(...)
Zahire göre AKP, kendisini “Orta Doğu”yu dizayn edebilir gördü. Bu maksatla Esed'i devirip, yarım gün içinde Şam'a girip, Şam'da cuma namazı kılabilme hayalleri kurdu. Bu hedefe gidecek yolun kitleler nezdinde propaganda malzemesi olarak da Mavi Marmara'yı ve retorikte İsrail düşmanlığını seçti. Bu hedef istikametinde El-Kaide ve IŞİD gibi örgütlerle temasa geçtiği gibi, Libya'da da benzeri örgütlere yardıma kalkıştı. Fakat bütün bu teşebbüsler hep duvara tosladı ve Türkiye, bugün dış politikada tarihinin en sefil ve rezil dönemini yaşıyor.
AKP, gerçekten bu hayale kapıldı mı, yoksa Türkiye'nin tamamen aleyhine olacak şekilde bu hayalin içine itildi mi? Evet, öyle anlaşılıyor ki, Türkiye'de iyi çalışan bir merkez, bir “paralel yapı” var. PKK'nın Dağlıca, Aktütün, Gediktepe ile Hantepe saldırılarından sonra teröristlere karşı gerçekten verilmeye başlanan ve konunun uzmanlarına “Terör artık 2 ayda bitirilir” dedirten mücadeleyi durdurtup, ülkeyi PKK ile müzakereye sevk eden bu yapı. Suriye üzerinde iki uçağımızın düşürülmesinden sorumlu bu yapı. Bu yapı, iç politikayı dizayn etmede PKK ile işbirliği yapıyor; ülkeyi El-Kaide ve IŞİD türü örgütlerle temasa ve onlara yardıma, dolayısıyla uluslararası arenada teröre destek verme suçuna itiyor; bütün Kuzey Suriye'nin PYD'ye bırakılması ve Suriye'nin bölünmesine, nihayette Türkiye'nin de bölünmesine hizmet ediyor. Mursî'yi sonu darbe ile sonuçlanacak yanlış bir yola sevk eden de aynı yapı. Türkiye'nin, hattâ dünyanın geleceği olan masum bir hizmeti bitirme savaşını da bu gerçek “paralel yapı” yürütüyor.