Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün tutuklanmaları Almanya'da sert tepkilere yol açtı.
Almanya Federal Dışişleri Bakanlığı Sözcülüğü, Cihan Haber Ajansı'na "Basın ve düşünce özgürlüğünün siyasi sebeplerden dolayı kısıtlanması kabul edilemez." açıklamasını yaptı. Bakanlık, "Düşünce ve basın özgürlüğü işleyen demokrasinin iki önemli temel esaslarındandır. Temel haklar ve özgürlüklerin korunmasının zorunluluğu Türkiye'yle sürdürülen siyasi diyalogların ana parçasını oluşturmaktadır. Bu çerçevede Almanya Federal Dışişleri Bakanlığı sürekli olarak ve açıkça ifade ve basın özgürlüğünün Türkiye'de iyileştirilmesi için çalışmaktadır. Basın ve düşünce özgürlüğünün siyasi sebeplerden dolayı kısıtlanması kabul edilemez. Türkiye'deki iç siyasi gelişmeleri dikkatle izlemeye devam ediyoruz." ifadelerini kullandı.
"GÖRÜŞMELERDE GÜNDEME GETİRİLMELİ"
Almanya-Türkiye Parlamentoları Dostluk Grubu Başkanı ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) Federal Meclis milletvekili Michelle Müntefering de tepkisini "Eğer AB ve Türkiye yeniden güçlü biçimde birbirine yaklaşacaksa ve aralarındaki işbirliğini de derinleştirecekse o halde basın ve düşünce özgürlüğü kısıtlamaları gibi zor problemler de dile getirilmeli ve çözülmelidir." şeklinde gösterdi. Müntefering, "Ağır ithamlar altında yapılan tutuklamalar Cumhuriyet gazetesinin iki etkili gazetecisine isabet etti. Türkiye'de gazetecilere karşı yapılan bir düzine baskılarla bağlantılı ağır bir hadise." dedi.
Almanya Federal Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert ise "Birçok kez tekrar ettiğimiz basın ve medya özgürlüğü ile ilgili esaslar, hukuk devleti süreçleriyle ilgili hâlâ geçerliliğini koruyan ilkelere ilişkin sorular Türk temsilciler ile bir araya geldiklerinde sürekli olarak tartışılmaktadır. Bizim için bu önemlidir, Avrupa için bu önemlidir. Ve örneğin Türkiye ile bir AB üyelik süreci başlatılması düşünüldüğünde, ileride açılacak muhtemel fasıllar içinde Türkiye'ye hukuk devleti, insan hakları, yargı alanlarındaki konuları kapsayacak sorular da sorulacak." dedi.
"SIĞINMACI KRİZİNDE TÜRKİYE'NİN ANAHTAR KONUMU İNSAN HAKLARI İHLALLERİ İÇİN AÇIK ÇEK OLAMAZ"
Sosyal Demokrat Parti Federal Meclis milletvekili ve Parti İnsan Hakları Politikaları Sözcüsü Frank Schwabe konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Türkiye'nin güncelliğini koruyan sığınmacı krizinin aşılmasında anahtar rol oynayacağı gerçeği insan haklarının ihlal edilmesi için açık çek olmamalıdır. Bunun böyle olmayacağını AB yanlış anlaşmaya mahal vermeyecek şekilde açıklamalıdır. İki gazeteci Suriye'ye taşınan silahlarla ilgili haberleri yaptıkları için kendilerine ajanlık, devlete ihanet ve terör örgütüne üyelik suçlamalarında bulunuldu. Gazetecilere davayı açan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisidir." dedi.
Açıklamasının devamında "Türk hükümeti, insan hakları ve hukuk devleti prensiplerine riayet edilmesiyle gittikçe daha az biçimde ilgilenmektedir. Hükümeti eleştiren medyaya karşı sert müdahaleler yapılıyor. Son açıklanan AB İlerleme Raporu da zifiri karanlık bir resim çizmiştir. Daha güçlü bir işbirliği için bir aksiyon planının kabul edileceği AB-Türkiye zirvesine sayılı günler kala Erdoğan sığınmacı sorularıyla ilgili anahtar rolünün farkında olarak gittikçe otoriterleşen güç politikalarıyla kendisini güvende hissetmektedir." ifadesini kullanan Schwabe, "Fakat ifade ve basın özgürlüğüne riayet demokrasinin temel ilkesi ve AB üyeliği için de esaslı bir kriter olarak müzakere edilemez. AB, inandırıcılığını yitirmek istemiyorsa bu konuda içinde olunan kriz durumlarına rağmen tavizler vermemelidir. Alman hükümeti sığınmacılar konusunda ne kadar çok Türkiye ile beraber çalışmaya istek duysa da insan hakları standartları da o denli çok yüksek tutulmalıdır." dedi.
"MERKEL, GAZETECİLERİN BIRAKILMASI İÇİN AB ZİRVESİNDE DEVREYE GİRMELİ"
Federal Meclis Başkan vekili ve Yeşiller Partisi Federal Meclis milletvekili Claudia Roth ise yaptığı açıklamada, "Başbakan Merkel'den beklentimiz Brüksel'de yapılacak AB-Türkiye zirvesinde gazetecilerin serbest bırakılmaları için devreye girmesidir." talebinde bulundu. "Can Dündar ve Erdem Gül'e 'devlet sırlarını ifşa' gerekçesiyle yapılan suçlama öncelikle Türk hükümetinin suç itirafı olarak değerlendirilmelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan hoşlanmadığı gazetecilere ve eleştirel muhalefete karşı yürüttüğü intikam savaşını bu şekilde devam ettiriyor. Artık suçlular değil de bilakis suçları ve uygunsuz durumları haberleştirenler cezalandırıldıkları için Türkiye'de basın özgürlüğü ve hukuk devleti normları enkaz altında kalmıştır." dedi.
Roth, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a şu ağır eleştiride de bulundu: "Türk devleti gittikçe daha fazla biçimde demokrasi ve Türk sivil toplumunun sırtından büyük güç olma fantezileriyle kendini yiyen bir Cumhurbaşkanının enstrümanı haline gelmiştir." CİHAN