''Hz. Bediüzzaman'ın çok güzel ve önemli tesbitlerinden biri de şudur: “Siyasetin dilinde lâfız, manânın zıddıdır.” Yalan, günümüzde özellikle Türkiye gibi ülkelerde siyasetin temelini ve ana karakterini oluşturduğu gibi, Kur'ân da, münafıkları tavsif ederken, kapalı bir istiare ile onların daha çok servet sahipleriyle siyasetçiler içinden çıkacağını ima buyurur (63:4).''
(...)
Bu sütunda yine daha önce de zikredildiği üzere, 27 Mayıs darbesinden önce ruhunun ufkuna yürümüş olan
Hz. Bediüzzaman (ra), İbrahim Sûresi 5'inci âyetine dayanarak yine çok önemli bir ikazda bulunmuştu: "
Zavallı millet, on yılda bir başına gelenlerden ders almaz, her on yılda bir aynı musibete maruz kalır."
1960 darbesinden en azından millet çoğunluğunca ders alınsaydı 1971, 1980 ve 28 Şubat darbeleri yaşanmazdı; 1950-1960, 1965-1980, 1983-2002 arası yaşananlar ve 1960, 1980, 2002 darbe veya krizlerinden ders alınsaydı, 2002'den bu yana dördüncü defa yaşanan bu süreç, bu noktaya ve geleceği noktalara gelmezdi.
Ne var ki, evet, dünyayı Âhiret'e, camı elmasa severek tercih etmek, gözü gerçeklere karşı bile bile kör ediyor; vicdanı nefsin emrine verdirtiyor; ahlâkı ve ebedî değerleri, bunlar adına ve Allah hukuku sayılan kamu hukuku adına mücadele verebilmeyi ekonomiye, şahsî, nefsanî, meşrebî, siyasî tercihlere ve menfaatlere feda ettiriyor; insanları âdeta ‘nirvana' yaşarcasına bir rahata sevk ediyor.
Kader'in cezası gelip toslayıncaya kadar da bu, artarak devam ediyor. Dördüncü defa yaşadığımız bu süreçte her şeye rağmen asıl vazife, daha çok ve daha içten hizmet ve çok daha fazla ve içten dua olarak Hizmet'e gönül verenlere düşüyor.
Gelecek adına büyük ümit verici bir faktör olarak bu yapılamazsa süreci bitirecek ve insanları uyaracak ders, İsrafil Sûru'nun sesine yakın olur.