Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye'nin üçüncü nükleer santrali için Çin ile yürütülen müzakerelerde önemli mesafe alındığını, "önümüzdeki aylarda" anlaşmanın sonuçlandırılabileceğini açıkladı.
Ankara'da basın mensuplarıyla bir araya gelen Bayraktar, uzun zamandır devam eden görüşmelerde son aşamaya gelindiğini söyledi.
Japon Nikkei haber ajansına konuşan konuya yakın kurumsal bir kaynağa göre, "müzakereler olumlu ilerliyor" ve iki ülkenin bir yıl içinde hükümetler arası bir anlaşmaya varması bekleniyor.
İsmi açıklanmayan kaynak, anlaşmanın Çin açısından öneminin altını çizerek, "Anlaşma kesinleşirse Çin'in yurt dışındaki en büyük yatırımı olacak" dedi.
Plan hakkında neler biliniyor?
Bakan Bayraktar'ın açıkladıklarına göre Türkiye'nin üçüncü nükleer enerji santralinin Kırklareli'nin İğneada ilçesine kurulması planlanıyor.
Bayraktar, Çin Ulusal Enerji İdaresi Başkan Yardımcısı He Yang liderliğindeki Çin heyetinin Türkiye'nin kuzeybatısındaki Kırklareli'deki sahayı ziyaret ettiğini belirtti.
Türkiye İğneada'ya Çin ile birlikte dört yeni nükleer reaktör inşa etmeyi planlıyor.
Proje, Türkiye ile Çin arasında son birkaç yıldır müzakere ediliyordu.
Bakan Bayraktar'ın açıklamalarına göre, proje ile ilgilenen "başka taraflar" da var ancak anlaşmanın önemli bir bölümü halihazırda Çin ile müzakere edildi ve sonuçlandırılmaya oldukça yakın.
Taraflar arasında bazı farklılıkların olduğunu ancak bunların büyük olmadığını anlatan Bayraktar, “Dolayısıyla boşluğu doldurabilir ve Çin ile nükleer enerji programı için yakında bir anlaşma yapabiliriz" dedi.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi Temmuz sonunda konuyu görüşmek üzere Türkiye'yi ziyaret etmişti.
Reuters haber ajansı görüşmede Çin'in Kuşak ve Yol ile Türkiye'nin Orta Koridor girişimlerinin uyumlu hale getirilmesinin yanı sıra nükleer enerji, tarım ve sivil havacılık gibi konuların ele alındığı bildirmişti.
Dışişleri Bakanlığı ticarette "İpek Yolu’nun yeniden canlandırılmasını öngören" Orta Koridor Girişimi ile Çin'in Doğu ile Batı arasında ticaret bağlantılarının geliştirilmesini hedefleyen Kuşak ve Yol Girişimi ile "doğal bir sinerji yarattığını" savunuyor.
Bu çerçevede, Türkiye'nin Kuşak ve Yol Girişimini “kazan-kazan” ilkesi çerçevesinde desteklediği belirtiliyor.
Türkiye Çin'in yapacağı üçüncü nükleer enerji santralinin katkısıyla nükleer enerji kapasitesini 20 GW üzerine çıkarmayı amaçlıyor.
Bakan Bayraktar küçük modüler reaktörler (SMR) için bazı ülkelerle görüşmeler yapıldığını belirtti.
5 GW kapasitedeki küçük modüler reaktörlerin de sisteme dahil edilmesi olası.
Enerji Bakanlığı, nükleer enerji olmadan sadece Türkiye'nin yüzyılın ortalarına kadar karbon nötr hale gelemeyeceğini savunuyor.
Nükleer enerji alanında işbirliği anlaşması 2012'de imzalanmıştı
Türkiye'nin ilk nükleer enerji reaktörü Mersin, Akkuyu’da inşa ediliyor.
Rusya'nın üstlendiği santralden yaklaşık 4,8 GW elektrik üretilmesi planlanıyor.
Bayraktar, Sinop’ta planlanan ikinci santral için de Rusya ile görüşmelerin sürdüğünü söyledi.
Bunun dışında Güney Kore ile de temaslar gerçekleşiyor.
Bakan, Türkiye’nin bu konuda önceliğinin "daha fazla teknoloji transferi" yapmak olduğunu belirtti.
Nisan 2012'de Türkiye ve Çin arasında Çin'in başkenti Pekin'de Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair İşbirliği Anlaşması imzalanmış ve anlaşma 2016'da TBMM tarafından onaylanmıştı.
Anlaşma iki ülkenin nükleer enerji santrallerin saha etüd çalışmaları, tasarımı, inşası ve işletilmesiyle ilgili süreçler hakkında işbirliği yapabilmesini sağlıyor.
Buna ek olarak nükleer maddelerin temini ve nükleer yakıtla ilgili hizmetler alanında da işbirliği yapabiliyor.
Nükleer enerji işbirliği için Türk tarafında yetkili makam Türkiye Atom Enerjisi Kurumu olarak belirlenirken, Çin‘de Çin Ulusal Enerji İdaresi ile Çin Atom Enerjisi Kurumu olarak tayin edildi.
Anlaşmanın 10 yıl süre ile yürürlükte kalacağı belirtilmişti.
Nükleer enerji neden tartışılıyor?
Bazı uzmanlar nükleer santrallerin diğer enerji kaynaklarına kıyasla çok pahalı, yapım süreçleri çok uzun ve doğa ile insan sağlığı açısından tehlikeli olduğunu söylüyor.
Bazısı ise doğalgaz ve kömürde olduğu gibi nükleer santrallerin sürekli olarak enerji sağlayabilmesi nedeniyle kritik olduğunu, her adımı kontrol altında atıldığı ve denetlendiği sürece nükleer reaktörlerdeki güvenlik önlemlerinin sızıntı olasılığını ortadan kaldıracağını savunuyor.
Greenpeace, nükleer enerji üretiminde en büyük sorunun bertaraf edilmesi mümkün olmayan ve binlerce yıl tehlikeli olmaya devam eden radyoaktif atık olduğunu söylüyor.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na göre dünyada 263 bin ton kullanılmış nükleer atık, geçici depolama tesislerinde tutuluyor.
İngiltere’de nükleer atıkların yıllık temizleme maliyetinin 3 milyar sterlin olduğu aktarılıyor.
Dünya Nükleer Sanayi Durum Raporu (WNISR) bulgularına göre son on yıl içinde güneş enerjisi maliyeti yüzde 88, rüzgar enerjisi maliyeti yüzde 69 oranında düştü. Nükleer enerjinin maliyeti ise yüzde 23 oranında yükseldi.
Türkiye'nin neden nükleer enerjiyi tercih ettiği konusunda BBC Türkçe'ye konuşan Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı ve İklim Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin şöyle demişti:
“Türkiye, enerji politikalarını rüzgar ve güneş üzerinden dönüştürecek yenilikçilik düzeyine gelemedi.
"Hem ekonomik hem de teknik nedenlerden dolayı belli bir yerde ve sabit duran devasa santrallerin zorunlu olduğu düşünülüyor. Kömürün geleceğinin olmadığını anladıkları için nükleeri devreye sokmaya çalışıyorlar. Çağı yakalayamamış durumdalar.
“Yenilenebilir enerji sizi bağımsız kılarken yakıtı uranyum olan nükleer, dışa bağımlılığı artırıyor.”