Bugüne kadar Hizmet Hareketi ve Hocaefendi’yle ilgili birçok eser kaleme alındı ve Türkçeyle birlikte onlarca yabancı dilde yayımlandı.
Abdullah Aymaz - SAMANYOLUHABER.COM
Bugüne kadar Hizmet Hareketi ve Hocaefendi’yle ilgili birçok eser kaleme alındı ve Türkçeyle birlikte onlarca yabancı dilde yayımlandı.
Bu eserlerin Hizmet’e tuttukları ayna elbette ki yazarlarının Hizmet’le aşinalıkları, yaptıkları saha çalışmalarının kapsamı ve süresi, vicdan, akıl ve dünya görüşlerinin Hizmet’in değerleriyle örtüştüğü ya da örtüşmediği oranda hakikati aksettirebildi ya da edemedi.
Bu zaviyeden bakıldığında, uluslararası ilişkiler profesörü Hintli yazar Anwar Alam’ın İngilizce yayımlanan son kitabı For the Sake of Allah Hizmet’e dair akademik araştırmalar içerisinde çok muteber bir yeri hak ediyor. Kitap, sosyal bilimcilerin daha çok aşina olduğu bir dille yazılmış olmakla birlikte, Hizmet’i tanımak ve başkalarına anlatmak isteyenler için önemli bir başucu eser.
*** Anwar Alam’a göre bugüne kadar Hizmet’i araştıranların birçoğu onu ya dini ya da seküler yönü itibariyle müstakilen incelerken bu yönlerden bir tanesini daha çok merkeze aldı. Böyle bir tercih yapıldığında Hizmet’i birbirinin zıttı iki tanımdan biri olarak göstermekten başka çare kalmıyor: ya daha çok dindarlaştıran ya da daha çok sekülerleştiren bir hareket. Ancak Alam Hizmet’in bu iki yönünün birlikte ele alınması gerektiğini düşünüyor. Çünkü Hizmet, kendine has seküler bir kavramsallaştırmaya sahip olmakla birlikte, seküler olanı ahlaki ve etik açıdan yönlendirme kapasitesine de sahip. Anwar Alam bir taraftan Hizmet’in temelden Sünni bir İslami hareket olduğunu vurgularken, diğer taraftan muhafazakar, gelenekçi, reformcu, modernist, ilerlemeci, ılımlı İslam, liberal İslam vs. gibi kategoriler altında tasnif edilmemesi gerektiğine inanıyor. Hocaefendi’nin İslami söyleminin “ne gelenekçi ne de modern” olduğunu, hem devamlılığa hem de değişime vurgu yaptığını, İslami ve modern fikirlerin karşılıklı aşılanmalarına imkan tanırken, bunları birbirine dayatmadığını belirtiyor.
Alam’e göre “gelenek” ve “modernite” kavramları yekpare birer gerçeklik değil. “Hangi gelenek, hangi modernite” sorusundan dolayı Hizmet’i bir köprü gibi algılamak da resmi tam yansıtmıyor. Hocaefendi’nin eserlerinde ve Hizmet’in faaliyetlerinde “modern değerleri toptan kabullenme”, “İslami ve modern değerler arasında bir sentez oluşturma” ya da “moderniteyi İslamileştirme” gibi hedefler değil, moderniteyle temkinli ve kritik eden bir etkileşim söz konusu. Hizmet, geniş bir insan sermayesi ve sosyal sermaye üretmiş, eğitim müesseseleriyle İslam’a, evrensel değerlere ve bütün insanlığa katkı sağlamış bir harekettir. “Bireysel alan-kamusal alan” çatışmasından sıyrılarak dini inancın her iki alanda da insanlığa fayda sağlayacağını ortaya koymuştur. Yazar, kimlik söylemi, tanınma, temsil, çoğulculuk, çeşitlilik, bireysel haklar ve insan hakları gibi kaygıları taşıması yönüyle Hizmet’in daha çok postmodern bir olgu olarak görülmesi gerektiğine inanıyor. Bu kitabı diğerlerinden ayıran önemli bir hususiyeti Anwar Alam’in 2010 yılında Türkiye’ye gelip yerleşmesi ve 15 Temmuz’a kadar yaklaşık altı yılını bu projeye ayırması. Yazar, bu süre zarfında Fatih Üniversitesi ve Zirve Üniversitesi gibi kurumlarda çalıştı ve bu Hareket’e gönül vermiş insanlarla aynı ortamları paylaştı, aynı havayı soludu. Ayrıca, yazarın Türkiye’de yaşadığı yıllar, ülkenin olumlu-olumsuz çok hızlı dönüşümlere sahne olduğu, demokraside, hukukta ve ekonomide korkunç iniş-çıkışlar yaşadığı, uluslararası itibarının zirveye çıkıp dibe indiği, belki 1970-1980’lerden beri görülmemiş ölçüde çalkantılarla sarsıldığı bir dönem oldu. Bu süre içerisinde Hizmet kitlesel olarak benzersiz bir sosyal soykırıma maruz kalırken yazar da bu zulme bizzat şahit oldu ve öğretim üyesi olduğu kurumlardan dolayı kendisi de mağdur oldu.
*** Kitabın ana başlığında yazarın şuurlu bir tercihi var ve bunu önsözünde izah ediyor: “Allah Rızası İçin” başlığı iki düşünce çizgisini aksettiriyor: Birincisi, Gülen Hareketi gönüllülerinin başkalarından hiçbir beklentileri olmaksızın barışçıl ve şiddetsiz bir dünyayı hedefleyen samimi kolektif hedefleri olarak “Allah rızası”. İkincisi ise, “Müslüman aktörler” tarafından sahnelenen terör barbarlıklarını meşrulaştırmak için sıklıkla gasp edilen bir tabir olarak “Allah rızası”. Bu kitapta bu tabirin asıl anlamı olan barış, adalet, özgürlük, hizmet ahlakı ve Gülen Hareketinin günlük pratiğine yansıyan bütün diğer değerler aktarılmak istenmektedir.” Kitap sırf bu başlığıyla bile Hizmet’e dışarıdan bakanlara bir başlangıç noktası ve nihayetsiz bir ufuk çizerken, günümüzde ciddi badirelerden geçen Hizmet gönüllülerine de asıl mefkurelerini yeniden hatırlatıyor aslında. Çünkü inşa edilen her okulda, temeli atılan her hazırlık kursunda, pansiyonda, evde, açılan her müessesede, yayınlanan her mecmua ve kitapta, her diyalog programında ve ziyarette Hizmet’in asıl maksadı hep Allah rızası idi. Hizmet’in ortaya koyduğu projelerin maksadına ulaşıp ulaşmadığı ve atılan adımların doğruluğu elbette ki objektif kriterlerle değerlendirilmelidir.
Ancak, bir kefesinde salt dünyevi kriterler ya da misallerin, diğer kefesinde ise “Allah rızası” gibi aşkın bir mefkurenin bulunduğu terazilerde mizanın pek de isabetli olmayacağı da aşikardır. Hizmet’i bekleyen zorlukların üstünde durduğu kitabın onbirinci bölümünde, Türkiye’deki antidemokratik muamele ve zulme karşı gelişen bazı reflekslerin Hizmet gönüllüleri için dünya sahnesinde bir yük olabileceğini vurgulayan Anwar Alam, yaşanan bütün bu zulümlere karşı gösterilen büyük direncin ve Hocaefendi’yle birlikte Hareket içerisindeki güçlü manevi bağın Hizmet’in “Allah rızası” adına daha nice hayırlara vesile olacağına işaret ettiğini belirtiyor. Kitabın güçlü bölümlerinden bir tanesi en sondaki ek bölüm. Demokratik olmayan, Müslüman çoğunluklu bazı ülkelerin Türkiye baskısına dayanamayıp okulları kapattığını, ancak 15 Temmuz sonrası Hizmet’e yapılan darbe suçlamalarının hiçbir Batı ülkesinde kabul görmediğini aktaran yazar, Hizmet’le ilgili daha evvel olumlu yazmış bazı yazarların ise darbe sonrası yazdıkları eleştirel yazıların “sipariş” analizler olup, sadece Türk hükümetinin iddialarını temel aldığını ve akademik tutarlılıktan uzak polemiklerden ibaret olduğunu söylüyor. Bunlara mukabil hükümetin hiç cevap vermediği, araştırılmasını da istemediği yolsuzluk operasyonları ve tiyatrosuyla ilgili birçok hususu gündeme getiriyor ve bu olayları araştıranlara makul bir çerçeve sunuyor.
İngilizce konuşan dünyada Hizmet’i merak edenlerle paylaşılabilecek ciddi bir kitap For the Sake of Allah – Allah Rızası İçin.