Ananın fotoğrafını görmek

Anlaşılan o ki Ertuğrul Özkök sokakta aç-susuz bir kedi görse onu da Ergenekon davasına bağlayacak. Şimdi Orgeneral Hasan Iğsız’ın görev devir teslim törenine gelmiş annesinin fotoğrafından böyle bir yorum çıkarmış. Sayın Iğsız’ın annesi yaşlı ve herhalde omiriliğinden kaynaklanan bir rahatsızlığı var. Bastonuna dayanmış tören alanına doğru ilerliyor. Özkök bu yürüyüşe çok anlam yüklemiş kendince. Ama başka anaların fotoğrafını ısrarla görmezden geliyor. Mesela yıllarca “Cumartesi Anaları”nı yok saydı. Onlar da asansörü ter kokutan işçiler gibi, Beyoğlu’nun görüntüsünü bozan varlıklardı. Oğullarının yargısız infazlarda, işkencelerde can vermiş olması önemli değildi. O analar üzerinde durulacak, haberi yapılacak analar değildi. Şimdi de gözünü kapattığı analar var. Onlar, oğulları kuşkulu baskınlarda can veren şehitlerin anası ve oğullarının ölümünü sorguluyorlar. “Misyonu belli” medya, sadece oğullarının ölümünden “vatan sağolsun” diyen şehit analarıyla ilgilenir. Oğlunun canının hesabını soran anaları kaale almaz. Halbuki korkmanız gereken analar onlar. O analar bırakın yürümeyi, bir hesap sormaya başladı mı, sokağa çıkamazsınız. Onlar, çocuklarının cenazesi kenar mahalle camiinden kaldırılan analar. Zengin olmadıkları, general yakınları olmadığı için evlatları dağın başında kuşkulu bir şekilde ölüme gönderilen analar. Bugüne kadar sessizlerdi artık değiller. Generalin annesine de saygı duyun elbette. Ama birinin sesini yükseltmesine önem veriyorsanız, sırtınızı döndüğünüz kenar mahalledeki analara bakın. Artık kimsenin keyfi için evlatlarının ölüme gönderilmesine göz yummayacakları görülüyor. Yüksek Askeri Şûra kapısında yaptıkları eylemle de, suç duyurusunda bulunarak da, “Yeter artık” diyorlar. Bu sese kulak verin. Boykot da bir haktır, ancak Halkın önüne bir tercih koyduğunuz da, “Evet”, “Hayır” kadar boykot da yasal bir tercih ve haktır. İsteyen sandığa gider tercihi yönünde o kullanır, isteyen evinde oturur ve protesto eder. Bir de siyasetle ilgilenmediği, üşendiği için oy kullanmayacak olan değişik boykotçular var tabii. Ancak bir koşulla. Kimseye silah zoruyla boykot baskısı yapılmayacak. PKK’nın bölgede silah gücünü kullanarak halkın iradesine müdahale ettiğini biliyoruz. Bu zaman zaman infazlara kadar varıyor. Demokratik Toplum Kongresi boykot çağrısı yağarken bu gerçeği gördü mü bilmiyorum ama bu konuya açıklık getirmesi şart. Politikacıların halkın iradesine silah zoruyla müdahaleye karşı net bir tavır almalarını beklemek hakkımız. Bu bir. İkincisi, PKK nedeniyle Kürtler arasında sınıf temeline dayalı bir ayrışmanın çıktığını görmemiz gerekir. Bölgenin burjuvazisini temsil eden sivil toplum örgütleri referandumda evet demekten yana. Bu tutum BDP’yi rahatsız etmiş görünüyor. Türkiye demokratikleşme kararlılığnı sürdürdükçe bu tür ayrışmalara daha çok rastlarız. Karizmatik değil ama işini yapıyor Goygoycuları pohpohlamıyor, barlarda ağırlamıyor, istedikleri oyunculara kadroda yer vermiyor diye harcadılar Şenol Güneş’i. Milli Takım Teknik Direktörü olarak icraatına değil, saçının jölesine, gömleğinin markasına baktılar. Etro gömlek giyse yırtacaktı belki. Kemal Kılıçdaroğlu da karizma korkusuna almıştı o gömleği zaten. Çünkü Şenol Güneş’i karizmatik değil diye gönderttiler. O Şenol Güneş şimdi Trabzon’da taş gibi bir takım yarattı. Hem beyefendi, hem başarılı, üstelik son derece de karizmatik. Hiddink’ten neyi eksik?
25 Ağustos 2010 05:35
DİĞER HABERLER