Almanya'da toprağa gömülü büyük bir varilde onlarca belge ve bomba yapımına dair kılavuz bulunması, ülkede terör saldırılarından sorumlu olan RAF örgütünü akıllara getirdi. Güvenlik birimleri incelemelerini sürdürüyor.
Almanya'nın kuzeyindeki Harburg bölgesinde bulunan Seevetal'de ormanlık bir alanda geçtiğimiz günlerde toprağa gömülü bir depo ele geçirildi. Bulunan büyük bir varilde, plastik folyoya sarılı çok sayıda döküman, patlayıcı yapımına dair açıklama kılavuzları ve kimyasal madde bulunduğu açıklandı. Bölge polis çemberine alınıp güvenlik önlemleri artırılırken, kurulan seyyar laboratuvarda kriminal teknisyenler inceleme başlattı. Parmak izi veya DNA örneği arandı. Şimdi bütün bu bulgular inceleniyor.
Seevetal'ın bağlı bulunduğu Aşağı Saksonya Eyaleti'nin emniyet teşkilatı, 15 Ocak'ta tesadüfen bulunan varildeki belgelerin 80'li yıllara ait olduğunun tahmin edildiğini duyurdu. Olay Alman kamuoyunda büyük ilgi yarattı ve 1970-1998 arasında ülkedeki çok sayıda terör saldırısından sorumlu tutulan aşırı solcu Kızıl Ordu Fraksiyonu'nun (RAF) para, silah, kimlik, harita ve saldırıları üstlendikleri basın açıklamaları ile başka dökümanlarını sakladığı 18 gizli depodan biri olup olmadığı sorusunu gündeme taşıdı.
1982 yılında bir mantar toplayıcısının Hessen eyaletinde tesadüfen bulduğu gizli yeraltı deposunun örgütün merkez deposu olduğu ortaya çıkmış, orada ele geçirilen şifreli belgelerde Almanya'nın başka yerlerindeki 17 gizli depoya dair şifreli haritalar ele geçilmişti. Daha sonra iki depo daha saptanmış, ardından da örgütün ikinci kuşağının önde gelen temsilcilerinden sayılan üç üyesi pusu kurularak yakalanmıştı. Polisin şimdiye kadar çözdüğü şifreli belgelerle RAF'in sadece 11 deposu tespit edilebilmiş, Almanya'daki diğer depoları ise bulunamamıştı. Bu sebeple Seevetal'de tesadüfen bulunan varilin örgütün 12'nci deposu olup olmadığına ilişkin soruşturma yürütülüyor.
Parmak izi ve DNA örnekleri bulunması umuluyor
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Aşağı Saksonya Eyalet Emniyet Teşkilatı, incelemelerin hâlâ sürdüğünü, ilk ipuçlarının Devrimci Hücreler (Revolutionäre Zellen, RZ) adlı başka bir örgüte işaret ettiğini, ancak Kızıl Ordu Fraksiyonu bağlantısının da hâlâ ihmal dahilinde değerlendirildiğini belirtti. Ele geçirilen onlarca döküman arasında kundaklama ve patlayıcı yapımına dair kılavuzlar ile ateşli silahlar ve diğer yaralanmaların tedavisine ilişkin açıklayıcı bilgiler olduğunu da aktardı.
Kriminal teknisyenlerin ve uzmanların bölgeden aldığı parmak izi, DNA örneği gibi buluntuların ise hâlâ incelendiği, bu amaçla Federal Emniyet teşkilatı ile yakın işbirliği yapıldığı, ele geçirilen bütün doküman ve malzemelerin incelenmesi sonucu ortaya çıkacak raporun önümüzdeki hafta açıklanacağı belirtildi.
Almanya'nın travması: Kızıl Ordu Fraksiyonu
Seevetal'deki deponun bulunması, Almanya'da örgüte dair travmayı yeniden akıllara getirdi. Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) adlı örgüt, 1970'ten, kendini fesh ettiğini açıkladığı 1998'e kadar 34 politikacı, iş insanı ve üst düzey memuru öldürmüş, çok sayıda adam kaçırma, rehin alma olayı, suikast ve soygun düzenlemişti. Özellikle 1977 yılında dönemin federal başsavcısı ile şoförünün öldürülmesiyle başlayan suikastler ve saldırılar dizisi, Dresdner Bank yönetim kurulu sözcüsünün kaçırılması ve öldürülmesi, federal başsavcılık binasına saldırı ile sürmüştü.
"Almanya Sonbaharı" diye de nitelenen Eylül ve Ekim 1977'de ise dönemin Almanya İşverenler Birliği Başkanı ile şoförü ve üç polis öldürülmüş, bir Lufthansa uçağı kaçırılarak Mogadişu'ya indirilmiş, pilotun öldürüldüğü kaçırma olayı Alman özel komando birliklerinin baskınıyla beş gün sonra ancak sonlanmıştı.
Kamuoyunda endişenin arttığı, günler hatta haftalar süren adam ve uçak kaçırma, rehin alma olaylarında amaç cezaevinde bulunan örgüt elemanlarının serbest bırakılması için hükümete baskı ve şantaj yapma amacını taşıyordu. Mogadişu'daki uçak kaçırma olayının sonlanmasının hemen ardından cezaevindeki Kızıl Ordu Fraksiyonu liderleri Gudrun Ensslin, Andreas Baader ve Jan-Carl Raspe'nin intihar ettikleri açıklandı.
Örgütün ilk kuşağı olarak nitelenen üyelerin yakalanmasının 1977'deki şiddet eylemlerini engellememesi yedeklerini yetiştirdikleri gerçeğini ortaya çıkardı ve ülkede bugüne kadar süren bir korkuya neden oldu.
Üç üye hâlâ aranıyor
Beş yıl önce ise başta 1993'te düzenlenen bir bombalı saldırı gelmek üzere bazı RAF saldırılarından sorumlu tutulan örgüt üyeleri Ernst-Volker Staub, Burkhard Garweg ve Daniela Klette'nin hâlâ yeraltında yaşadıkları ve banka soyarak hayatlarını sürdürdükleri tespit edilmişti. Alman emniyeti, üçlünün 1999-2016 arasında en az 12 soygun düzenlediği ve yüz binlerce euro çaldığını açıklamıştı. Almanya Federal Emniyet Teşkilatı (BKA), üçlüyü Europol'ün 2020'de "En Çok Arananlar Listesi"ne de aldırdı.
Ancak şu ana kadar gelen bilgilere göre Seevetal'da bulunan depo, RAF'in üçüncü kuşağı temsilcisi olarak görülen söz konusu üçlünün akıbetine dair ipucu içermiyor.
Devrimci Hücreler nasıl bir örgüt?
Seevetal'da ortaya çıkarılan depodaki ipuçları, yine 1970'lerde kurulan ve 1990'lı yılların başına kadar faaliyet yürüten "Devrimci Hücreler" isimli örgüte işaret ettiği yönünde. Otonom bir örgüt olan Devrimci Hücreler de kendini "antiemperyalist ve sosyal devrim hedefi güden" bir yapılanma olarak tanımlıyordu. Kızıl Ordu Fraksiyonu'ndan farklı olarak bu örgüt yeraltından değil legal yaşam sürerek mücadele etmeyi hedefliyordu.
Sıkı bir hiyerarşik yapılanması olmayan, genelde küçük ve bağımsız hücrelerden oluşan bu solcu örgütün üyelerinin çoğunun normal bir günlük yaşam sürmesi, kamuoyunda "Boş zaman teröristleri" olarak nitelenmesine neden olmuş, tam da bu stratejilerinden dolayı uzun süre emniyet ve istihbarat birimlerinden gizlenmeyi başarmış, yapılanmaları hakkında hiçbir bilgi ele geçirilememişti. Düşmanını öldürme değil, işlemez hale getirme prensibiyle hareket eden örgütün eylemleri arasında çok sayıda bacaktan silahla yaralama da yer alıyor.
Genelde eylemlerini üstlenmeme prensibiyle hareket eden örgütün, çoğu kundaklama veya bacağından vurma gibi 200-250 saldırısı olduğu tahmin ediliyor. 1990'lı yılların başında eski ideolojilerinden uzaklaştığını ilan eden örgütün bir de Kızıl Zora (Rote Zora) adlı kadın yapılanması bulunuyordu. Örgütün adı en son, 22 yıl saklandıktan sonra 2000 senesinde Paris'te ortaya çıkan iki üyesiyle anılmış, Almanya'ya iade edilmeleri sonrasında biri 79 diğeri 71 yaşında iki tanınmış üyesi 2012 yılında yargılanmışlardı.
DW TÜRKÇE