[ANALİZ] Aşıyla gelen ve kaçan fırsatlar

Toplumları etkileyen bu tür geniş ölçekli hadiseler, güçlerin yeniden şekillendirilmesinde büyük önem taşıyor.

Aşıyla gelen ve kaçan fırsatlar
Kamil Ergin | Brezilya

Covid salgını bir terazi gibi ülkeleri yeniden tarttı. Herkes bu kabusun hızla bitmesi için bir mucize bekledi ne varki hadiseler doğal seyrinde ilerledi. Arkası arkasına onaylanan aşı haberleri bir nebze olsun umut uyandırdı ancak süreç henüz bitmedi. 

İlerleyen zaman diliminde farklı ülkelerde geliştirilen aşılar veya ilaç tedavileri de gündeme gelecektir. Şimdilik yarışın galipleri Amerika, Almanya, İngiltere, Çin ve Rusya oldu. Böylece dünyanın beş büyük ülkeden oluştuğu ve diğerlerinin bunların birer şubesi olduğu bir kez daha tescillenmiş oldu. Bu ülkelerin ortak özelliği, -Almanya hariç- aynı zamanda Birleşmiş Milletler (BM) daimi üyeleri olmaları. Yani dünyada sözü geçen beş ülke.  

Toplumları etkileyen bu tür geniş ölçekli hadiseler, güçlerin yeniden şekillendirilmesinde büyük önem taşıyor. Örneğin, Yusuf Aleyhisselam’ın kıssasında anlatıldığı üzere 7 yıl süren kıtlık, Mısır coğrafyasında güç dengesinin el değiştirmesine vesile olmuştu. Yaşanacak hadise rüya ile kendisine bildirilen ve buğdayı sapıyla birlikte saklama sırrı verilen Hz. Yusuf, yarıştan galip çıkarak rakiplerine hükmetmişti. Günümüze bakan yönüyle aşı yarışı da böyle bir öneme sahipti. Kovidle mücadele ve aşı üretme konusunda yeterli başarıyı sağlayamayan ülkeler sınıf atlama fırsatını kaçırmış gözüküyor.

Bununla birlikte aşı, küresel barışın simgesi olabilir veya böyle bir arayışı tetikleyebilirdi. Bunun yerine ticari bir ürün olarak sermayenin tekelinde bir silaha ya da kalkana dönüştü. Gelişmiş ülkeler, toplam nüfusunun birkaç katına yetecek kadar aşı satın alırken buna gücü yetmeyenler sıraya girdi. Bu pazarda üçüncü dünya ülkelerine ne zaman sıra gelir kestirmek güç. Dünyada kaynakların dağılımı, refah seviyesi ve temel insani ihtiyaçlara erişimde varolan adaletsizlik, aşıyla birlikte iyice gün yüzüne çıkmış oldu.

Diğer yandan,  mRNA teknolojisinin ilk kez insanlar üzerinde tedavi amaçlı uygulanacak olması tıp dünyasında yeni bir çığır açtı. Genetik bilimi, kodlar üzerinde oynamanın insanlara sunacağı faydalar ve potansiyel tehlikeleri açısından tartışmalı bir alan.  Bu kodların deşifre edilmesi, kopyalanıp yapıştırılabilmesi veya bozuk olanların ayıklanabilmesi hali hazırda mümkün iken uygulamaya geçilmesi durumunda insan ırkı üzerinde ne tür etkiler oluşturacağını öngöremiyoruz. mRNA teknolojisiyle üretilen aşılar başarı sağlarsa farklı hastalıkların tedavisi için benzer yöntemlerin denenmesine cesaret verecektir.

Son olarak aşı, mesih gibi herkesin beklediği bir kurtarıcı sembolüne dönüştü. Hadiseye bu açıdan yaklaşırsak aşı karşıtlarını ve sundukları argümanları anlamak oldukça güç. İşin ilginç tarafı, aşıyla ilgili komplo teorilerine inananların oranının gelişmiş ülkelerde dahi çok yüksek olması. Bu da hangi konuda olursa olsun herkesin üzerinde ittifak edeceği evrensel çözümlere insanlık olarak ne kadar uzak olduğumuzu göstermesi açısından manidar. 

Sonuç olarak, insanlığın başına gelen bu felaket, bize aynı gemide olduğumuzu bir kez daha hatırlattı. Aşının siyasi ve ekonomik boyutlarından bağımsız olarak tüm milletler salgına karşı ortak bir çözüm arayışı için alarma geçti. Belki de aşı vesilesiyle küresel iklim krizi, su kaynaklarının tükenmesi, mülteci akını gibi dünyanın genelini etkileyen konular üzerinde birlikte kafa yorma ve hareket etme kabiliyeti kazanılır. Keşke Korona gibi toplumların bünyesini saran cehalet, fakirlik ve iftirak salgınlarıyla mücadele için de bütün milletler aynı seferberliği gösterebilse.

15 Aralık 2020 17:04
DİĞER HABERLER