"Irak ve Suriye’nin durumuna düşmek istemiyorsak bir gerçeği görmek durumundayız. Üstad Said Nursi’nin dediği gibi “Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal!”
Ortadoğu’da yaşayan halklar, sorunlarını kendileri çözme kapasitelerini çoktan kaybetmiş durumdalar.
Batı’nın varlığı, sadece İsrail ve petrol kuyularının güvenliğiyle ilgili değil. İki sebepten dolayı Batı’ya muhtacız: Bir kendi sorunlarımızı kendi kaynaklarımızla çözemiyoruz. İki, kendi gücüyle hakkını alamayanlar Batı’nın yardımına muhtaç oluyor. Geçmişte bölge halkları Bizans ve Sasani zulmüne karşı Müslümanları yardıma çağırmış, kalelerinin kapılarını açmıştı, bugün bizler kendi zalimlerimize karşı Batı’nın yardımını talep ediyoruz. Bu durumdaysak suçun tamamını Batı’ya ihale edemeyiz; bizim iç zaaflarımız hepsinden öte belirleyici rol oynuyor.
Bölgede kan akıyor. Bir mıntıkada tam çözüme doğru gidiyoruz derken, bir anda başa dönüyoruz. Hepimizin üzerinde titreyerek destek verdiği “çözüm süreci”nde gözler somut adımların atılmasına çevrilmişken, Sayın Cumhurbaşkanı “Türkiye’de Kürt sorunu yoktur!” deyip kestirip attı. Bu, kuruluşundan beri Türkiye Cumhuriyeti’nin tekrar edilegeldiği klişe slogandır. Belki Sayın Cumhurbaşkanı, istikrarlı biçimde MHP’ye kayan AK Parti oylarının akışını durdurmak için bu cümleyi kurmuş olabilir ama bunun yankıları sürecin kendisini etkileyebilecek kapasitededir.
Irak ve Suriye’nin durumuna düşmek istemiyorsak bir gerçeği görmek durumundayız. Üstad Said Nursi’nin dediği gibi “Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal!”
Kürtlerin sorunu var, buna “Kürt sorunu” denir. Kürtlerin tamamı kimliklerinin inkarından şikayetçi. Anadillerini –kimisi eğitimde, kimisi tercihli- kullanmak istiyorlar. Türkiye, Irak, Suriye ve İran’da Kürtlerin yaşadığı bölge sosyo-ekonomik refah bakımından diğerlerinden daha berbat durumda, yüz senedir merkezi hükümetler Kürtlerin bölgelerini ihmal etmişler.
(...)