'Anne, hakkını helal et'

'Anne, hakkını helal et'
Kaç yaşında olursak olalım, ne denli yetkin ve güçlü olursak olalım, hep o sımsıcak yüreğiyle annemizi ararız.
Zira annelik, kendinden vazgeçmektir, kendini evlada vakfetmedir, dostluktur, ufacık bir pişmanlık duymasak dahi çoktan affetmiş bir yürektir, hataları unutmak, ufak değerleri yüceltmektir, şartsız sevmektir. Dünyanın en büyük hazinesi olan her anne, hayata derin izler bırakır, evlat yetiştirir ancak kimileri de var ki yetiştirdikleri evlatlar, düşünceleri, hayatları ve yazılarıyla öne çıkar ve örnek olurlar. Tıpkı yazar Ahmet Kurucan'ın annesi Songül Hanım, psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Sayar'ın annesi Nuran Hanım, tasavvuf müziği sanatçısı Erkan Mutlu'nun annesi Münevver Hanım ve şair Bedirhan Gökçe'nin annesi Gülgez Hanım gibi. Kimi hayatta olmasa da onları, evlatlarının dilinden tanıdık. Ünlü simalar, annelerini sadakat, fedakârlık, kâmil, pamuk, rıfk kelimeleriyle anlamlandırdı. Annelerinden kazandıkları en önemli tecrübe sabır, edep, maneviyat gibi farklı farklı değerler olsa da hepsinin son cümleleri aynı: "Anne, hakkını helal et." Nineme karşı arka çıkmasaydı, bugün başka yerlerde olabilirdim AHMET KURUCAN: Annem Songül Kurucan'ı karaciğer kanseri nedeniyle 1999 yılında ebediyete uğurladık. Annem, küçük hatta çocuk yaşta gelin olmasına rağmen olgun, kâmil bir insan portresi çizdi. Kayınvalide ile birlikte yaşanan evde bu olgunluğu nasıl elde etti diye düşündüğümde iki şeyin ön plana çıktığını görüyorum. Bir; kendi annesinin kocası ve kayınvalidesi ile geçinmesinde yaptığı telkinler. Nitekim kendisi de kızını gelin ettiğinde aynı şekilde davrandı. Aile arasında konuşulan bir hatıradır şu; küçük kızı gelin gittiği evin ahvalini anneme anlatırken "cin gibiler" deyince; "iyi, sen de şeytan ol, geçin" der. İkincisi ise arabulucu, hakem, dert ortağı vazifeleri deruhte eden yaşlı ve bilge komşuların olmasıdır. Çok kitap okurdum. Rahmetli ninem gerek futbol gerekse kitap okumada onların bakış açısına göre ölçüyü kaçırdığım için sürekli karşı çıkar ama annem her fırsatta "Anaaa" diye devreye girerek beni müdafaa ederdi. Bana nineme karşı arka çıkmasaydı, sebepler planında bugün başka yerlerde olabilirdim. Vefat eden babama saygı ve bağlılığı hâlâ sürüyor ERKAN MUTLU: Erken sayılabilecek bir yaşta babamız rahmete kavuştu, yuvamız derin acılarla tanıştı. Yaşım 17'ydi. Anneciğim Münevver Hanım, içine döndü; ben hayata döndüm. Acımızla yaşamayı henüz öğrenmeye başlamışken, dokuz yıl sonra ağabeyim rahmete kavuştu. Fakat Allah, bize bu imtihanı vermişti; sabrını da verdi. Bu acılar bize rahmet, dua, ibadet, umre, hac ve tasavvuf oldu. Anneciğimde öne çıkan iki önemli duygu; sadakat ve fedakârlıktır. Babam hayattayken ona gösterdiği saygı ve bağlılık gıyabi olarak devam etmektedir. Bunun yolu da imandan, kulluktan, ibadetten geçmektedir. Annemin sadakat gösterdiği en önemli konu ise namazları. Ezan-ı Muhammedi okunur okunmaz abdesti alınmış, namaza durulmuştur. Bazen bizdeyken bana sorar. "Oğlum namazını kıldın mı?" oysa ezan henüz bitmiştir. Bazen bitirmem gereken işlerim oluyor, vaktin çıkmasına saatler var; annem tekrar soruyor. "Oğlum namazını kıldın mı?" Annemden aldığım en önemli tecrübe ise sabır. Okuma yazması olmayan anamın yetiştirme tekniğini çözemedim BEDİRHAN GÖKÇE: Annem Gülgez, yoklukla geçen bir ömürde hayatta pek gülememiş ve diyebilirim ki hiç gezmemiştir. Okuma yazması olmayan anam, benim tüm okumuşluğumun vazgeçilmez tek öğretmenidir. 'Pambuk' derim ben anneme, yani pamuk. Anneme zaten 'anne' demem 'pambuk' derim. O da bana 'oğlum' değil, 'caaan' der. Niçin pamuk; o kadar beyaz, o kadar yumuşak, o kadar temiz ve o kadar saf. Pamuğumdan, en önemli değer olarak edebi aldım. Okullarda, sokakta, gazete ve televizyonlarda öğretilmeyen hatta yalan yanlış öğretilen her şeyin doğrusunu hem annemin yaşantısında seyrettim hem de sözlerinden öğrendim. Okuma yazması olmayan anamın yetiştirme tekniğini bugün hâlâ çözememekteyim. Anneannemin irfanî kültürünü ruhumuza ilmek ilmek dokudu KEMAL SAYAR: Annem Nuran Sayar, şu an kronik ve ağır bir rahatsızlıkla pençeleşiyor. Annem tam bir rıfk sahibi bir kadın, bugüne kadar bir insanı hatta bir varlığı incittiğini görmedim. O bizim 'minik' diye sevdiğimiz, meleksi bir varlık. Ağzından kötü söz sâdır olmaz. Annem, bana maneviyatı öğreten insandır. Anneannem, bilge bir Anadolu kadınıydı. Annem onun irfanî kültürünü çocukluğumuzda ruhumuza ilmek ilmek dokudu. Lisede ve üniversitede çok başarılı bir öğrenciydim. Öğrenim hayatımda zayıf aldığım bir tek sınav vardır. Beşinci sınıfta hocanın lüzumsuz bir kaprisi ile ortopedi stajından kaldım. Anneciğim her sınavdan önce bana Yasinler okurdu. Eve geldim, üzüntü içindeyim. Annem ben daha konuşmadan, 'Oğlum, ortopedi sınavın haftaya mıydı?' demesin mi? Meğer günleri karıştırmış ve ilk defa o gün sınav öncesi Yasin okumamış. Anneciğim daima bir melektin, zor ve herkesi hırçınlaştıran bir hastalığın koynunda daha da melek oldun. Allah biz evlatlarını sana, rahmetli babamıza ve en önemlisi de bizi hep beraber insanlığın önderi Efendimiz'e (sas) layık eylesin.
13 Mayıs 2012 10:52
DİĞER HABERLER