Ali Rıza Bozkurt - Fırsatlar ülkesi

Samanyoluhaber.com yazarlarından Abdullah Aymaz, yeni köşe yazısında 'Müthiş Türk' lakaplı Ali Rıza Bozkurt'u anlattı.
         Ali Rıza Bey, (1942-2018)  Amerika’ya ilk defa geldiğinde emlakçıdan oturacağı evi tutmak istiyor. Aynı tip toplu bir apartmanların yanına gelince emlâkçı hanımefendi çantasından bir ayna çıkarıyor. Kapağı açılınca aynanın kenarlarından ışıklar çıkıyor. O tarihte ilk üretilmiş bir ayna olduğu için diyor ki: “İşte şu binaların hepsi bu aynayı tasarlayıp yapan ve pazarlayan kişinin… Yani koskoca bir pazaryeri olan Amerika fırsatlar ülkesidir. Bir boşluğu yakalayıp orayı makul şekilde doldurabilirseniz, çok zengin olabilirsiniz.” demek istiyordu. Ali Rıza Bey bunu bir sohbetimizde bizlere anlatmıştı.

         Sami Efendi Hazretlerinin değerli damadı Ömer Kirazoğlu Beyefendi ile Ali Rıza  Bozkurt, Medine Havaalanın Mescidini beraber inşa etmişlerdi.

         Kâbe-i Mükerreme’nin metafı yani tavaf edilen alanı Ali Rıza Bozkurt tarafından beyaz mermerlerle kaplandı.

         1992’de biz Amerika’ya geldiğimizde medyada “Müthiş Türk” diye bir haber görmüştük. Ali Rıza Bey’den bahsediyorlardı. Çünkü seçimlerde Baba Bush’a bir milyon dolar seçim kampanyası desteğinde bulunmuştu. Siz bin dolar bile siyasilere seçim yardımı yapsanız FBI bu kara para mı diye maddi durumunuz müsait değilse araştırma-soruşturma yapar. Ama Ali Rıza Bey için böyle bir şey olmadı. Çünkü zengindi. Kazakistan ve Azerbaycan’da petrol yatakları vardı. Onun için Baba  Bush onu seçim kampanyalarının başına getirdi. Başkan olunca, Ali Rıza Bey’i danışman yaptı…

         Yeşilköy Havaalanında Azerbaycan’dan gelen Ali Rıza Bey’e medyacılar soru sormaya başladılar. “Ne var ne yok?”  deyince…  “Benim anlayışıma göre Türkiyemiz için üç büyük devrim var. 1-Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesi… Orta çağ bitti. Yeni çağ başladı. 2-Atatürk’ün devrimleri…  3-Fethullah Gülen’in eğitim devrimi… Kazakistan’da ve Azerbaycan’da kolejleri ve üniversiteleri gördüm.”  diye cevap verdi. Prof.  Dr. Osman Özsoy onun bu konuşmasını, bir televizyonda seyredince gidip tanıştı ve onu Samanyolu TV’ye getirip bir röportaj yaptı. Sonra Hocaefendi ile tanıştırdık. Çok büyük hayranlık duydu. “Hocam, siz, Hz. Mevlana, Hz. Ahmed Yesevi ve Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri gibi çok güzel şeyler söylüyor ve yazıyorsunuz. Ama sizin bir fazlanız var. Bir de sözlerinizi dünya çapında hayata geçirmişsiniz…”

         Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanı olunca, ona Türkiye’nin demokratlaşması için hukuken yapılması gerekenleri yazıp dosya halinde takdim etti. Hiçbir karşılık alamadı. Ümit ettiği başkalarına teklif etti. Hiçbir cevap verilmedi. Onun için Türkiye’den ümidini kesti. Alakasını da kesti.  Çünkü Bülent Arınç ile eskiden tanışıyorlar. Çünkü ikisinin babası da arkadaş. İkisi de Jandarma Astsubay. Ailecek görüşüyorlar. Ondan da tam bir karşılık bulamadı.

         İlk torununun ismi Ali Rıza.  Beş yaşında iken dört dili ana dili gibi öğreten yatılı bir kursa gönderiyor. Çocuk “Dede korkuyorum” diyor. “Evladım Kul hüvallahü Ehad!” oku. Hiç korkmazsın diyor. Sonra çocuk ‘Dede, okuyorum artık hiç korkmuyorum!’ diyor.

         Daha sonra torunlarının  o büyük servetinden miras alabilmeleri için bir şartı var. İsimlerinin  ortasına, Ali Rıza Bozkurt ismini koymaları şartını söylüyor.

         Torunları hep Amerikalı oldukları için Türk ve Müslüman olduklarını unutmasınlar diye İstanbul’daki salâtin câmilerin önde, arkalarında o büyük camiler görünecek şekilde büyük fotoğraflar çektiriyor ve onları levhalaştırıp evlerinin her yerine astırıyordu. Allah rahmet eylesin.
29 Eylül 2025 09:58
DİĞER HABERLER