Beklenen oldu… AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçiminde en çok korktuğu adayı elemek için ilk adımı attı. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na hapis cezası ve siyasi yasak geldi.
MURAT ÇETİN - ANALİZ
Beklenen oldu… AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçiminde en çok çekindiği adayı elemek için ilk adımı attı. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na hapis cezası ve siyasi yasak geldi. İstanbul Anadolu 7’nci Asliye Ceza Mahkemesi, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle İmamoğlu hakkında 2 yıl 7 ay hapis cezası ve siyasi yasak kararı verdi. Kuşkusuz bu karar önce İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidecek ve yüksek yargının onamasından sonra kesinleşecek. İmamoğlu hakkındaki kararın ne zaman kesinleşeceğini kestirmek güç. Normal şartlarda bu kararın üst mahkemelerde temyiz sürecinin en az bir yıl sürmesi beklenir. Ama burası Türkiye! Özellikle 15 Temmuz darbe olayı sonrasında hukukun nasıl siyasallaştığını çok net gördük.
İmamoğlu hakkındaki bu karar artık tamamıyla siyasetin konusundur ve bu kararın siyaseten yansımaları olacaktır. Şunu söylemek artık mümkün; Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı kim olursa olsun mitinglerin en güçlü ismi İmamoğlu’dur. İmamaoğlu kararını iki açıdan değerlendirmek gerekiyor. Birincisi; kararın onanmasından sonra İmamoğlu siyasi yasaklı hale gelecek ve Cumhurbaşkanı adayı olamayacak. İkincisi, İmamoğlu İBB Başkanlığı’nı bırakması gerekecek. Yani AKP, 2019’da siyasi ayak oyunları ile almaya çalıştığı ancak bir türlü başaramadığı İBB Başkanlığı’nı bu defa hem de seçimlere belki de az bir zaman kala almış olacak. Ama seçimlerin Nisan veya Mayıs 2023’te yapılacağın hesap edersek İmamoğlu’na ilişkin nasıl bir yol haritası çizileceğini de önce CHP daha sonra Millet İttifakı belirleyecek.
Geriye dönüp baktığımızda, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun siyasi yasaklı hale getirilmesi aslında İmamoğlu kararı öncesinde tam anlamıyla bir test sürüşü özelliği taşıyordu. AKP iktidarı önce Kaftancıoğlu’nu siyasi yasakla getirerek kamuoyunun nabzını ölçtü. Kaftancıoğlu’nun yasaklanmasına ilişkin tepkiler cılız kaldı ve bu Erdoğan’a büyük bir koz verdi. Test sürüşünden sonra ikici karar geldi ve bu defa İmamoğlu siyasi yasaklı hale getirildi. Hem Kaftancıoğlu hem de İmamoğlu kararları AKP’nin muhalefetle hesaplaşması olarak görmek gerekiyor. Kaftancıoğlu, İmamoğlu’nun 2019’deki İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerini kazanmasında önemli rol oynadı. Kürt siyasetine yakın bir isim olan Kaftancıoğlu, HDP seçmeninin sandığa giderek İmamoğlu’na oy vermesinde etkili oldu. Erdoğan, Kaftancıoğlu’nun İBB seçimlerindeki etkisini çok iyi biliyor ve bu gerekçe ile Kaftancıoğlu’ndan hoşlanmıyor. Siyasi yasaklı hale gelmesi için ilk adımın atıldığı İmamoğlu ise Erdoğan’ın siyasi açıdan hoşlanmadığı bir başka isim. Zira İmamoğlu, Erdoğan’ı siyasi hayatında seçim yenilgisi tattıran tek isim. Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçim kampanyasını bizzat kendisi yürüttü. İmamoğlu’nun ifadesiyle İstanbul yenilgisi Erdoğan’a tam anlamıyla bir travma yaşattı. İBB Başkanlığı seçim yenilgisini hazmedemeyen AKP, İmamaoğlu’na göreve geldiğinden bu yana siyasi abluka uyguladı. İmamoğlu hakkında inceleme ve soruşturma süreçleri işletilirken, İBB’nin bazı projelerinin onayı geciktirildi.
Burada bir tespit yapmak gerekiyor… İmamoğlu’nun siyasi yasakla hale gelmesi CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmasını isteyen Erdoğan’ın işini kolaylaştırır. Çünkü Erdoğan, İmamoğlu’nun yerine karşısında Kılıçdaroğlu’nu aday olarak görmek istiyor. İmamoğlu’nun yasaklı hale gelmesi bir anlamda Kılıçdaroğlu’nun adaylığını güçlendirir. Peki, Erdoğan, İmamoğlu yerine neden Kılıçdaroğlu’nu tercih ediyor? Çünkü Erdoğan, HDP’nin de desteğini alan İmamoğlu’nun Millet İttifakı’ndaki birleştirici gücünü çok iyi biliyor ve bundan oldukça rahatsız. Nitekim Erdoğan, İmamoğlu’nun bu gücünü kırmak için şimdiye kadar farklı yollara başvurdu. İçişleri Bakanlığı’nın İmamoğlu hakkında İBB’ye PKK ile bağlantılı isimleri aldığı iddiasıyla Aralık 2021’de terör incelemesi başlatmasını, İBB’nin yurtdışından talep ettiği kredilerine verilmeyen onayları ve İBB projelerine Çevre Bakanlığı ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı bürokratik zorluk çıkarmasını bu şekilde değerlendirmek gerekiyor.
Olayın bir başka boyutu ise eğer seçimler öncesinde karar onanırsa İmamoğlu, belediye başkanlığını da kaybedecek. 312 üyenin görev yaptığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde AKP’nin 176, MHP’nin 4, CHP’nin 128 ve İYİ Parti’nin 4 üyesi var. Yani İBB Meclisi’nde çoğunluk 180 üye ile Cumhur ittifakında elinde bulunuyor. Bu sayısal veri ile İmamoğlu sonrasında İBB Meclisi’nde yapılacak bir seçimle başkanlık rahat bir şekilde AKP’ye geçer. AKP, İBB Başkanlığı’nın yeniden AKP’ye geçecek olma ihtimalini hem ekonomik hem de siyasi açıdan değerlendiriyor. AKP, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kaybederek büyük bir ekonomik rantı da kaybetti. Zira İstanbul Büyükşehir Belediyesi 16 milyonu aşan nüfusu ile Türkiye’nin en büyük şehri. Bunun yanı sıra Türk ekonomisinin neredeyse 5’te 1’i İstanbul merkezli. İstanbul’un Türkiye iş gücündeki payı yüzde 20 oranındadır. İhracattaki bu pay yüzde 50’yi bulur. İBB’nin 2023 yılı bütçesi 115 milyar 250 milyon olarak kabul edildi. İETT ve İSKİ gibi belediyeye bağlı kuruluşlarla birlikte bu rakam 165 milyar Türk lirasına ulaşıyor.
1994’den 2019’a kadar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı elinden tutan siyasal İslamcı partiler (FP, SP ve AKP) kendilerine yakın vakıflara ciddi kaynaklar aktardı. Bu süreçte belediyenin bütün ihaleleri bu partilere yakın dernek, vakıf ve iş insanlarına verildi. AKP’nin iktidar olduğu dönemde başta Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜGVA olmak üzere diğer İslami vakıflar TÜRGEV, KADEM, İlim yayma Cemiyeti ve Ensar Vakfı’na İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde önemli ihaleler aldılar. İmamoğlu, AKP döneminde (sadece 2010-2019 yıllarında) söz konusu bu vakıflara 357 milyon 453 bin lira aktarıldığını açıkladı. İmamoğlu’nun belediye başkanlığı döneminde AKP’ye yakın vakıflara (TÜGVA, TÜRGEV, KADEM, İlim Yayma Cemiyeti ve Ensar Vakfı vb.) yeni ihaleler verilmedi. İBB’nin yeniden AKP’nin eline geçmesi başta bu vakıfların yeniden belediyelerden ihaleler alması anlamına gelir. Bunun yanında ekonomik krizin olduğu bir süreçte seçime gidileceği hesap edilecek olursa İBB kaynaklarının seçimlerde AKP lehine kullanılacak olması önemli bir avantaj oluşturulacaktır. İBB’nin yeniden AKP’ye geçmesi iktidar partisine ekonomik rant kadar psikolojik getiri de sağlayacaktır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yeniden AKP’ye geçmesi siyasal İslamcı tabanı üzerinde olumlu bir psikolojik etki yapar. Mart 2019 seçimlerini iptal ettirmek için Millet İttifakı’nın oy çaldığını söyleyebilen AKP iktidarı İBB’nin yeniden AKP’ye geçmesini “İstanbul bizim hakkımızdı ve aldık” söylemi ile sunacaktır. İmamoğlu kararı ile siyasette kartlar yeniden karılacaktır. Erdoğan kaybetmek istemiyor ve kaybetmemek için de her türlü adımı atacaktır. Onun için “İmamoğlu’na yasak gelmez” diyen bazı iyi niyetli çevrelere küçük notumuz var: Erdoğan kaybetmemek için ülkeyi ateşe atmaktan çekinmeyecektir. Erdoğan, kaossuz seçim kazanamayacağın biliyor. Ve kartları kaosa göre karıyor… Herkes bu hesaba göre olaylara baksın… Erdoğan bunu yaparken Millet İttifakı nasıl bir adım atacak?