaşıldığına göre Aktif Bank İran’la iş yapmaya devam etmişti. Dönemin banka genel müdürü Önder Halisdemir, 7 Haziran 2011’de ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi’ne (OFAC) bir yazı yazarak İran Bank Mellat’la illegal bir iş yapmadıklarını beyan etmişti. Sızan e-maillere göre Halisdemir, bu mektubu göndermeden önce Berat Albayrak’la fikir alışverişinde bulunmuş ve ona göre bir metin kaleme almıştı. Fakat ABD Hazine Müsteşarlığı yetkilileri tatmin olmamıştı.
OFAC’tan Adam Szubin, 12 Temmuz 2011 tarihinde Halisdemir ile bir toplantı yapmıştı. Halisdemir, Bank Mellat’la tüm faaliyetlerin durdurulduğuna dair güvence vermişti. OFAC da bankaya teminatını yerine getirmek için son tarih olarak 25 Temmuz 2011 tarihini göstermişti. Daha sonra Aktif’in talebi ile bu tarih 24 Ağustos’a kadar uzatılmıştı.
Fakat Aktif Bank, İran Merkez Bankası ile işbirliğini sonlandırmak istemiyordu. Yardım istemek için hükümeti devreye sokmak istediler. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na mektup yazdılar. O da bunu başdanışmanı Gürcan Balık’a yönlendirdi. Mektupta, İran’la bağları koparma noktasında bastıran ABD makamlarını ikna etmesi isteniyordu.
AKTİF İÇİN BAĞIŞ’A 500 BİN DOLAR
Sonrasında nasıl bir temas yürüttüler bilmiyoruz. Daha sonra Aktif Bank konusu, 2013 yılında 17 Aralık soruşturması ile karşımıza çıktı. Nasıl mı? Şöyle ki:
19 Nisan 2013 tarihi, saat 12.32’de Abdullah Happani’yi arayan Reza Zarrab, “Abdullah 500 bin dolar hazırlat tamam mı? O Aktif ile alakalı vardı ya… 4’te götürecem tamam mı, bi ayakkabı al, koy içine, hediye paketi yaptır. Ortaköy’e yollatsan yeter.” diyordu. Zarrab, o gün sabah saat 09.59’da dönemin AB Bakanı Egemen Bağış’ı aramış ve “Sayın Bakanım bugün müsait bir saatinizde bir uğrayıp bir çayınızı içmek isterim” demişti. Bağış da “Olur canım, Zafer Abi de (Çağlayan) söyledi. Ban saat 4’ten 6’ya kadar falan oralardayım” diyerek kendisine randevu vermişti. Dolayısıyla Zarrab’ın Happani’yi “4 götürecem tamam mı?” diye tembih ettiği ziyaret buydu. Hazırlanan ayakkabı kutusu da Bağış içindi. Sebeb-i ziyaret de Aktif Bank konusuydu. Fakat nasıl bir çalışma içine girmişlerdi, Bağış ne yapıp da bu para dolu kutuyu “hak etmişti” fezlekede yok. Belki soruşturma davaya dönüşseydi bunun detaylarını öğrenebilecektik.
Ama en azından o gün saat 16.00’dan sonra neler olduğunu bilebiliyoruz. 16.10’da Bağış’a mesaj atan Zarrab, “Sayın Bakanım 15 dakikada makamınızda olurum” diye haber veriyordu. Makam dediği, Ortaköy’deki AB Bakanlığı İstanbul ofisi idi. Saat 16.15’te teknesi ile Ortaköy iskelesine geldi. Adamları birazdan Halil isimli kuryeden paketi alarak Reza’ya teslim ettiler. O da bu paketle randevusuna girdi. 25 dakika sonra ofisten çıkarken elleri boştu. Kutuyu teslim etmişti. Hemen Halk Bank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ı arayıp Bağış’ın selamını iletti. “Önümüzdeki hafta beraber Sayın Bakanım’ın makamına çay içmeye gidelim” dedi. Anlaştılar. Fakat en az bunun kadar kafasını kurcalayan bir başka konu daha vardı. Onun için hemen Happani’yi aradı. “Bi şey söyliyecem, bunu dolar yolladın de mi, euro değildi?” diye sordu. Cevap, rahatlatıcıydı. “Dolar abi dolar, ben euro gönderir miyim” dedi adamı. Reza derin bir nefes aldı. “Aman ha, yanlış yok. Orda ağır geldi, içim gitti biliyor musun. Dedim ‘Ulan bu yanlış yolladı, ayvayı yedik, ben de söylemedim buna’ dedim. Mübarek onu da öyle bir kaba koymuşsun ki az daha ko… makamın ortasında yere düşüp patlayacaktı vallahi. Hatta söyledim, dedim ‘Bunu lütfen kendiniz taşıyın, düşer patlar matlar…”
Bereket versin öyle bir şey olmadı. Sayın Bakan paketi sağ salim ofisten götürmeyi başardı. Bir sonraki hafta Süleyman Aslan’la birlikte üçü buluşacaktı. Reza, 22 Nisan’da Bağış’a mesaj attı. Bakan, ABD’ye gittiğini bildirerek, “28’inden sonra yapalım kardeş” dedi. Reza duygusallaşmıştı. “Sayın Bakanım yolda beni unutmayın lütfen” ricasında bulundu. Hiç unutur muydu? “Tek gidiyorum ama sen hep aklımdasın” diye cevap verdi Sayın Bakan.
Şimdi artık Reza ABD’de, Bağış Türkiye’de. Eminim ki Egemen Bey’in aklında hala hep o var. Unutması, aklından çıkarması ne mümkün…
****
Fikret Orman da listede
Zarrab iddianamesinin içine alacağı isimlerden bir diğerinin de Beşiktaş Kulübü Başkanı Fikret Orman olduğu iddia ediliyor. Dosya hakkında bilgisi olan kaynaklar, Orman’ın kesin olarak soruşturmaya dahil edileceğini öne sürüyor. Orman, Zarrab’ın ilk tutuklandığı sırada da gündeme gelmiş ve kulüp içerisinde eleştirilere konu olmuştu. Soruşturmayı bilen bir isim, “Orman kesin olarak soruşturma dosyasında var. İleride onun için de tutuklama talep edilecek. Daha çok isim var. Bu sadece buz dağının görünen kısmı.” diyor.
Fikret Orman ile Zarrab, Ümraniye’de yedikleri akşam yemeği ve Vodafone Arena’dan kiralanan loca ile gündeme gelmişti. Reza Zarrab, 12 kişilik loca karşılığında 1 milyon 120 bin TL ödeme yapmıştı. Fenerbahçeli olan Zarrab, kendine meşruiyet elde edebilmek ve ağlarını genişletebilmek için spor ve sanat camiasına bu tür ‘yatırımları’ hep yapan biri. Fikret Orman ise kendini savunurken, “Reza bana baktığında gözünde Beşiktaşlı ışığı aldım” ifadesini kullanmıştı.
Mevzu tabi ki bu loca değil… İddialara göre ikili arasında çok daha derin ilişkiler var. Transferler, sponsorluk ve reklam işleri ile Reza, Beşiktaş kulübü üzerinden para aklıyordu. Fikret Orman da buna aracılık ediyordu. Herhalde karşılığında sadece Reza’nın gözlerindeki ışıkla yetinmiyordu. Orman bir ara Milliyet’ten Ercan Güven’e verdiği röportajda, “Bunların yüzde 99,999’u palavra” diye kendini savunmuştu. Bakalım ABD, geriye kalan yüzde 0,001’den bir şey çıkarabilecek mi?
Ahmet Dönmez / TR724