Büyükşehirlerin AKP'nin elinden gitmesi siyaset açısından neleri değiştireceği bilinmez ama medya dünyasında taşlar yerinden oynayacak.
ANALİZ | Samanyoluhaber.com
AKP-MHP ortaklığının, yani tek adam rejiminin savunucusu partilerin büyükşehirleri kaybetmesinin siyasi sonuçları tartışılabilir.
Ama medya dünyasındaki değişim kaçınılmaz görünüyor. Büyükşehir belediyelerin imkânları ile AKP'nin beslediği medyanın gücü azalacak gibi görünüyor. Azalmasa bile artık muhalif medya da sesini duyurma imkanı bulacak.
Medya çeşitlenecek. En küçük bir eleştiri yaptığı için medyanın dışına atılan linç kampanyalarına maruz kalan gazetecilerin artık sesleri daha gür çıkacak. Medya tek kanaldan çoklu kanala geri dönüyor. Gazetecilerin alternatifleri ne kadar çoğalırsa o kadar rahat ve özgür çalışırlar.
Şimdi yeni medya düzenin nasıl değişeceği konusunu kısaca anlatalım.
İsterseniz 'tek adam' medyası nasıl kuruldu oradan başlayalım.
AKP 'tek adam' rejimini kurarken Hitler'in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels'in prensiplerine dört elle sarılarak tek sesli bir 'medya' oluşturdu. Bu medyayı oluştururken aslında 3 ayaklı bir çalışma yapıldı.
Birincisi medya patronları desteklendi
AKP ilk olarak en güçlü medya patronu Aydın Doğan'ı hedef tahtasına koydu. Vergi cezaları, hapis tehditleri ile yıldırılan Doğan, medyayı bırakmak zorunda bırakıldı.
Bu arada diğer patronlara gözdağı veren iktidar diğer patronları da ihalelerle terbiye etmeye başladı.
Ünlü bir otomobil firmasının temsilcisi medya patronu, yüklü makam aracı alımının iptal edilmesi ile sahibi olduğu ünlü haber kanalının anahtarını dönemin AKP'li propaganda bakanına teslim ediyordu.
AKP ikinci olarak kendi gazetecilerini oluşturdu
Gazetecilik dünyası aslında çok küçüktür, herkes birbirini tanır. 'Piyasada ne kadar çapsız, ismim gazetede çıksın, televizyonda bir şekilde gözüksem bana yeter' düşüncesinde olan kullanışlı tipler bulundu ve onlar tetikçi olarak kullanıldı.
Mesela bir dönem gazete dağıtıcılığı yapan ve lise mezunu bile olmayan birini şimdi 'uzman muhabir' olarak televizyonlarda görüyoruz. İş bilen gazeteciler de büyük paralarla terbiye edildi.
Üçüncüsü kendi medya gruplarını kurdular
AKP İktidara geldiğinde TMSF'nin elinde olan kanallar, AKP'nin ihale verdiği müteahhitlere dağıtıldı.
Bu arada yol temizliği de ihmal edilmedi . Medya patronları tehdit edilerek ellerindeki televizyon ve gazeteler yandaş iş adamlarına dağıtıldı. Satmak istemeyenler de TÜRKSAT üzerinden susturulmaya çalışıldı.
O da olmazsa kayyımlarla AKP'lileştirildi... Bugün TV ve Zaman gazetesinin önündeki gasp görüntüleri, Samanyolu TV'nin yayının karartıldığı gece hâlâ hafızalarımızda. Peşinden terör yaftası ve KHK'lar...
Konuyu fazla uzatmadan aslında anlatmak istediğimi anlatayım.
Bu düzeni kurarken AKP'nin elinde 3 tane de para kaynağı vardı.
Birincisi: Devletin imkânları ile verdiği ihaleler
İkincisi: Özel sektöre baskı yaparak reklam pastasının adil dağıtılmasına engel oldu
Üçüncüsü: Aslında anlatmak istediğim belediyeler
AKP'li belediyeler yandaş medya kuruluşları ve gazetecileri hep destekledi. Gerek ihaleler ile gerekse reklamlarla yandaş medya ayakta tutuldu.
Hiç satmayan gazeteler satın alınıp halka bedava dağıtıldı. Bir dönem elime bir tiraj raporu geçmişti. 150 bin tirajı gözüken yandaş bir gazetenin satışının yarısı İstanbul'da Bağcılar ve Esenler ilçelerinde gerçekleşiyormuş. Demek ki o ay gazeteyi alma sırası o belediyelerdeymiş.
Bir de yandaş gazeteciler 'Seminerler, kültür programları, sponsorluk' adı altında paraya boğuldu. Sadece bir gazeteciye 400 bin TL'nin seminer adı altında verildiğini yine Aktrollerin birbiriyle kavgası sırasında öğrendik.
Sosyal Medya trollerini, Pelikancıları saymıyorum bile! Şimdi bu hortumlar kesilecek.
Yani AKP yandaşlarına gitmeyecek. Peki nereye gidecek. Yıllardır ötelenen küçülen muhalif medya kuruluşlarına ve işsiz bırakılan gazetecilere... Şimdi muhalefetin sesi olan yeni medya kuruluşları göreceğiz.
YouTube kanalları desteklenecek. Gazeteciler artık konuşarak, yazarak para kazanacak.
Peki yeter mi baharın gelmesi için? Bence yetmez, ama yine de bir adımdır. Onların da hastalıkları büyük. Onlar da hukuksuzluk ve adaletsizlikler kendilerine dokununca ses çıkartıyor. Benzer yaşananları görmüyor. Çoğu, cezaevlerindeki bebeklerden ve annelerden haberleri yokmuş gibi davranıyor.
Yine de 'Tek Adam'ın propaganda gücünü kırması açışından önemli bir değişiklik bizi bekliyor. Bir başka yazıda da medya patronlarının İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden aldığı ihaleleri yazarım.
Aslında Erdoğan'ın büyükşehirlerde kaybettiği bir propaganda gücü daha var ki bence uykuları kaçıyordur.
Onu da sonra yazayım...