Tutuklama/soruşturma başlığı altında yapılan uyarıda son iki yıldır Alman vatandaşlarının Türkiye'de keyfi olarak tutuklandığı vurgulandı. Alman vatandaşlarının soruşturulması ve tutuklanmasıyla sonuçlanan eylemlerin genel itibariyle hükümeti sosyal medyadan eleştirme kapsamında gerçekleştiği hatırlatıldı.

Alman yasalarına göre ifade özgürlüğü kapsamındaki bu eylemlerden soruşturmalar türetildiğinin belirtildiği duyuruda ''bu eleştirel içeriklerin 'beğen'ilmesi, paylaşılması dahi suç kabul edilebilmekte, kamuya açık olmayan yorumların, isimsiz ihbarlar yoluyla Türk polisine de iletileceği varsayılmalıdır.'' uyarısı dikkati çekti. Bu paylaşımlardan özellikle Cumhurbaşkanı'na hakaret ya da terör örgütü propagandası soruşturması açılırsa bunun birkaç yıl hapis cezasıyla sonuçlanabileceğinin de altı çizildi.

Bunlar dışındaki tutuklamaların Gülen Hareketi bağlantısı sebebiyle gerçekleştiği belirtilirken uyarı metninde şu ifadeler yer aldı: 

Açıklamanın burasında Hizmet Hareketi için 'Gülen Bewegung' yani 'Gülen Hareketi' ifadesi kullanılması dikkat çekti.

Tutuklamalar gerçekleştikten sonra Uluslararası Hukuka aykırı olarak Konsolosluğun şahısla irtibat kurmasının Türk Hükümeti tarafından 'birkaç ay' engellendiğinin ifade edildiği metinde açıklanan uyarıların sadece Alman vatandaşlarını değil, Türkiye vatandaşlarını ya da Türkiye ile özel/kişisel bağlantıları olan kişileri de etkileyeceği detayına dikkat çekildi.

'İç Politika uyarıları' başlığı altında 19 Temmuz 2018'de OHAL'in prensip olarak kaldırılmış olmasına rağmen hükümetin kolluk kuvvetlerine ve yargıya verdiği yetkileri devam ettirdiğinin ortaya konulduğu Dışişleri Bakanlığı açıklamasında bunun tutuklanma risklerini de artırdığı vurgulandı.

Burada Hizmet Hareketi'ne özellikle dikkati çeken Bakanlık şu ifadeleri kayda geçirdi: