Altaylı kendine sigorta yaptı

Habertürk'te kendini unutturan Fatih Altaylı lince katılmak için sahneye çıktı. Altaylı'nın verdiği bir röportajda söyledikleri tr724'den 'Siyah-Beyaz' köşesinde ele alındı.
Fatih Altaylı, medyaradar’dan Alev Gürsoy Cimin’in sorularını cevaplamış. Aslında büyük bir vakit kaybı olmuş çünkü zaten iktidarın havuz aracılığıyla üfürdüğü şeyleri bir de Altaylı’nın ağzından duymanın ötesine geçmeyen röportajda Altaylı kendisi için ‘FETÖcülere boyun eğmedim, amaçları beni içeri atmaktı’ diyor. Yılların gazetecisi Altaylı elbette neyin ne olduğunu bilir de kendisine sigorta yapmak işine geliyor.  Yine de başarısız darbe girişimini konuşmak için en uygun isimdir Altaylı. Yıllardır Kenan Tekdağ’ı devirmek için kulisler yapar ama bir türlü patronu Ciner’i aşamamıştır. Aşması da mümkün değildir zira pek de temiz bir sicile sahip olmayan Ciner’in sır küpü ve avukatı Tekdağ’ı gözden çıkarabileceğini düşünmek safdillik olur.

Gelelim röportaja. Altaylı, köprünün tek taraflı kapatılmasından bunun bir darbe olduğunu anlamış. Halbuki köprünün tek taraflı kapatılması saçmalıktan öte bir şey değil. Burdan bunun bir darbe olmadığını anlaması gerekirdi. Neyse. Röportajda Adil Öksüz’ün kaçmasına yardım etiği iddia edilen eski Habertürk Ankara Temsilcisi Erdal Şen’in de uzun uzun bahsi geçiyor. Altaylı kişiliğine yakışır bir şekilde cevap hakkını kullanamayacak bir meslektaşına hakaret ediyor, düşene bir tekme de kendisi savuruyor.

ALMAK İÇİN YALVARMIŞLARDI

Öncelikle Erdal Şen’in Habertürk’e alınmasının bir taktik olduğunu hükümete yaranmak için bir hamle olduğunu itiraf ediyor Altaylı: “O dönem iktidar partisi ile haber anlamında sorunlarımız vardı. Muharrem bu sorunu aşmak için Erdal Şen’i AKP veya Başbakanlık muhabiri olarak işe aldı. Sonrasında Erdal Şen Ankara haber müdürü oldu bir süre..” Bir haber yüzünden gazete ile iktidar arasında ipler kopunca Erdal Şen Ankara temsilcisi yapılmış. Yönettiği gazetede atamaların nasıl yapıldığına bir örnek. Erdal Şen’i almak için döktükleri dilleri inşallah cezaevinden çıktığında dönemin Zaman Ankara temsilcisi Mustafa Ünal anlatır.

Röportajı yapan Cirmin’in terbiyesiz üslubuna da değinelim. Soru aynen şöyle: “Hiç mi fark edemediniz burnunuzun dibindeki bu adamı, neden müdahale etmediniz?”  Biraz adam olsa Altaylı sen ne diyorsun nasıl böyle konuşursun bir gazeteci-meslektaştan bahsediyoruz der ama nerde Altaylı’da o nezaket. Erdal Şen’in herhangi bir mahkumiyeti var mı? Hakkında sadece havuzun servis ettiği iddialar olan bir insanı yargısız infaz etmekten utanmıyor Altaylı.

Yeri gelmişken Erdal Şen ve Adil Öksüz olayına bir parantez açmak gerekiyor. Hürriyet’in yargısız infaz yaparak kurtların önüne attığı Erdal Şen ile ilgili çok önemli bir gerçek ısrarla saklanıyor. Erdal Şen ile Adil Öksüz akraba, bacanaklar. Adil Öksüz’ün baldızından 70 yaşında tekerlekli sandalyede kayınvalidesine kadar herkes tutuklandı ve Erdal Şen de bu tutuklamalardan payını aldı. Darbe olduğunda Şen,  memleketi Nazilli’de yaz tatilini geçiriyordu. Ama ısrarla bu bilgiyi saklıyorlar. Erdal şen bırakın şüpheli bir insanı saklamayı asla kriminal bir olaya karışmayacak kadar titiz ve çekingen bir insandır. Zaten Altaylı da röportajda Şen için “ürkek, tabir yerindeyse biraz argo olacak ama tırsak bir çocuktu” diyor. İşin en üzücü yanı Yalçın Akdoğan’ın bizzat çabaları ile işinden olan ve uzun süre işsiz gezen Şen, özel sohbetlerinde Fatih Altaylı’dan her zaman saygıyla söz ederdi. Yazık.

TURGAY CİNER KASETLERİ KİMİN İŞİ?

Altaylı’ya göre kendisinin bir pisliği olsa içeri atacaklarmış ama bulamamışlar. İsmi yazılı CD’lerle kendisine mesajlar verilmiş falan. Halbuki Zekariya Öz’ü ve bütün emniyet müdürlerini cemaatçi olarak anlattığı röportajında bunun o kadar da zor bir şey olmadığı rahatlıkla anlaşılıyor. Hakimin, savcının, polisin karanlık bir yapının elamanı olduğu bir durumda herhalde Altaylı’yı içeri almak zor olmasa gerek. Altaylı farkında olmadan aslında bu kamu görevlilerinin hakkını teslim ediyor.

Kendisi ile ilgili anketler üzerinde toplama-çıkarma yaptığı kasetler için sadece cemaatin işi olmadığını söylüyor. Başka ülkelerin istihbarat birimleri de varmış işin içinde. Peki patronu Turgay Ciner’e özel hayatı ile ilgili konuşmaların ucunu göstererek hizaya çekenler kimdi? Hiç o bahse girmiyor. O günden sonra Sabah’la yarışa girişen Habertük’e hiç bakmamış anlaşılan.

BÖYLE DOST DÜŞMAN BAŞINA

Altaylı’nın iyi gün ve kötü gün moduyla ilgili başka bir örnek. Altaylı, cemaate başından beri karşı olduğunu anlatırken Ekrem Dumanlı için medya ahkamı kestiğini söylüyor. Birkaç hafta önceki başka bir röportajında Dumanlı için dostum değildi diyor. Bakın Altaylı, aleyhinde gazetelere reklam veren Müteahhit Ağaoğlu için kendisini arayan Dumanlı için neler demiş zamanında:
''…Ali Ağaoğlu şimdi benim aleyhime gazetelere ilan vermiş, Adam gibi adam bir yayın yönetmeni dostum arayıp “Eğer seni üzecekse biz bu ilanı kabul etmeyiz” deyince haberim oldu, “Yok canım niye üzüleyim, Tam aksine, senin gibi bir dostum olduğu için sevindim” dedim.

CEMAAT VE SEKS KONULARI!

Bütün dini bilgisi Cübbeli ile yaptığı talk showlar,  tarikat ve cemaatlere ilgisi de Murat Bardakçı’dan duyduğu kadar olan Altaylı, cemaat için “ben FETÖ’yu gerçek bir dini cemaat olarak görmediğim için gücünü uzun süre koruyacak bir yapı olarak kabul etmiyorum. Çünkü orada çıkar, para ve hatta öğrendiğimiz kadarıyla seks konuları bile varmış. Yani inanç değil çıkar cemaati daha çok. En azından üst yapısı öyle. O yüzden çok uzun soluklu olmaz.” diyor.

Bakın 15 Temmuz’dan sonra aydınlanan Fatih Altaylı, cemaatin ömrü için daha önce neler karalamış:

“Geçtiğimiz 10 yılda Cemaat kisvesi giyenler, şimdi üzerlerinden bunu atarak “Vallahi Cemaatçi değiliz” yaftasıyla dolaşmaya başladılar.
Bu nedenle “Cemaat’ten kaçış başladı” tespiti doğrudur.
Ama Cemaat’in “Öz” kitlesinde bir kopma olduğunu hiç zannetmiyorum.
Cemaat’i sadece “Hizmet” olarak görenler, Cemaat’le bağlantısını mideden değil kalpten yapanlar, Cemaat’le yükselmeyi değil Cemaat’i yükseltmeyi hedef olarak benimseyenlerin Cemaat’ten koptuğu falan yok.
Cemaat aslında kendi kendisiyle baş başa kalıyor.
Olan budur.”  08.01.2014

“Cemaat uzun yıllardan beri, yaklaşık 20 yıldır ilk kez “iktidar ortağı olmadığını” anladı.
Peki bundan sonra ne olur?
Elbette Gülen Cemaati ortadan kalkmaz. Eski gücünü kaybeder ama varlığını sürdürür.  AK Parti diye bir parti kalmadığı zaman bile Cemaat büyük bir ihtimalle varlığını sürdürecektir.” 22.01.2014

DOĞRU YANLIŞ BİLEMEM AMA

Altaylı, röportajda futbol dünyasındaki cemaat sempatizanı futbolcular hakkında da konuşuyor. Galatasaray’da bilinen isimleri ve bilinen şeyleri zikrettikten sonra Emre Belözoğlu ile ilgili bir iddiada bulunuyor.  Mahalle kadınlarının sıkça kullandığı ‘doğu mudur yanlış mıdır günahını almayayım’ ama deyip içindeki gerçek düşüncesini söylüyor: “O dönem karıştığı bir trafik kazasından FETÖ’cü polisler sayesinde yırttığı konuşulmuştu. Doğru yanlış bilemem.”  Madem Fatih Altaylı bilmiyor olayın doğrusunu anlatalım. Belözoğlu 29 Ekim 2000 günü sabah erken saatlerde araçların yavaşlamadan ilerlediği E-5’te,  yaya olarak karşıdan karşıya geçmek isteyen bir şahsa çarpmıştı. Emre Belözoğlu gözaltına alındığında kendisi ile yakından ilgilenen Mehmet Ağar’dı. Hani Altaylı’nın hapisten çıktıktan sonra geçmiş olun demek için aradım dediği Mehmet Ağar. Hani şu Susurluk’taki bütün kirli çamaşırlarına rağmen Galatasaray kongresinde boy gösteren eski bakan. Geçen yazıda belirttiğimiz gibi Galatasaray posterinde yer alacak kadar camianın içindeki Mehmet Ağar.

Programları iptal edilen, Erdoğan’ın bir lafıyla yazıları kesilen, zorunlu tatile gönderilen, spor ve araba yazarına çevrilen Altaylı biraz onuru olsa zaten çoktan istifa ederdi. Röportajda buna da cevap veriyor. Bu da geçer yahu deyip devranın dönmesini bekliyormuş

tr724
25 Eylül 2016 13:47
DİĞER HABERLER