Soğuk algınlığının kesin tedavisi yoktur. Zaten, halkımız bu hastalığın tedavi edilirse 7 günde, tedavi edilmezse 1 haftada geçtiğini çok iyi bilir. Tedavide amacımız, hastalık belirtilerinin giderilmesi ve kişinin rahatlatılmasıdır. Antibiyotik kullanmak gereksiz, hatta zararlıdır...
Isı değişikliklerinden en çok dış ortamla sürekli temas halinde olan üst solunum yollarımız etkilenir ve hastalıklar kaçınılmaz olur. Bu hastalıkların başında da soğuk algınlığı gelir. Halk arasında üşütme veya nezle isimleriyle de bilinen bu hastalığın sebebi bir cins küçük mikrop olan virüslerdir.
AH ŞU VİRÜSLER
Soğuk algınlığına neden olan virüslere solunum yolları virüsleri ismi verilir. Bunların pek çok çeşidi vardır, ama başlıcaları rinovirüsler, koronavirüsler, adenovirüsler, influenza ve parainfluenza virüsleridir. Sadece rinovirüslerin kendi içlerinde 100'den fazla türleri olduğunu söylersek sonbahar hastalığının ne kadar çok etkeni olduğu kolayca anlaşılır.
RİSK FAKTÖRLERİ
Yaş: Hastalık küçük çocuklarda daha çok görülür. Yaşamlarının ilk dönemlerinde yılda 4-5 kez hastalanan bebekler, büyüdükçe bağışıklıkları da arttığı için daha az hastalanırlar
Cinsiyet: Erkek çocuklar kızlara göre daha hassastırlar.
Kalabalık evler: Ev ne kadar kalabalıksa ve ne kadar küçükse, nezle riski de o kadar fazladır. Böyle ortamlarda bulaşma daha kolay olmaktadır.
Sigara: Sigara tiryakileri hem soğuk algınlığına hem de diğer solunum yolları hastalıklarına daha duyarlıdırlar. Ayrıca, evlerinde sigara içilen kişilerde de soğuk algınlığı riski daha yüksektir.
Bu durum özellikle 1 yaşın altındaki bebekler için çok önemlidir.
Hava kirliliği: Hava kirliliği solunum yolları savunma sistemlerini zayıflatarak soğuk algınlığı riskini artırır.
Beslenme: A vitamini eksikliği hastalık riskini artırır. Anne sütü almamış bebekler de risk altındadırlar.
Alkolizm: Alkoliklerin de diğer infeksiyonlara olduğu gibi nezleye de dirençleri daha azdır.
Allerjik bünye: Astım, egzema gibi allerjik hastalığı olanlarda solunum yolları viral infeksiyonları daha fazla görülmektedir.
Stres: Stres solunum yolları duyarlılığını artırarak hastalığın seyrini olumsuz yönde etkiler. Çoğu kez stresle birlikte bulunan sigara, alkolizm, kötü beslenme, uyku bozuklukları da yardımcı faktörlerdir.
Belirtileri neler?
Hastalık ani olarak burun akıntısı, hapşırma, burun tıkanıklığı ve boğaz ağrısı gibi belirtilerle başlar. Gözler de de kızarma, sulanma ve yanma olabilir. Ateş genellikle normaldir, ama bazı kişilerde hafif olarak yükselmiş de bulunabilir. Bir çok hasta kendini yorgun, keyifsiz ve bitkin hissedebilir. Baş ağrıları olabilir. Birkaç gün süren belirtiler 1 hafta içinde tamamen kaybolur.
Nasıl bulaşır?
Virüsler hasta kişinin hapşırması, öksürmesi sırasında havaya karışırlar. Sağlıklı kişiler de bu virüsleri burun veya gözler aracılığıyla alırlar. Virüsler, tokalaşma sırasında ve hatta virüsle kirlenmiş kalem, gözlük, mendil gibi eşyalarla da bulaşabilirler. Virüslerin üremeleri için en ideal yer ısısı 33-34 derece olan burun boşluğudur. Rinovirüsler, kolay kolay zatürreeye sebep olmazlar, çünkü akciğerlerin ısısı 37 derece civarındadır ve bu sıcaklık virüslerin üremeleri için uygun değildir.
Tehlikeli midir?
Soğuk algınlığı, hemen daima hafif seyreder ve kendiliğinden de geçer fakat tüm dünyada en çok görülen ve en çok iş gücü kaybına yol açan bir hastalıktır. Vücut direnci düşük olan kişilerde ve çocuklarda orta kulak iltihabı, sinüzit, bronşit ve zatürree, astım krizleri.. gibi hastalıklara sebep olabilir.
Korunmak için neler yapılmalı?
Hasta kişilerle tokalaşmak, öpüşmek gibi yakın temastan kaçınmalı
Eller sıkça ve bol su ile iyice yıkanmalı
Ellerin göz ve burun ile teması önlenmeli
Hasta kişiler öksürürken veya hapşırırken ağız ve burunlarını bir mendille sıkıca kapamalı l Hasta kişilerin eşyaları (kalem, kitap, bardak...) kullanılmamalı.
Meyve sebze tüketin
Soğuk algınlığının kesin bir tedavisi yoktur. Zaten, halkımız bu hastalığın tedavi edilirse 7 günde, tedavi edilmezse 1 haftada geçtiğini çok iyi bilir. Tedavide amacımız, hastalık belirtilerinin giderilmesi ve kişinin rahatlatılmasıdır.
Antibiyotik kullanmak gereksiz, hatta zararlıdır.
C ve A vitamininden zengin sebze ve meyveler özellikle yararlıdır.
Burun tıkanıklığının en iyi tedavisi hiçbir yan etkisi olmayan serum fizyolojik ismi verilen tuzlu suyun buruna damlatılması ve bulunulan ortamın nemli olmasının sağlanmasıdır. Burun açıcı damlalar özel durumlarda, en fazla 3-5 gün süreyle kullanılabilir.
Prof. Dr Ahmet Rasim Küçükusta'nın yazı dizisi
BUGÜN