Özgürlük Araştırmaları Derneği tarafından Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Erdoğan'a hazırlatılan ‘Hukukun Üstünlüğü ve Türkiye 2015 Ekim Raporu'nda çarpıcı uyarılar yer aldı. Raporda Koza İpek Grubu, Boydak Grubu, Doğan Grubu'na yönelik operasyonlara da dikkat çekildi.
Bugün Gazetesi'nin haberine göre, “paralel yapı” adı altındaki operasyonların tüm muhalefeti susturmaya yönelik bir cadı avına dönüştüğüne dikkat çekildi. İşte rapordan çarpıcı bölümler:
ANAYASA DIŞI REJİME GEÇİLDİ: ‘Paralel yapı ile mücadele' dost-düşman siyasetinin uygulanmasını kolaylaştıran bir etken olmuştur. Hükümet fiili bir olağanüstü (anayasa-dışı) rejime geçmeyi başarabilmiştir.
CADI AVI UYGULANIYOR: Yargının işleyişine izin verilmemiş ve bu meseleyle ilgili görülen herkese peşinen suçlu muamelesi yapılmıştır. Tasfiye saplantı haline getirildiği için, her kesimden gruba uzanan kapsamlı bir cadı avına dönüşmüştür.
PARALEL YAPI BAHANE: Anaokulları da dâhil olmak üzere Cemaat'e yakın okullara polis refakatli sözde ‘denetim'ler yapılması alışkanlık halini almıştır. Koza-İpek grubu ve Boydak Holding gibi ticarî-sınaî teşebbüsler “denetim” amaçlı baskınlar marifetiyle sindirilmeye çalışılmaktadır. Melikşah Üniversitesi örneğinde olduğu gibi, sözde terör bahanesiyle polis üniversite bile basar hale gelmiştir. Bunlar iktidarın ‘tasfiyeyi' Cemaat'in sivil alandaki varlığını sona erdirmek için bahane olarak kullandığını gösteriyor.
TÜM MUHALİFLER HEDEFTE: ‘Paralel yapı' bahanesiyle oluşturulan mekanizmalar bütün muhalifler için uygulamaya konuldu. Cumhurbaşkanına hakaret suçlamalarından tüm toplum kesimleri nasibini almaktadır. Doğan Medya grubunun alenen tehdit edilmesi de somut bir göstergedir.
DERSHANE KARARI SİYASİ: Dershanelerin tamamen siyasî kaygılarla kapatılması ve müteşebbislerinin ekonomik zararlarının tazmini yönünde tedbir alınmamış olması, muhaliflerin ekonomik olarak da çökertilmesi yönünde parti devletinin top yekûn harekete geçirildiğini göstermektedir.
BANKASYA MÜDAHALESİ İHLAL: Bir bankanın bizzat Cumhurbaşkanı tarafından batırılması için her türlü keyfi müdahaleye maruz bırakılması, teşebbüs özgürlüğünün bâriz bir ihlâli ve muhaliflere hayat hakkı tanınmaması yönünde siyasî bir irade olduğunu da göstermektedir.
BBG EVİNE DÖNDÜK
- Araştırma görevlilerinin hükümeti eleştiren tweetler attığının valilik tarafından soruşturulma isteğiyle ilgili Üniversiteye bildirilmesi ülkenin âdeta bir BBG evine döndüğünü göstermektedir.
- HSYK'nın hâkim ve savcılarla ilgili olarak yaptığı disiplin ve yer değiştirme işlemleri, hükümeti veya iktidar partisini rahatsız edebileceği durumda hukuku uygulamak hâkim ve savcılar bakımından cesaret meselesi haline gelmektedir.
BÜTÜN SİVİL TEŞEKKÜLLER HER AN İLLEGAL İLAN EDİLEBİLİR
- Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'ne ‘legal görünümlü illegal örgütler'in takibinin eklenmesi sivil teşekküllerin siyasî iradenin keyfî tasarrufuyla her an “illegal” ilân edilebileceğini göstermesi bakımından son derece tehlikeli.
- Polis kolejleri ve Polis Akademisi'nin kapatılması yoluyla eğitimden geçmemiş olan kişilerin herhangi bir liyakat kriterine bakılmadan sırf hükümetin “himmeti”yle mesleğe alınmasının, kısaca partizan kolluğun yolu açıldı.
- Başlangıçta “paralel yapı”ya mensup kamu görevlileriyle ilgiliymiş görülen operasyonun kapsamı zamanla genişlemiş ve Cemaat'e yakın veya sempatizan olduğu düşünülen bütün sivil unsurların baskı altına alınmasına yol açmıştır.
İSTİHBARAT DEVLETİ
- MİT Kanunu'yla hükümet sivil toplumu istihbarî yoldan kontrol altına alıp hukuk dışı uygulamalarına yasal kılıf bulacaktır. Böylelikle Türkiye bir İstihbarat devleti olma yoluna girmiştir.
- Hükümet “paralel yapının tasfiyesi” bahanesiyle ve MİT TIR'ları skandalını örtbas edebilmek için emniyet teşkilâtında ve kısmen jandarmada büyük bir tasfiye operasyonu yapmıştır.