Fethullah Gülen Hocaefendi son Bamteli sohbetinde “Kim takva dairesinde bulunup Allah’a gönülden saygı duyar ve O’na karşı gelmekten sakınırsa, Allah, zorluklar karşısında ona bir çıkış kapısı açar.” dedi...
Fethullah Gülen Hocaefendi, haftanın Bamteli sohbetinde şunları söyledi:
Nitekim Kur’an şöyle diyor: “Kim Allah’a gönülden saygı duyar ve O’na karşı gelmekten sakınırsa, Allah, zorluklar karşısında ona bir çıkış kapısı açar.” (Talak, 65/2) Takva dairesi içinde olan.. Allah’tan korkan, mehârimden içtinap eden (haramlardan sakınan).. Cenâb-ı Hakk’ın emrettiği şeyleri kemâl-i hassasiyetle yerine getiren.. “takvâ” kelimesi “vikâye” kökünden geldiği için, Cenâb-ı Hakk’ın himayesine/vikâyesine sığınan.. sürekli kalbi ile dili ile Cenâb-ı Hakk’a müteveccih yaşayan.. oturup kalkıp hep O’nu anan/yâd eden insan, hiç beklenmedik şekilde, Cenâb-ı Hakk’ın çok sürpriz eltâf-ı Sübhâniyesi ile karşı karşıya kalır. Elin-âlemin kaybettiği yerlerde, o kaybediyor gibi göründüğü alanlarda, hep kazanma kuşakları içinde kendini bulur. El-âlem, “Kazanıyorum!” diye kazanma kuşağında kayıplar yaşarken, o, “Kaybediyorum!” dediği yerde, iç içe kazanımlar yaşar, Allah’ın izni-inayetiyle…
Antrparantez: Hâlihazırdaki mağduriyet ve mazlûmiyetler de kim bilir ne türlü sürpriz şeylere gebedir; bilemeyiz onu, kestiremeyiz. Şu mağduriyet, şu mazlumiyet, şu mahrumiyet, şu ma’zûliyet, şu muhraciyet… Bu “muhraciyet” tabirini de kullanmıyorduk ama evet ilave edin/edelim; yani, bulunduğu vazifeden ihraç edilen insanlar.. hiçleştirilen insanlar.. itibarsızlaştırılan insanlar.. aç-susuz bırakılan insanlar.. “Ölsünler!” denen insanlar.. hatta “Ölsün!” tabiri kibarca oldu; biraz, sizin hatırınıza söyledim; onların dilleri ile ifade edecek olursak “Gebersinler bizi kabul etmeyenler, bize biat etmeyenler!”
Evet, birinciler kazanıyorlar; onlara böyle bakanlar da “Kazandım!” dedikleri o yolda, kazanıyor gibi göründükleri o yolda, hiç farkına varamadıkları şekilde haybet ve hüsrana yürüyorlar. ?Onlar, planlar yapmak, tuzaklar kurmakla meşguller; Ben de hilelerine mukabele ederim, (hilelerini boşa çıkarırım).” (Târık, 86/15-16) Onlar, komplo üzerine komplo, komplo üzerine komplo kuruyor ama Allah buyuruyor ki: “Ben, komplolarına mukabelede bulunurum!” “Onlar tuzak kuradursunlar, Allah da tuzaklarına mukabelede bulunuyordu. Allah tuzak kuranlara mukabele edenlerin en hayırlısıdır.” (Enfâl, 6/30) Onlar, hile/ayak oyunu peşinde koşuyorlar; başkalarını karalamak, halkın nazarında itibarlarını sarsmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Allah da “Ben, o mekre mukabelede bulunurum!” buyuruyor. Allah’ın mukabelesine kimse karşı koyamaz. Cenâb-ı Hak, öyle tepetaklak getirir ki, insan, hiç farkına varamaz, gider orada; meşîet-i İlâhiye, İrâde-i İlâhiye ile bir kündeye, bir el-enseye gider, yüzüstü kapaklanır yere.
Geriye dönelim: Çokları “Keşke, keşke, keşke…” diyecekler. Ah ne olurdu, keşke toprak olaydım!” (Nebe, 78/40) “Keşke, toprak olsaydım, bu haltları karıştırmasaydım! Bu melanetleri, bu mesâvîyi irtikâp etmeseydim!..” diyecekler. Allah, o melanetleri, o mesâvîyi irtikâp eden insanları -Murâd-ı Sübhânîsi o istikamette ise, onların da azıcık o istikamette dilekleri var ise- tam hidayete mazhar eylesin! Onlar, dilemiyorlar ise, şart-ı âdî planında iradelerini o istikamette kullanmıyorlar ise, meşîet-i İlâhiye de o istikamette tecelli etmiyorsa şayet, biz de onları Allah’a havale ediyoruz; Allah, istihkaklarını versin!
“Âbistan-ı sefa vü kederdir leyâl hep / Gün doğmadan meşime-i şebden neler doğar.” (Geceler hep sefa ve kedere gebedir / Gün doğmadan gecenin/yarının rahminden neler doğar.) Geceler, bir yönüyle, değişik şeylere gebe bir âbistandır. Âb, su demektir; o sonundaki “istan” ise gülistan ve baharistân kelimelerinde olduğu üzere “bulunduğu yer” manasına gelir. Âbistan; sulak, çimlenme yeri gibi, ağaçların fidelerinin boy atıp geliştiği yer gibi, bağ gibi, bahçe gibi bir şeyi ifade eder. Gülistandır, baharistandır, bostandır geceler. Gün doğmadan meşime-i şebden (gecenin rahminden) neler doğar; belli olmaz.
Bize düşen şey, Cenâb-ı Hakk’a teveccühtür. “Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol!..” Doğru yolda yürümek… Cenâb-ı Hakk’a hep müteveccih yürümek… Cenâb-ı Hak, böyle yapanları yüz üstü bırakmaz, sahipsiz bırakmaz. Siz de emin olun!.. Allah’ın inayetinden emin olun!.. Sizi sahipsiz bırakmayacağından emin olun!.. Bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün… Elverir ki, istikâmet korunabilsin! İstikâmet, Cenab-ı Hakk’ın inayetine, geriye çevrilmeyen, reddedilmeyen en önemli bir çağrıdır! O çağrıyı kullanın!..