Zeynep İpek - Ankara Kalesi'nde sokaklar, yaklaşan Ramazan Bayramına rağmen bomboş. Civardaki esnaf, günü neredeyse siftahsız kapatmaktan yakınıyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti olan Ankara, bu topraklara, çok eski tarihlerde yerleşmiş. Ankara ve çevresinde yapılan arkeoloji kazıları sonucunda Yontmataş devrinden kalma araç-gereçlerin bulunmuş olması, kentin geçmişinin yazılı tarihten çok öncelere uzandığını gösteriyor. Yöredeki ilk yerleşme merkezinin de Anadolu'da ilk siyasal birliği sağlayan Hititler döneminde kurulduğu sanılıyor.
1923'te Türkiye Cumhuriyetinin başkenti olan Ankara, Cumhuriyet'in kurulmasıyla birlikte gelişmeye başladı. Yine o dönemlerde kentin iş merkezini oluşturan Ulus'ta yeni caddeler açıldı, yeni yapılar inşa edildi. Bunlar içinde en bilinenleri de esi Türkiye Büyük Millet Meclisi binası ile Ankara Palas.
Ankara'nın tarihi boyunca merkezi olan kale ve civarı da Ankaralıların gıdadan giysiye, zerzevattan hırdavata akla gelebilecek her türlü ihtiyacını karşıladığı bölge konumundaydı.
Bugün, sokaklarının neredeyse boş olduğu Ankara Kalesi'nde esnaf, eski dönemlerinin hareketliliğini özlüyor.
Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinden 50 yıl önce gelerek kalede toptan ve perakende gıda ürünleri satışı yapmaya başlayan 80 yaşındaki Hacı Ahmet Keyifli, AA muhabirine eski kaleyi anlatırken duygulanıyor. Vakit öğleden sonra olmasına rağmen henüz siftah yapmadığını anlatan Keyifli, ''40 sene önce bayram öncesi buraları görseniz, insan geçemezdi kalabalıktan. Ankara'nın her yerinden insan gelirdi alışverişe. Buraları kalabalıktan görünmezdi. Şimdi öyle mi?'' dedi.
Kalenin alışveriş için artık cazibesinin yitirmesinin nedenini her mahallede, neredeyse her apartmanın altına açılan marketler olduğunu anlatan Keyifli, ''Niye gelsin ki insanlar? Evinin altı market. Büyük büyük alışveriş yerleri yaptılar. Artık insanlar oralara gidiyor'' diye konuştu. Kalede yürütülen alt yapı ve restorasyon çalışmalarını olumlu karşılayan yaşlı esnaf, ''Bu sokak aynı kaldı. Ama aşağıları değiştirdiler. İyi oldu aslında, güzelleşti. İnsanlar artık sadece gezmeye geliyor buralara'' yorumunu yaptı.
-''ANKARA KALESİ TÜRKİYE'DE TANITIMI EN AZ YAPILAN YERLERDEN''
Yaklaşık 20 yıldır kalede halıcılık yapan Kutbi Bahadır ise bırakın 40 yılı 10 yıl önce bile burada esnafın daha güzel iş yaptığını anlattı. Son dönemde kaleyi görmeye gelen sayısında artış olduğunu ama alışveriş yapmak için kimsenin gelmediğini ifade eden Bahadır, ''Hemen hemen her kesimden insan geliyor. Koç'un müzeyi açması, yapılan restorasyonların etkisi oldu, ziyarete gelen sayısında artış var ama alışveriş yapan yok'' dedi.
Arada otobüslerle turist geldiğini, ama bunların da yalnızca tarihi yerleri gezerek geri döndüklerinden yakınan Halıcı Bahadır, ''Ankara kalesi Türkiye'de tanıtımı en az yapılan yerlerden. Burası turizm bölgesi olarak yeterince tanıtılmıyor'' yakınmasında bulundu.
-''KALE AÇIK HAVA MÜZESİ OLMALI''
Kale Derneği Başkanı eski milletvekili Şevket Bülent Yahnici, Ankara milletvekili olduktan sonra kaleyle yoğun bir şekilde ilgilenmeye başlamış. Kaleye ilgisini, ''Bizimki 10 küsur senelik bir kale macerası. Milletvekili olduktan sonra 'kaleyle ilgili ne yapabiliriz' diye kendimize sorduk. Sevda Cenap And vakfı başkanı Mehmet Başman orada And kafeyi yapıyordu. Kaleye ilgimiz, ikimizin bu dönemde kaleye olan ilgisinin çakışmasıyla başladı'' diye anlatan Yahnici, kültür sanat günleri adı altında birçok etkinlik yaptıklarını söyledi.
2006 yılında da Ankara Kalesi Derneği'ni kurduklarını bildiren Yahnici, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel'in göreve gelmesinin ardından turizm toplantıları düzenlediğini, o toplantılarda kalenin iyileştirilmesiyle ilgili bir takım kararlar alındığını kaydetti.
Alınan o kararların ardından Valiliğin 2011 eylem planını gündeme getirerek proje hazırlandığını belirten Yahnici şöyle konuştu:
''Bu planın hazırlanması için 1. Kale toplantısı düzenlendi ve burada yapılması gereken işler konuşuldu.
Kalede tespit edilmiş ve yapılması gerekenlerin başında trafik, otopark, ışıklandırma, mobese kameraları, tuvalet vb gibi sorunlar, ilk akla gelen sorunlar. Bu sorunlar için de devlet kurumlarının, özel sektörün, işletmecilerin, vatandaşın herkesin çalışması gerekiyor. Yangına karşı tedbir için düzenek sağlanması gerekiyor. Bu çalışmalardan en önemlisi belediyenin yürütmesi gereken alt yapı hizmetleri. Kalede her şey dıştan geçer. Bunların yerin altına alınması gerekir. Bunun için de bütün birimler, elektrik, su, elektrik telefon vb gibi işler için koordineli çalışılmak zorunda. Ama tabii, elektriği, suyu doğalgazı bir yandan vermeye çalışıyorsunuz bir yandan da yer altına almak için çalışma yürütüyorsunuz. Hizmetler çok zorlanarak yürüyor. Kazılmaya başlandığında kale dumura uğrayacak. Ama bunu yapmadan da olmuyor. Kale esnafı hem şimdiki durumdan kurtulmak istiyor hem de bu sıkıntıya nasıl katlanacak, onu düşünüyor.''
Kalenin tarihine de değinen Yahnici, burasının bir ahilik bölgesi olduğunu, zamanında üç ahi cumhurbaşkanı bulunduğunu anlattı. Yahnici şöyle devam etti:
''Kale bir ahilik merkezi. 1290-1352'li yıllarda Sultan Murat, ahilik liderinden Ankara'nın anahtarını almış. Kalede eskiden yaşamış, yok olmaya yüz tutmuş hatta yok olmuş meslekler, zanaatkarlar var. Kale, yüzyıllarca dünya ipek ve dericiliğinin merkezi olmuş, bunlar yok oldu. Örneğin yorgancı esnafı yok oldu. Eski berberler yok artık. Bakırcılar yok olmak üzere. Bir tane bakırcı ustası kaldı kalede.
Kale S.O.S veriyor. Biz ne yapıyoruz? Biz sanat işlerimizi, kültür işlerimizi yürütüyoruz. Esnafla ilişkilerimizi yürütüyoruz. Müzik faaliyetlerimiz, sergilerimiz yürüyor. Kalede eskiden yaşamış, kaybolmaya yüztutmuş, kaybolmuş zanaatlar veya meslekler bununla ilgili TRT belgeseli hazırlığı var. Altındağ Kaymakamlığı ve biz organize ediyoruz.
Kale ve çevresi benim çocukluğumda yerleşim yeriydi. Kalede hanlar var. Bunların birçoğu restore edilmedi. İki tanesi restore edildi. Biri Çengelhan, diğeri Çukurhan. Çengel Han Rahmi Koç müzesi, Çukurhan Divan oteli oldu. Eski ailelerin konakları vardı. Kınacızade konağı, Boyacızade konağı, Zenger'in işletmekta olduğu konaklar... O konaklar eski Ankaralıların eviydi. Artık orada eski Ankaralılar kalmadı. Konaklar ya yıkıldı ya da bugün işte, çeşitli işlerin yapıldığı yerler haline geldi.
Biz Kalenin bir açık hava müzesi olması gerektiğini söyledik söylüyoruz. Tarihi camiler, binalar ortaya çıkarılmalı. Hanlar, konaklar restore edilmeli. Yollar, kesinlikle oradaki halkı mağdur etmeden trafiğe kapatılmalı. Kaybolmuş meslekler canlandırılmalı. Bunun için de gerek kamu kurumları, gerek özel sektör, gerek vatandaşlar, oradaki esnaf hepbirlikte hareket etmeli, hem de bir an önce.''
-BİRİNCİ KUŞAKTAN TEK BAKIR USTASI: İSA TORUN-
Kalede, 40 yıldır bakır ustası olan, 10 kişinin üzerinde usta yetiştiren İsa Torun, işe babasının yanında başlamış. Bugün artık yetiştirmek için çırak bulamadıklarını belirten Torun şunları söyledi:
''Bakırcılık baba mesleği. 60'lı yıllarda, mutfak eşyası yapıyorduk. Ama bugün artık bakır tencere vb kullanan kalmadı. Artık hediyelik eşya yapmaya başladık. Ben 10 kişinin üzerinde çırağa bu işi öğrettim. Ama bugün artık çırak bulamıyorsunuz. Gençler pek rağbet etmiyor. Bu iş artık para için pek yapılmıyor.
Benim mesela tarih merakım var. 8 yaşımdan bu yana tarih okuyorum. Bizans ne yapmış, Pers ne yapmış, Urartu ne yapmış? Bunları merak ettim hep. Tabii, bunların birikimi sanatımıza da yansıyor. Bunların ışığında kendimize bir sentez oluşturduk. Bir figürü 15 saniyede, çizmeden bakır, altın ve gümüş üzerine işleyebilirim mesela.''
Son dönemde gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarının kalenin çehresini güzelleştirdiğini ifade eden Torun, ''Ama turist sayısı düştü mesela. Yapılan restorasyonlarla tarihi dokusu biraz daha ortaya çıktı kalenin, yerli halk beğeniyor ama el sanatları ve esnaf açısından bugün çok da iyi durumda değil'' diye konuştu.
Kalenin eski kalabalık günlerinin artık yaşanmadığını da sözlerine ekleyen Torun, ''40 yıla gerek yok, 20-25 yıl önce bile kale daha kalabalıktı. Burası Ankara'nın merkezi durumundaydı. Her türlü ihtiyaç maddesi, kale çevresinden temin edilirdi'' dedi.
Kalede 1978 yılından bu yana bakırcılık yapan Hüseyin Özkan da mesleğini ustasından öğrenmiş. Artık çok fazla bakırcı ustası kalmadığını söyleyen Özkan, ''10-15 kişi kaldı. Onların da yarısı 2. 3. kuşaktan. 1. kuşaktan bir tane iyi bir bakırcı ustası kaldı kalede'' ifadesini kullandı.
Geçmişi özlemle anan bakırcı ustası sözlerini, ''30 yıl önce kale merkezdi. Alışveriş hep buradan yapılırdı, giysi olsun, yiyecek olsun herkes buraya gelirdi. Hele de bayramlarda buralar dolardı. Şimdi her şey değişti, modernleşti. İnsanlar artık alışveriş merkezlerine gidiyor. Şimdi gerçekçilik kalmadı, her şey basitleşti'' diye sonlandırdı.
(Zİ-JM)29.08.2011 12:37:23