Almanya'da AfD'nin yasaklanması tartışmaları alevlendi

Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın AfD'yi "kesin aşırı sağcı" olarak sınıflandırması, partinin yasaklanması tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.
Almanya'da iç istihbarat kurumu olan Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından Almanya için Alternatif (AfD) partisinin "kesin aşırı sağcı" olarak sınıflandırılmasının hemen akabinde siyasi arenada bazı adımlar atıldı. Bu kapsamda AfD'li iki parlamenterin, Hessen Eyaleti Avrupa Bakanı Manfred Pentz'in Sırbistan ve Hırvatistan gezisine eşlik etmesine izin verilmedi. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili Bakan Pentz, bu kararın gerekçesini açıklarken, uluslararası muhataplarından "kesinleşmiş aşırı sağcı bir partinin temsilcileriyle aynı masaya oturmalarını beklemenin uygun olmayacağını" belirtti.

DW Türkçe'nin haberine göre Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın kararı sonrasında aşırı sağcı partiyi bekleyen tek önlem bu değil: Birçok eyalet yönetimi, hâkim, polis, öğretmen veya asker gibi devlet memurluğu görevlerinin AfD üyeliğiyle bağdaşıp bağdaşmadığını incelemek istiyor.

Almanya'nın yeni Başbakanı Friedrich Merz de Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın kararına atıfta bulunarak, "Geçen hafta sonundan bu yana, benim için de Federal Meclis'teki milletvekillerini ve AfD milletvekillerini Meclis Başkanı olarak seçmek hayal dahi edilemez" dedi.

AfD'den tepki
Bu durum, AfD'nin Şubat 2025'teki Federal Meclis seçimlerinde elde ettiği başarı sonrasında siyasi olarak normalleşme çabası için bir geri adım anlamına geliyor. AfD, son seçimde yüzde 20,8 oy alarak Almanya'nın en güçlü ikinci siyasi partisi olmayı başarmıştı.

Bu siyasi karşı rüzgârın nedeni, Almanya için Alternatif (AfD) hakkında Alman iç istihbarat servisi olan Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın yaptığı sertleşen değerlendirme. Teşkilat, 2 Mayıs 2025'ten bu yana partiyi artık sadece "aşırı sağcı şüpheli vaka" olarak değil, "kesin aşırı sağcı vaka" olarak sınıflandırıyor. Basın açıklamasında konuşan kurumun başkan yardımcıları Sinan Selen ve Silke Wilems, bu kararın temelinde "Almanya'daki tüm nüfus gruplarını aşağılayan ve insanlık onurunu ihlal eden, etnik kökene dayalı bir halk anlayışının yattığını" belirtti.

AfD, bu sınıflandırma nedeniyle Anayasayı Koruma Teşkilatı aleyhine Köln İdare Mahkemesi'nde dava açtı. AfD eş başkanları Tino Chrupalla ve Alice Weidel, partinin "kesin aşırı sağcı" olarak sınıflandırılmasını "açıkça hukuka aykırı" olarak nitelendirdi. Teşkilatın, Almanya'nın göçmenlik politikasını eleştirmeyi suç saydığını savunan parti başkanları, "Anayasayı ihlal eden AfD değil, Alman iç istihbarat servisi" dedi.

İç istihbarat servisinin bir kurum olarak İçişleri Bakanlığı'na bağlı olması ve dolayısıyla federal hükümetin bir kurumu olması da eleştirilere neden oluyor. AfD'li politikacılar, hükümet partilerinin Anayasayı Koruma Teşkilatı'nı kullanarak siyasi muhalefeti bastırmaya çalıştığını iddia ediyor.

AfD yargının odağında
Ancak güvenlik teşkilatının raporu, büyük ölçüde bağımsız yargının mahkeme kararlarına da dayanıyor. Bu kararlar, AfD'nin ne kadar radikal olduğunu kapsamlı bir şekilde belgeliyor. Münster Yüksek İdare Mahkemesi'nin 13 Mayıs 2024 tarihli emsal niteliğindeki kararında, AfD'nin amacının "göçmen kökenli Alman vatandaşlarına hukuken daha düşük bir statü tanımak" olduğuna dair makul bir şüphenin bulunduğu belirtildi. Mahkeme, kararına dayanak olarak kapsamlı kanıtlar sunuyor ve Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın AfD'yi gözlemlemesini haklı buluyor.

AfD'nin birçok yetkilisi de Alman mahkemeleri tarafından mahkûm edildi. Bunlar arasında, partinin en etkili isimlerinden biri olan Thüringen Eyaleti Teşkilat Başkanı Björn Höcke de bulunuyor. Höcke, seçim kampanyası etkinliklerinin sonunda Adolf Hitler'in ünlü saldırı birliği Sturmabteilung'un (SA) sloganını defalarca ve bilerek kullandı.

AfD'nin aşırılık yanlısı çabalarına dair kanıtların çokluğu karşısında, Dışişleri Bakanlığı, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun suçlamalarını da reddetti. Rubio, X platformunda Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın, AfD hakkındaki sertleşen değerlendirmesini "örtülü bir tiranlık" olarak eleştirmişti. Federal hükümet ise aynı platformda, bu değerlendirmenin "Anayasa ve hukuk devletini korumak için yapılan, iyi düşünülmüş ve bağımsız bir soruşturmanın sonucu" olduğunu savundu.

AfD'nin kesin aşırı sağcı bir parti olarak sınıflandırılması, AfD'ye karşı olası bir yasaklama davası açılması tartışmasını da alevlendirdi. Çeşitli siyasi görüşlerden ve partilerden politikacılar ile sivil toplum örgütleri, en yüksek Alman mahkemesi olan Federal Anayasa Mahkemesi tarafından böyle bir inceleme sürecinin başlatılmasını destekliyor. Aynı zamanda, neredeyse tüm partilerde bu tür bir karara karşı şüphe ve çekinceler de mevcut.

Parti yasaklamak zorlu bir süreç
Almanya'da bir partinin yasaklanması, hayli zorlu ve engebeli bir süreci kapsıyor. Bir partiye karşı yasaklama davası ancak Federal Meclis, federal hükümet veya Eyaletler Meclisi (Bundesrat) tarafından açılabilir. Anayasa Mahkemesi'ndeki yargılamada, en yüksek Alman yargıçlarının üçte iki çoğunluğunun kararı gerekiyor. Almanya'da son olarak bir partinin yasaklanmasının üzerinden on yıllar geçti. Özetle; yargının kararı üzerinde siyasetin hiçbir etkisi bulunmuyor, sadece başvuru yapabiliyor.

AfD’ye karşı yasaklama davası açılması, Almanya'daki çok sayıda anayasa hukukçusu tarafından destekleniyor. Bunlardan biri olan Bielefeld Üniversitesi Anayasa Hukuku Profesörü Franz Mayer, "Nasyonal Sosyalizm ile ilgili tarihî deneyimlerimizden sonra, Anayasa'da kasıtlı olarak belirli önlemler aldık" diyor ve Saint-Just de Richelbourg'un ünlü sözünü hatırlatıyor: "Özgürlük düşmanları için özgürlük yok!"

Mayer, parti yasaklama talebinin, yurt dışında "özgürlük düşmanı" bir adım olarak algılandığının farkında: "Özellikle ABD'de, bu Alman tarihinden kaynaklanan yaklaşımın her seferinde açıklanması gerektiğini defalarca deneyimledim. Alman hukuk devletini çok kısa sürede kitlesel cinayet işleyen bir terör sistemine dönüştüren Nasyonal Sosyalist şiddet yönetimiyle ilgili Alman deneyimi göz önüne alındığında, bu yaklaşımı doğru buluyorum."

Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın AfD hakkındaki mevcut değerlendirmesine atıfta bulunan Mayer, bu partiye üye olan devlet memurları hakkında somut hukukî yaptırımların uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu düşünüyor ve ekliyor: "Örneğin aşırılık yanlısı hâkimlerin görevde kalması kesinlikle kabul edilemez."

 
08 Mayıs 2025 10:20
DİĞER HABERLER