Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesinde, 1981 yılında işkenceyle öldürüldüğü iddia edilen öğretmen Ali Ekber Yürek'in ağabeyi Mehmet Yürek, darbecilerin artık yargılandığı bir dünyada işkenceci ve darbeci zihniyetlerin adalet önüne çıkarılarak hesap vermesi gerektiğini söyledi.
Afşin'de, 1981 yılında işkence sonucu öldürüldüğü iddia edilen öğretmen Ali Ekber Yürek ile ilgili Savcı Mehmet Kuş'un başlattığı soruşturma ailede heyecanla karşılandı. Savcı Mehmet Kuş tarafından başlatılan soruşturma ile 30 yıl sonra Ovacık ilçesindeki Güneykonak köyündeki Ali Ekber Yürek'in mezarı yakın zamanda açılarak, kemiklerinde işkence izi olup olmadığını belirlemek için adli tıbba yollanacak.
Ali Ekber Yürek'in ağabeyi Mehmet Yürek, kardeşine işkence yaparak ölmesine neden olan yetkililerin 30 yıldır adalet önüne çıkarılmadığını, Afşin Savcısı Mehmet Kuş'un başlatmış olduğu soruşturma sonucu suçluların adalet önüne çıkarılacağı yönünde başlatılan çalışmaların kendisini mutlu ettiğini ifade etti.
Mehmet Yürek, kardeşinin sistematik işkenceler sonucunda nasıl öldüğünü şöyle anlattı: "Kardeşim 24 yaşında ve burada öğretmenlik yapıyordu. Devrimci Halkın Birliği Hareketi üyesi olarak çalışmak üzere K.Maraş'a gitmiş ve Elbistan'da bir evde yakalanmış. İşkenceye alınmış, 2 hafta süresince süren işkence sonucunda öldürülmüş. Bize cenaze teslim edildiğinde parkasının ipiyle asıldığı söylendi. Parkasında ip yoktu. İşkencesini izleyen arkadaşlarının ifadesinde de bu mevcuttur."
Kardeşi Ali Ekber Yürek'in Elbistan'da yakalanmasının ardından yoğun işkence gördüğünü tespit ettiklerini ifade eden Mehmet Yürek, dönemin Kahramanmaraş Sıkıyönetim Komutanı'nın bizzat kardeşinin işkencesine girdiğini ve kendisine işkence yaptığını iddia etti. Yürek, "Dönemin Kahramanmaraş Sıkıyönetim Komutanı, 2 buçuk hafta boyunca bizzat gelerek işkenceye katılmış. En son seansta gelip, kardeşimin kafasını soğuk su variline koymuş. Ve bu seansta öldürüldüğü söyleniyor. Ceset bize teslim edildiğinde dudakları ve dişleri elektrik yanıklarından ötürü yok olma noktasına gelmişti. Ayak parmakları cinsel organları yanıktı. Kolları ve kaburgalar siyahlaşmıştı. Ve gözaltındaki arkadaşlarına konuşmamaları halinde sonlarının böyle olacağını söylenmiş." dedi.
Kardeşinin işkence sonucu katledilmesini hala kabul etmediklerini ve 30 yıldan beri bunun acısını içinde hissettiklerini belirten Mehmet Yürek, dünyada darbecilerin tek tek yakalanarak adalet önüne çıkarıldığı bir dönemde işkencecilerin ve darbecilerin cezalandırılmasını istedi. İşkencecilerin mutlaka adalet önüne çıkarılması gerektiğini söyleyen Yürek, "Kardeşimizi işkencede kaybettik. Ben 30 yıldır, bu mezarlara ilk defa sizinle geliyorum. Halen resimlerine bakamıyorum. 30 yıl geçmesine rağmen canlı bir şekilde yaşıyoruz. Kabullenemiyoruz. Artık dünyada darbecilerin Şili'den Yunanistan'a kadar yargılandığı ve adalet önüne çıkarıldığı bir dönemdeyiz. Bu ülkede de darbecilerin adalet önüne çıkarılarak hesap vermesini istiyorum ve bu konuda mücadele veriyorum." şeklinde konuştu.
Afşin Savcısı Mehmet Kuş'un 12 Eylül işkencecilerinin hakkında soruşturma başlatmasını 'büyük bir hukuk adamlığı' olarak yorumlayan Mehmet Yürek, Savcı Mehmet Kuş'u Anadolu'nun ikinci Zekeriya Öz'üne benzetti. Yürek, "Bu soruşturmayı yürüten savcı Mehmet Kuş, insana güven veren gerçek bir hukuk adamı, bana göre Anadolu'nun ikinci Zekeriya Öz'ü olacak. Hukukun emrinde, adaletin emrinde olan yargıçlar olduğunu biliyorum. Sayın Kuş da bunlardan biridir." diye konuştu.
Oğlunun işkence sonucu öldürülmesinin ardından 30 yıl geçmesine rağmen halen gözyaşı döken 85 yaşındaki anne Fecire Yürek de oğlunun acısını halen kabullenemediğini söyledi.