Alman Vakıfları Göç ve Uyum Bilirkişi Konseyi'nin (SVR) yaptığı son araştırmaya göre ülkedeki göçmenler Almanca medyaya, ailelerinin geldiği ülkedekinden daha çok güveniyor.
Alman Vakıfları Uyum ve Göç Bilirkişi Konseyi'nin (SVR) sonuçlarını bugün açıkladığı araştırmasına göre, Almanya'da medyaya güven 2018-2020 döneminde genel olarak arttı. Göçmen kökenlilerin Almanca medyaya güveninin, geldikleri ülkeninkinden daha fazla olduğu belirtildi. Göçmen kökenlilerin uyumuna dair ipuçlarını da ortaya koyan "Uyum Barometresi" başlıklı araştırma Türkiye kökenliler konusunda da çarpıcı sonuçlar ortaya çıkardı.
DW Türkçe'nin haberine göre, araştırmaya katılan göçmen kökenlilerin, Almanca medyaya, geldikleri ülkenin medyasından daha fazla güvendiği ortaya çıkarken, Türkiye kökenlilerde bu oranın düşük kaldığı görüldü.
Araştırmaya katılan Türkiye kökenlilerden yüzde 44'ü Almanca medyaya "genelde" veya "tamamen" güvendiğini söylerken, bu rakam Türkçe medya söz konusu olduğunda toplamda yüzde 35'te kaldı. Sadece Türkçe medyanın yazdıklarına güvendiğini söyleyenlerin oranıysa yüzde 15 olarak tespit edildi. Türkçe medyaya "genellikle güvenmem" veya "kesinlikle güvenmem" diyenlerin toplamı ise yüzde 65'e tekabül ediyor. Göçmenler arasında sadece geldiği ülkenin medyasına güvenlerin oranı yüzde 6 ile Türkiyeli göçmenler arasında olduğundan çok daha düşük.
Kökenlerinin bulunduğu ülkedeki medyaya en az güvenen grupsa Almanya'daki Rusya kökenliler. Geldiği ülkenin medyasına en çok güvenenleri ise Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerden Almanya'ya göç etmiş olanlar oluşturuyor.
Uyum Barometresi araştırmasına göre, göçmen kökenlilerin ağırlıklı olarak Almanca medyayı takip ettiği, Türkiye kökenli göçmenlerde ise Türkçe medyayı takip edenlerin sayısının biraz daha fazla olduğu belirlendi.
Almanya'da doğan ve ailesinin göç geçmişi olanlar ile bizzat kendisinin göç tecrübesi olanlar karşılaştırıldığında, ilk grubun anavatan medyasına daha az yöneldiği de kaydedildi. Araştırmada öne çıkan bir diğer nokta da, ailesinde göç geçmişi olanların olmayanlara göre daha fazla sosyal medya kullandığının tespit edilmesi oldu.
Araştırmaya katılan, Almanya'da yaşayan göçmen kökenlilerin yüzde 67'si "genellikle," "çoğunlukla" veya "tamamen" Almanca medya kullandığını beyan etti. Ailelerinin kökenlerinin bulunduğu, gelinen ülkenin dilinde medyayı takip ettiğini söyleyenlerin oranıysa yüzde 36'da kaldı.
Araştırmaya katılanların neredeyse üçte biri göç bağı bulunan ülkenin medyasına kesinlikle güvenmediğini söyledi. Bu oran Alman medyasına güvensizlik söz konusu olduğunda sadece yüzde 10 oldu.
Türkiye kökenlilerin Almanca medyaya güveni konusunda ise göçmen kökenlilerin genel ortalamasından düşük olarak yüzde 44'ünün yani yarıdan azının Almanca medyaya "daha çok" veya "tamamen" güvendiği tespit edildi.
Anadilde medya kullanımı konusunda da Türkiye kökenliler genelin ortalamasından farklılık gösteriyor. Göçmen kökenlilerin çoğu Almanca medyayı tükettiğini beyan ederken, Türkiye kökenlilerde Almanca ve Türkçe medyanın hemen hemen aynı oranda kullanıldığı saptandı. Göçmen kökenliler ile sonraki kuşakların çoğunlukla Almanca medya tükettiği tespit edilen araştırmada, bu oranın Almanya'da doğanlarda neredeyse yüzde 90 olduğu kaydediliyor.
Ayrıca göçmen kökenlilerde sosyal medya kullanımının da daha fazla olduğu, göç geçmişi olmayanların ise daha çok dijital gazete ve dergi tükettiği belirlendi. Televizyon tüketiminde ise göç kökeni olanlarla olmayanlar arasında pek fark tespit edilmediği, birbirilerine yakın oranda televizyon izlendiğinin saptandığı belirtildi.
Uyum Barometresi'nin söz konusu araştırması için Kasım 2019-Ağustos 2020'de 15 bin kişinin medya kullanım alışkanlığı soruldu. Söz konusu katılımcı gruptakilerin 7 bininin kendisinin veya ailesinin göç geçmişi olduğu belirtiliyor.
Almanya'da Türkiye kökenli göçmenlerin anadilde medya tüketimi, paralel toplumsal yapıların oluşacağı yönündeki iddialar nedeniyle sıkça tartışma yaratıyor. Ancak geçmişte konuyla ilgili yapılan araştırmalar sonrasında da pek çok uzman, Türkiye kökenli göçmenlerin de homojen bir grup olmadığı, medya tüketiminin Alman toplumunda da olduğu gibi kendi içinde farklılıklar gösterdiği, dolayısıyla genellemelere gitmenin yanlış olacağı yorumları yapıyor.