Almanya seçimi netleştirdi: Türkiye için artık AB yok

''Merkel ile Schulz’un AB nezdindeki nüfuzunu Erdoğan’a karşı daha fazla kullanması sürpriz sayılmaz. Bilek güreşinde Almanya son sözünü söylemedi henüz. AB defteri kapanırken Türkiye’nin dümen kıracağı hiç bir liman AB kadar müreffeh ve demokrat olmayacaktır.''
Semih Ardıç / TR724
ALMANYA SEÇİMİNİ YAPTI, TÜRKİYE’YE AB KAPISI KAPANIYOR

Almanya seçimini yaptığına göre bundan sonra ne olacağına dair tahlillere ağırlık vermeliyiz. Sandıktan geçen hafta yayımladığımız (http://www.tr724.com/almanyanin-secimi-az-cok-belli/) sıralamaya yakın bir netice çıkması dolayısıyla Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan geri adım atmadıkça Berlin ile Ankara arasında gerilimin tırmanacağı artık sır değil.

Zira Almanya Başbakanı Angela Merkel, Erdoğan’ın AB kriterlerini çiğnemesine daha fazla göz yummayacaklarını seçim vaadi olarak ilan etmişti. Oyları 2013’e nazaran yüzde 8 puana yakın gerilese de sandıktan açık ara birinci parti olarak çıkması Merkel’in eline güçlendirdi.

ABD VE ALMANYA ZIMNÎ AMBARGO UYGULUYORMUŞ

Seçim geride kaldığına göre Almanya’nın tavrı sertleşirken Türkiye’nin ahvalini yine Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) sözcülerinden dinliyoruz. Türkiye’yi beş kuruş etmeyen ‘yalnızlık’ ile daha muteber olacağını iddia edenler işler aksayınca veya Saray’da tasavvur ettikleri gibi gitmeyince oyuncağı elinden almış çocuk misali ağlamaya başlıyor.

Neymiş efendim! Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Almanya başta olmak üzere bazı muasır devletler Türkiye’yi zımnî (örtülü) ambargoya maruz bırakıyormuş. Parası ödendiği ya da ödeneceğine dair muhkem teminat takdim edildiği halde savunma sanayiinde kullanılacak teçhizat gönderilmiyormuş.

NİYE ÖYLE DAVRANIYORLAR ACABA?

Nereden nereye savrulduk? Türkiye’nin kadim dost ve müttefikleri dahi artık Ankara’ya mesafeli yaklaşılıyor. Millî Savunma Bakanı Nurettin Canikli, askerlerin huzurunda aynen şunları söyledi: “Bugün birçok Amerikan ve Alman firması, savunma mamullerinde kullandığımız yedek parçaları örtülü bir şekilde ambargo uygulayarak Türkiye’ye vermiyorlar, geciktiriyorlar. Şu anda içinde yaşadığımız durum, tablo bu. Hibe filan değil, parasını peşin veriyoruz.”

Türkiye’nin savaş uçağı, tank, helikopter ve füze yaptığına mı inanacağız? Yoksa Canikli’nin satır aralarına sinen o ezik halimize mi inanacağız? Güya Canikli Almanya ve ABD’yi kimi gazi kimi muvazzaf askerlere şikâyet ediyor. Esasında bu esnada Türkiye’yi bahsi geçen devletlerin nezdinde ne kadar acınacak hale düşürdüklerini de itiraf ediyor. Adeta süt dökmüş kedi misali ‘parasını da veriyoruz oysa’ meyanında konuşuyor. Tribünlerin önünde başka basına kapalı odalarda başka perdeden dem vuruyorlar…

SOMUN VE CİVATA BİLE BİNBİR MEŞAKKETLE ALINIYOR

‘NATO üyeliği bizi bağlamaz, Rusya’dan uzun menzille S-400 füzeleri alırız. Kime ne!’ diyenlerin somun, cıvata ya da makineli tüfek kabzası için NATO üyelerine dil dökmesine ne demeli!

Madem paranız var, süper güçler zaten sizi kıskanıyor ve ‘bir dünya lideri’ dediğiniz Recep Tayyip Erdoğan’ın tarz-ı siyasetine sırtınızı yaslamışsınız, o halde bu endişe niye? Telaşa lüzum yok. Telefon ne güne duruyor? Erdoğan ABD Başkanı Donald Trump ile “Bizim siparişler ne oldu? O kadar para saçtık. Gecikme istemiyorum. Derhal yollayın malları.” kabilinden konuşur ve mevzuyu tereyağından kıl çeker gibi anında halleder. Erdoğan’ın Trump’ ikna etmesi öyle uzun sürmez, en fazla tercümanların Türkçe’den İngilizce’ye çeviri yapacakları vakit kadar beklemek kâfi.

THY ZARAR EDERKEN BİLE O KADAR UÇAK ALACAK

Bu arada Beyaz Saray sözcüsünün ikide bir çıkıp resmen tekzip etmesi Erdoğan’ın dünya liderliğine gölge düşürüyor gibi olsa da siparişleri hızlandırmasına mani olmaz. Zarar rekorları kıran Türk Hava Yolları ‘kelin ilacı olsa başına sürer’ sözüne aldırış etmeden 40 Dreamliner uçağı için Boeing’e neredeyse 11 milyar dolar ödemeyi göze aldı. Bunun hiç mi hatırı yok. Altı üstü cıvata, somun, pim, yay ve gres yağı istiyoruz. Parasıyla değil mi? Yarından tezi yok gönderirler bizim konteynerleri.

Savunma sanayii devletlerin tavır değişikliğinin anında hissedildiği bir sektördür. Almanya’yı ‘Nazi artığı ve Türkiye düşmanı partilere oy vermeyin’ hezeyanı ile çileden çıkaran Erdoğan, okyanus ötesine yaptığı her ziyarette en küçük bir gösteriye mukabil tekme tokat saldıran korumaları yüzünden ABD’nin de öfkesini celbetmeyi başardı.

Bu iki süper güçle bilek güreşine başlamak kolay olmasına kolaydır da o güreşi bitirmek hayli meşakkatlidir. Güreşi, onlar, istedikleri zaman ve şartlarda hitama erdirirler.

GIDA HAM MADDESİ İTHALATINDA BİLE AĞIRDAN ALIYORLAR

Türkiye, Canikli’nin izhar ettiği o eziklik halini sadece savunmaya dair ithalatta yaşamıyor. Pazar günü (24 Eylül) Türkiye’de gıda imalatı yapan bir dostumla telefonda hasbihal ederken mevzu Erdoğan’ın dış siyasetteki keskin sirke tavırlarının faturasına geldi.

Dostum, Hollanda ve Almanya’dan ham madde ithalatında aksaklıklar yaşandığını aktardı: “Mesela potasyum ithal edeceğiz. Muhatabımız ‘elimizde kalmadı’ diyor. Bu mümkün değil. Adamlar ağırdan alıyor. Türkiye’ye mal vermek istemediklerini hissettiriyorlar bize. Tavırları son 6 ayda çok değişti. Alışverişi bıraksak niye böyle yaptınız bile demeyecekler.”

Bu ve benzeri tarife dışı zorluklar rekabette Türkiye’nin elini zayıflatıyor. Bugün en basit ithalatta bile zorluklarla karşılaşan dostum, “Ekim ayında AB liderler zirvesinde müzakerelerin askıya alınması kararı çıkarsa ne olur?” diye suâl edince ne diyeceğimi bilemedim?

ALMANYA’DA MERKEL DÖRDÜNCÜ DEFA BAŞBAKAN

Dostuma telefonda net bir cevap veremedim, ona Almanya seçimlerini ve akabinde olacakları dikkatle takip etmesini tavsiye ettim. Telefonu kapattığımda Almanya’da sandıklar açılmaya başladı ve devlet televizyonu ARD sandık çıkış anketini duyurdu. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in partisi yüzde 32,9 oyla seçimden birinci parti olarak çıktı. Kesin neticeler açıklandığında Merkel’in yüzde 33 ila yüzde 36 arasında bir oy oranına ulaşacağı belirtiliyor.

2005’te başbakan olan Merkel, Almanya tarihinde kadın bir siyasetçi olarak bir ilke imza atarak başbakan olarak girdiği dördüncü seçimden de zaferle çıktı. Merkel ismi Alman siyaset tarihinde 16 yıl Başbakanlık yapan Helmut Kohl ile yan yana zikredilecek. Sosyal Demokrat Parti (SPD) ise yüzde 20,2 ile ikinci parti, aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif (AfD) ise yüzde 13,5 ile üçüncü parti oldu.

GÖÇMEN SİYASETİNE TEPKİ OYLARI AfD’YE YARADI

Angela Merkel (Hristiyan Demokrat/CDU) ile Martin Schulz (Sosyal Demokrat Parti/SPD) anketlere yakın oy olarak seçimde sırasıyla birinci ve ikinci oldu. Merkel’e verilen destek 2013’e nazaran yüzde 8 puana yakın gerilerken (2013’te yüzde 41 oy almıştı) bu oyların ekseriyetinin göçmen muhalifi AfD’ye gittiği anlaşılıyor.

Muhtemelen yaşlı seçmenler Merkel’e tepki olarak radikal sağcı AfD’ye meyletti ve AfD yüzde 13,5 gibi hafife alınmaması icap eden bir halk desteği ile üçüncü sırada yer aldı. SPD’nin de iktidar ortağı CDU/CSU gibi son 4 senede yüzde 5 puana yakın gerilediği görülüyor.

AfD KOALİSYONDA YER ALAMAZ

Hasılı Erdoğan’ın Türkiye düşmanı ilan ettiği partiler Meclis’teki yerlerini muhafaza etti. AfD’nin girdiği ikinci seçimde Federal Meclis’te sandalye kapması Almanya’da taşları yerinden oynatmasa da iktidarı paylaşacak üç partiye nefes aldırmayacaktır. Merkel’in başkanlığında kurulacak koalisyonda ikinci ve üçüncü ortağın Sol Parti mi, Yeşiller mi ya da liberaller mi? olacağını şimdiden söylemek zor.

Merkel’in seçimden evvel ifade ettiği gibi AfD ile ortak olmayacakları kati. Schulz’un partisi SPD seçimden ağır bir mağlubiyetle çıktığı için muhalefette kalmayı tercih edebilir. Geçen hükûmette SPD kontenjanından Dışişleri bakanlığı yapan Sigmar Gabriel de dün akşam saatlerinde bu meyanda beyanat verdi.

BERLİN’İN TÜRKİYE SİYASETİ DAHA DA SERTLEŞECEK

Dolayısıyla Merkel başkanlığında kurulacak yeni hükûmetin ilk icraatının Erdoğan’a demokrasi dersi vermek olacağı dünden belli. Seçimden evvel Merkel de Schulz da ‘Türkiye ile AB’ye üyelik müzakerelerini askıya alacaklarını’ taahhüt etmişti. Almanya’nın liderliğinde AB’nin Erdoğan’ın tek adam hevesi uğruna Türkiye’de işlenen hukuk ve demokrasi cinayetlerini daha fazla sineye çekmeyeceğini hep beraber müşahade edeceğiz.

Merkel ile Schulz’un AB nezdindeki nüfuzunu Erdoğan’a karşı daha fazla kullanması sürpriz sayılmaz. Bilek güreşinde Almanya son sözünü söylemedi henüz. AB defteri kapanırken Türkiye’nin dümen kıracağı hiç bir liman AB kadar müreffeh ve demokrat olmayacaktır.

BU KADAR RİSKE RAĞMEN TÜRKİYE’DE HERKES MESUT!

AB’den kovulacak olmak… Böyle bir kararın siyasî ve iktisadî neticelerinin ne kadar ağır olacağını ve Türkiye’de hâlâ olup biteni anlamamakta ısrar eden milyonların aymazlığını ve diğer savrulmaları düşündüm.

Ambargo açıktan ya da zımnî devam ediyor ve Türkiye’nin ufku günden güne kararıyor. Üstelik bütün bunların müsebbibi iktidar cenahında dillendirildiği gibi dış mihraklar değil. Bütün bunların müsebbibi bizzat Erdoğan. Bin küsur odalı Saray’da mukim Erdoğan’ın marifetiyle beşinci sınıf bir demokrasiye paraşütle atlıyoruz.

Görünmeyen ambargolar daha başlangıç…

24 EYLÜL 2017 FEDERAL ALMANYA MECLİSİ (BUNDESTAG) SEÇİM NETİCELERİ:

PARTİ İSMİ                                      ALDIĞI OY (YÜZDE)*

Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU):     32,9

Sosyal Demokrat Parti (SPD):         20,2

Almanya için Alternatif (AfD):         13,3

Hür ve Demokrat Parti (FDP):         10,5

Yeşiller (Die Grüne):                 9,3

Sol Parti (Die Linke):                 9

Diğer:                        4,8

(*) Resmî olmayan, sandık çıkış anketlerine göredir.

25 Eylül 2017 13:04
DİĞER HABERLER