2008 ve 2012’deki Amerikan başkanlık seçimleri öncesinde Barack Obama’nın uluslararası kamuoyundan en çok destek aldığı ülkelerin başında Almanya geldi. 2016’da da başta Başbakan Angela Merkel olmak üzere Alman siyasetinin önde gelen isimleri gönüllerinden geçen adayın Demokrat Parti’den Hillary Clinton olduğunu açık bir şekilde dile getirdiler. Seçim çalışmaları kapsamında, sığınmacı politikaları nedeniyle Merkel‘i sert bir dille eleştirerek, dünyayı felakete sürüklemekle suçlayan Trump’ın sürpriz bir şekilde başkanlığa seçilmesi, Almanya'da siyaset dünyasında uzun süre şaşkınlık ve endişeye yol açtı. Hatta o dönemde Dışişleri Bakanı, daha sonra Cumhurbaşkanı olan Frank Walter Steinmeier, seçim sonucunu "ağır bir şok" olarak tanımladı. Merkel ise, Trump’ı kutlamak için neredeyse bir hafta beklerken, o dönemde oluşan soğuk hava dört yıl boyunca sürdü.
Obama döneminde ABD ile çok yakın ilişkilere sahip olan Merkel, yeni ABD başkanıyla son dört yılda ciddi sorunlar yaşadı. ABD Başkanının, ilk Washington ziyaretinde Merkel’in elini sıkmaması ise Almanya’da büyük bir skandal olarak tanımlanırken, gerek Trump ve yardımcısı Mike Pence’in gerekse Berlin’deki ABD Büyükelçisi Richard Grenell’in Almanya’yı hedef alan eleştiri ve tehditleri ikili ilişkilerin gündemini belirledi.
Başkan Trump, Almanya’nın siyasi ve mali olarak desteklediği ve Rus gazını Baltık Denizi’nin altından Batı Avrupa’ya taşıyacak olan Kuzey Akım-2 boru hattına karşı yaptırımları hayata geçirdi; Berlin’in NATO’daki savunma harcamalarına yeteri kadar destek vermediği yönünde sürekli olarak eleştirdi ve tepki olarak Almanya'daki Amerikan asker sayısını 34 binden 25 bine düşürdü.
Paris İklim Anlaşması, İran Nükleer Anlaşması, Almanya’nın 5G teknolojik altyapısının inşasına yönelik ihaleye Huawei’yi dahil etmesi ve son olarak Corona vürüsü pandemisine karşı mücadele yöntemlerindeki farklılıklar da çatışma konusu oldu. Nitekim Merkel, Trump’ın salgın konusunda Almanya’nın aldığı önlemleri eleştirmesinin ardından, ABD’deki G7 zirvesine katılma davetini reddetti.
Merkel daha öncede, Trump döneminde ABD’yle ilişkilerin aldığı gidişatın Avrupa’ya zarar verdiğini belirterek, "Artık kendi kaderimizi kendi ellerimize almalıyız" şeklindeki açıklamasıyla, Almanya’nın liderliğinde Avrupa’nın ABD’den uzaklaştığını açık bir şekilde ifade etti. Berlin’in, bu dönemde Washington’dan ziyade Paris ve Moskova ile ortak hareket ettiği görülürken, Alman medyasındaki Trump karşıtlığı da her geçen gün arttı.
Almanlar Trump’ın politikalarından endişe duyuyor
Son haftalarda medyayı taradıkça, ABD seçimlerinin salgından sonra en çok irdelenen konu olduğu dikkat çekiyor. Haber, röportaj, özel dosya ve yorumların neredeyse tümü Trump yönetimini eleştirirken, Trump'ın yeniden seçilmesi durumunda, Berlin’le Washington arasında son yıllarda hakim olan soğuk havanın devam edeceği ve hemen her konudaki temel görüş ayrılıklarının kötüleşerek süreceği iddia ediliyor. Bu haber ve yorumların da etkisiyle, Almanlar salgından çok Trump’tan korkuyor. Geniş katılımlı bir ankete görüşü sorulanların yüzde 53'ü Trump'ın izlediği politikaların kendilerini korkuttuğunu belirtirken, salgından korktuklarını ifade edenlerin oranı ise sadece yüzde 17.