Anayasa Mahkemesi'nden basın özgürlüğüne dair önemli karar

Anayasa Mahkemesi'nden basın özgürlüğüne dair önemli karar
Anayasa Mahkemesi basın ve ifade özgürlüğü konusunda çok önemli bir karar aldı.

Gezi olayları sırasında Cumhuriyet Gazetesi yazarı Bekir Coşkun yazdığı bir yazıda, Beyoğlu'nda renkli merdivenlerin bir gecede griye boyanmasıyla ilgili AKP'ye eleştirilerde bulunmuş, mizahi dille yazdığı yazıda milletvekillerine şu satırlarla ''möölletvekili'' diye hitap etmişti:


''Sevmiyorlar renkleri...
Milletvekilleri koltukları turuncu olduğu için, oturanların asabileştiğine ve bu yüzden çok kavga ettiklerine karar verdiler...
Kırmızıyı görünce saldırıyorlar demek...
Möölletvekili...''

Yazının ardından AKP'li 3 milletvekili, Bekir Coşkun hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve kamu görevlisine hakaret suçunun işlendiği iddiasıyla dava açtı. İstanbul 2. Asliye Ceza mahkemesi tarafından görülen davada Bekir Coşkun, hakaret suçundan 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezasına çarptırılırken, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi.

Bekir Coşkun bunun üzerine konuyu Anayasa Mahkemesine taşıdı.

ANAYASA MAHKEMESİ BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ GEREKÇESİYLE KARARI BOZDU

Anayasa mahkemesi ise bugün kararını verdi.

Kararda 'Boyalı merdiven' isimli yazıda ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edilmediği belirtilerek davanın bozularak yeniden yargılama için İstanbul 2. Asliye ceza mahkemesine iadesine karar verildi. 

Anayasa Mahkemesi'nin kararının bilgilendirme yazısında şu cümleler dikkati çekti:

''Başvurucu, mahkûmiyetine neden olan sözleri ile “Gezi olayları” olarak bilinen ve kamuoyu gündemini uzun süre meşgul etmiş olaylardan sonra bazı şahısların kendilerince çevre sorunlarına dikkat çekmek için başlattığı şehir merdivenlerini boyama etkinliğine karşı bazı belediye yetkilileri ile bazı siyasilerin gösterdikleri tepkiyi esprili bir tarzda eleştirmektedir. Daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunun renklerinin ve özellikle koltukların kırmızı renginin milletvekillerinin ruh durumunu bozduğu yönünde basında çıkan haberlere gönderme yapan başvurucu, rengârenk bir çevrenin siyasiler tarafından hoş karşılanmamasını eleştirmektedir.

Anayasa Mahkemesi, ifade özgürlüğünün büyük ölçüde eleştiri özgürlüğünü güvence altına aldığını ve bu nedenle de düşüncelerin açıklanması ve yayılması sırasında kullanılan ifadelerin sert olmasının doğal karşılanması gerektiğini, öte yandan siyasi tartışma özgürlüğünün “tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi” olduğunu vurgulamıştır.''

KARARDAN: SİYASETÇİ EN AĞIR ELEŞTİRİYİ KABUL ETMEK ZORUNDADIR

Kararda kamu otoritelerinin kullandıkları kamu gücünden dolayı kendilerine yöneltilmiş en ağır eleştirileri bile hoşgörü ile karşılamak zorunda oldukları belirtildi. 
Mahkemeye göre, ''sağlıklı bir demokrasi, kamu otoritelerinin yalnızca yasama organı veya yargı organları tarafından denetlenmesini değil aynı zamanda sivil toplum örgütleri, medya ve basın veya siyasi partiler gibi siyasal alanda yer alan diğer aktörlerce de denetlenmesini gerektirmektedir'' dendi.

Siyasetçi her sözü ve eylemini denetime açar denerek ''siyasetçilere yönelik eleştirilerin kabul edilebilir sınırları, diğer kişilere yönelik eleştiri sınırına göre daha geniştir. Bir siyasetçi diğer kişilerden farklı olarak, her sözünü ve eylemini bilerek halkın ve aynı zamanda diğer siyasetçilerin denetimine açar; bu nedenle de eleştirilere daha geniş hoşgörü göstermek zorundadır. Bu sebeplerle, zorlayıcı nedenler olmadıkça siyasi ifadeye kısıtlama getirilmemesi gerekmektedir.'' ifadeleri kullanıldı.

DENETİMLİ SERBESTLİK BASKI UNSURUDUR

Mahkeme ilginç bir karara da vardı. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, yani cezanın infaz edilmeyerek tekrarı halinde yazarın cezalandırılmasının da bir baskı unsuru olduğuna hükmedilen kararda şu ifadeler kullanıldı:

''Mahkemeye göre, kurulan hükmün açıklanması geri bırakılarak başvurucu hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilirmişse de bir yazar olan başvurucunun bu süre içerisinde cezasının infaz edilmesi riski her zaman bulunmaktadır. Yaptırıma maruz kalma endişesinin kişiler üzerinde kesintiye uğratıcı bir etkisi vardır ve sonunda kişi denetim süresini yeni bir mahkûmiyet almadan geçirse bile kişinin bu etki altında ileride düşünce açıklamalarından veya basın faaliyetlerini yapmaktan imtina etme riski bulunmaktadır.''

Sonuç olarak ''ifade ve basın özgürlüklerine yapılan müdahalenin'' demokratik toplum düzeninde gerekli olmadığını belirten Mahkeme, Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vererek davayı yeniden yargılama için İstanbul'a iade etti.

SAMANYOLUHABER.COM

01 Temmuz 2015 13:49
DİĞER HABERLER