Alman FAZ gazetesinden Ekrem Dumanlı röportajı

Alman FAZ gazetesinden Ekrem Dumanlı röportajı
Özgür basına darbe operasyonlarına yurt içi ve yurt dışında tepkiler yükselmeye devam ederken dünya medyası da gelişmeleri yakından izliyor.Almanya'nın en çok satan üçüncü gazetesi FAZ, Ekrem Dumanlı'yla bir röportaj yaptı
Yabancı medya kuruluşları, Batı'da olduğu kadar Doğu'da, gayrimüslim dünyada olduğu kadar İslam dünyasında da gelişmeleri duyurmaya devam ediyor. Son olarak Almanya'nın en çok satan üçüncü gazetesi Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ), Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı'yla bir röportaj yaparak operasyona ve perde arkasındaki gerçeklere ışık tuttu. 

Dumanlı ile özel mülakatı, Almanya’nın önde gelen Türkiye uzmanlarından ve FAZ’ın eski İstanbul temsilcisi Rainer Hermann yaptı. 14 Aralık'ta gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan; ancak aleyhinde hiçbir delil bulunmamasına karşın “terör örgütü yöneticiliği”yle suçlanan Dumanlı'dan iktibasla “Demokrasi her gün kan kaybediyor” başlığıyla verilen röportaj, gazetenin basılı nüshasında ve daha geniş bir muhtevayla web sitesinde de yer aldı. Günlük ortalama 500 bin tirajı bulunan FAZ, ülkenin en saygın gazeteleri arasında gösteriliyor. 

TÜRKİYE TERS YÖNDE İLERLİYOR 

Dumanlı, röportajda Türkiye’deki olumsuz gidişatı şu cümlelerle anlattı: “Maalesef Türkiye'de iktidar AB reformlarını terk ederek eski karanlık günlere doğru yöneldi. Çıkarılan yasalar Türkiye'yi antidemokratik ve otoriter bir devlete doğru sürüklüyor. Reformist AK Parti gitti; onun yerine 3'üncü sınıf Ortadoğu rejimini andıran bir parti geldi.” 

Böyle giderse Türkiye'nin, Batı için olduğu kadar İslam dünyası için de cazip ortak olma özelliğinin riske gireceğini vurgulayan Dumanlı, “Türkiye'nin (gitmesi gereken) yönü bellidir: Çoğulcu ve katılımcı demokrasinin devamı ve demokratik dünya ile bütünleşme. Kopenhag Kriterleri, Türkiye için bir çıkış yoludur hâlâ. Batı'nın, Türkiye ile ilişkileri demokratik reformlar çizgisinde götürmesi ve ülkeyi bu yolda cesaretlendirmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı. 

CADI AVI İÇİN MAHKEMELER ÖNCEDEN AYARLANDI

Zaman Genel Yayın Müdürü Dumanlı, özgür medyaya darbe operasyonları ve mahkeme süreciyle alakalı olarak ise “Cadı avı yapacaklarını açıkça beyan eden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın inisiyatifiyle hem mahkemeler ayarlandı hem o mahkemede görev yapacak kişiler… Terör örgütü kurmak ve yönetmek gibi akıl dışı bir suçlama yönelttiler. Ancak sadece iki köşe yazısı ve bir haberi delil diye sundular. Savunmamı yapınca hakim bile çok şaşırdı. Tutuklanan diğer dört kişinin de saçma iddialarla hapse atıldığı çok açık.” dedi. 

Bu durumun sadece Zaman veya Samanyolu'na özel olmadığını, yolsuzlukları ve otoriterleşmeyi eleştiren tüm medyanın aynı baskıyla karşı karşıya olduğunu dile getiren Dumanlı, “Hükümet hesap verme yerine darbe iddiasıyla muhalif herkese ‘paralel devlet' suçlaması yapıyor.” ifadelerini kullandı.

Gazetenin basılı nüshasında kısaltarak yer verdiği şekliyle Ekrem Dumanlı’ya yönelttiği sorular ve Dumanlı’nın verdiği cevaplar şöyle:

-Sayın Dumanlı, Aralık ayında başka gazetecilerle birlikte gözaltına alındınız. Neyle suçlanıyorsunuz?

Terör örgütü kurmak ve yönetmek gibi asılsız ve akıldışı bir iddia ile suçlanıyorum. Mahkemede 2009 yılında yayınlanmış iki köşe yazısı ile bir haberi kanıt olarak gösterdiler. Mahkemede hâkime açıkça sordum: “Beni silahlı bir terör örgütünün lideri olmakla mı suçluyorsunuz ve bu vahim suçlama için iki köşe yazısı ile bir gazete haberini mi kanıt olarak gösteriyorsunuz?” dedim. Hâkim “Evet” cevabını verdi. 

-Ama siz yine serbest bırakıldınız?

Evet, “denetimli serbestlik” ve “yurtdışına çıkış yasağı” koşuluyla serbest bırakıldım; ama bana karşı açılan ceza davası devam ediyor. 

-Yargı ve iktidar niçin sizin üstünüze geliyor? Hükümet, eski başbakan ve bugünkü cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın mesai arkadaşlarına yönelik yolsuzluk soruşturmalarını bastırmak mı istiyor?

17 Aralık 2013 tarihinde ortaya çıkan yolsuzluk operasyonunu haber yaptığımız günden beri iktidar hem gazetem Zaman’a hem de şahsıma saldırıyor. Bu saldırı sadece bize özel değil. Yolsuzlukları ve giderek artan otoriterleşmeyi eleştiren tüm medya kuruluşları aynı baskıyla karşı karşıya. Geçen Salı günü liberal görüşlü bir gazetecinin evine, attığı bir tweet nedeniyle polis baskın düzenledi; gazeteci gözaltına alındı, bilgisayarına el konuldu. Bu kadın gazeteci attığı tweet ile yolsuzluk dosyasının yargı oyunlarıyla kapatılmasını eleştirmişti. 

SKANDAL SUÇLAMALAR VE CADI AVI…

-Erdoğan, Fethullah Gülen’in Hizmet Hareketi’ne karşı kampanya ile reaksiyon gösterdi. Bu nasıl oluyor?

Erdoğan bir yıldır Hizmet Hareketi’ne ağır hakaretler ediyor, iftiralar atıyor. Hakkımızda araştırma yaptırdı. Sonuçta buldukları tek şey: El Kaide bağlantılı bir örgütün aleyhine beş yıl önce yaptığımız bir haber ve Zaman’da yayınlanan 2 köşe yazısı. Hidayet Karaca’nın suçu da Samanyolu televizyonunda yayınlanan bir dizide, Erdoğan’ın başdanışmanı Yiğit Bulut’un, o zamanki İçişleri Bakanı Muammer Güler’in de “El Kaideci” diye nitelediği bir radikal gruptan bahsedilmesi. Böyle suç olur mu? Tam bir skandal.

-Hükümet, polis ile yargının Hizmet Hareketi’nin emrinde, Erdoğan ile AKP hükümetine karşı çalıştığını iddia ediyor. Polisler ile yargı memurları Hizmet Hareketi’nin “gizli ordusu” mu?

Şayet herhangi bir devlet memuru dışarıdan talimat alıyorsa ve suç işliyorsa adil bir yargı sürecinde ortaya çıkarılıp cezalandırılmalı; ancak somut bir veriye dayanmaksızın spekülasyonlarla bir paranoya oluşturmak ve her şeyin arkasında cemaat var demek, Ortaçağ’daki “cadı avı”nı, 2. Dünya Savaşı’nda Almanya’da yaşanan çok acı olayları ve ABD’de bir dönem siyasi infazlarla hukukun rehin alındığı McCharty dönemini hatırlatan büyük bir trajedi olur.

-Subaylardan ve üst düzey bürokratlardan oluştuğu iddia edilen “derin devlet”in Erdoğan hükümetlerine karşı “Ergenekon” ve “Balyoz” adı altında darbe planları yaptığı iddiaları şimdi başka bir şekilde değerlendirilebilir mi?

Ne yazık ki Türk hükümeti AB reformlarından uzaklaştı ve eskilerde kaldığı düşünülen antidemokratik bir istikamete doğru ilerliyor. Yeni çıkarılan yasalar Türkiye’yi otoriter bir devlet haline dönüştürüyor.”Ergenekon” davasında yargılanan tüm askerler ve generaller serbest bırakıldı. Şimdilerde AKP, Erdoğan’ın kendisine darbe planları yaptığını iddia ettiği sanıklarla birlikte çalışıyor. 

HUKUK DEĞİL, SİYASET EGEMEN 

-Yargı özgür ve bağımsız mı, yoksa Kemalistlerde olduğu gibi gücü mü emniyet altına alıyor?

Yolsuzluk soruşturmalarını yürüten savcıların hepsi cezalandırıldılar, yeni bir ceza mahkemesi oluşturuldu. Erdoğan’ın talimatlarıyla mahkemeler kendisine sadık hâkimler ve savcılarla donatıldılar. 

-Cumhurbaşkanının somut olarak bununla alakası nedir?

Parlamenter sistemde cumhurbaşkanı olarak hiçbir şekilde yetkisi olmadığı halde Erdoğan geçen hafta şu açıklamada bulundu: “Başka gazeteciler de tutuklanacak.” Bu, karşımızda bir hukuk devleti davasının değil, siyasi bir davanın olduğunun açık bir kanıtıdır. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da birkaç gün önce yargı üzerinde bir vesayet kurulmaması konusunda uyarıda bulunmuştu.

AĞIR YARALI DEMOKRASİ… 

-2002 ile 2007 yılları arasında AKP hükümetleri Türkiye’de reformlar yaptı, ülkeyi daha özgür ve daha demokratik yaptı. Şimdi bu reformlar geri alınıyor. Şu an olan nedir?

AKP ilk yıllarda reformlara ve demokrasiye dönük bir görüntü sundu; bu yönde önemli adımlar atıldı. Tüm liberaller ve demokratlar gibi medya grubu olarak biz de bu politikayı destekledik. Bugünkü Ahmet Davutoğlu hükümeti ilk yılların reformlarından yüzünü çeviriyor. AB standartlarına dayanan şekilde bir demokratik devlete dönüşmeyi bekliyoruz; ancak gördüğümüz, ülkenin bölgeden de yeterince tanıdığımız gibi bir tek-parti-devletine dönüşmesidir.

-Türkiye ne kadar bağımsız veya değil, ne kadar demokratik veya değil?

Demokrasi ağır bir yara aldı ve her gün kan kaybediyor. AKP gibi düşünmeyenler baskı altına alındı. Ekonomide farklı düşünenler mali denetlemelerle susturuluyor. Basın grupları birbirinin aynı haberler vermeye zorlanıyor. Karşı çıkan gazeteciler mesleklerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya yaşıyorlar. Devlet gücü bu grupları korkutuyor. Politika ülkeyi uluslararası yalnızlığa sürüklüyor. 

MUHALİF GÖRÜŞLER, PROPAGANDA BARAJINI AŞAMIYOR

-Erdoğan’ın iktidar iddiası karşısında başka direnç gösteren var mı?

Aşırı şiddet ve misilleme faaliyetleri toplumun birçok kesiminde korkuya yol açıyor. Kapalı kapılar arkasında herkes bu endişeleri konuşuyor. Çoğu insan hükümeti açık bir biçimde eleştirmekten korkuyor. Muhalefet partilerinin ve medyanın küçük bir kısmının itirazları, hükümetin inşa ettiği propaganda barajını aşamıyor.

-Cumhurbaşkanı eleştiriye katlanamıyor mu?

Maalesef hayır. İlk yıllarda farklı tarafların eleştirilerini dinler, hatta takdir ederdi. İktidarı arttıkça farklı düşüncelere kendini kapadı. AKP içinde bile Erdoğan’dan farklı bir fikri temsil etmeye cesaret eden hemen hemen yok...
06 Ocak 2015 19:21
DİĞER HABERLER