Isırgan, ayrıkotu, funda yaprağı, hatmiçiçeği, katırtırnağı, pırasa tohumu, meyankökü. Yıllarca küçümsenen kocakarı ilaçları ve bitkiler tekrar moda oldu.
Günümüz insanı tıpkı ataları gibi şifayı yeniden bitkilerde arıyor. Ancak bir farkla. Artık bitkilerle tedavi yapılan yerlere ‘herbal salon’, kocakarı ilacı yapanlara da ‘herbalist’ deniyor. Herbal salonlarında saç dökülmesinden sedefe, sivilceden cilt tüylenmesine kadar pek çok rahatsızlık yüzyıllar öncesinden kalma doğal yöntemlerle tedavi ediliyor.
Leyla Çabuk, Türkiye’de bitkilerle tedavi yöntemini kullanan hebalistlerden biri. 362 yıl önce Macaristan’dan İstanbul’a gelen ardından da Ordu’ya yerleşen Çabuk ailesi, tam 7 kuşaktır bitkisel tedavilerle uğraşıyor. Leyla Çabuk, ailenin ‘herbalist’ unvanına sahip tek üyesi. 51 yıldır memleketi Ordu’nun dağlarından toplanan bin bir çeşit bitkiden ilaçlar hazırlıyor. Ona göre insanlar doğal olanın güzelliğini yeniden keşfetmeye başladı. Çabuk, bitkilerle hazırlanan doğal merhemlere ilginin gelecekte daha da artacağını düşünüyor. Çabuk, tıbbi tedavilerle iyileşemeyen hastaları 5-6 seansın sonunda iyileştirmeye başladığını iddia ediyor. Herbalist Çabuk, kendisine en çok saç dökülmesi problemi için hasta geldiğini söylüyor. Tümüyle kel olanlarda bitki merhemleriyle 8 ile 18 aylık süreçlerde yeniden saç çıktığını kaydediyor. Sedef hastalığı ve ciltteki tüylenme ve sivilcelerin de tedavi edilebildiğini aktarıyor. Ayak mantarı ve egzamayı da hastanın başına sürdüğü bir merhemle önleyebildiğini dile getiriyor. Kimseye mucize vaat etmediğine dikkat çeken Çabuk, “Sadece bitkilerle tedavi edilebilecek hastaları kabul ediyorum. Yaptığım tek şey kocakarı ilaçları hazırlayıp uygun durumdaki insanlara şifa dağıtmak.” diye konuşuyor.
Derdine derman için herbalistlerin yolunu tutan vatandaş sayısı ise her geçen gün artıyor. 20 yıldır sedef hastalığıyla mücadele eden Şadiye Özkan (38), “Gitmediğim doktor kalmadı. Neredeyse hayata küsmüştüm. Leyla Çabuk’un bitkisel ilaçlarını kullanmaya başladığımdan beri sedef azalmaya başladı.” diyor. Saçkıran hastalığına yakalanarak saçlarının büyük bölümünü kaybeden Fatih Soylu (26) da bitkisel merhemlerle saçlarının yeniden çıkmaya başladığını aktarıyor. Aynı şikayet nedeniyle 7 yıl önce saçlarını kaybeden Ceren Öztürk, utandığı için eskiden peruk taktığını; ancak bitki ilacıyla artık peruktan kurtulduğunu anlatıyor. Egzamaya yakalanarak yürüyemeyecek duruma düşen 12 yaşındaki Ezginur Sungur da şifayı bitkisel yolla buldu. Ezginur’un babası Hasan Sungur, “Yıllarca denemediğimiz tedavi kalmadı. Çok şükür bitkiler sayesinde kızımın egzaması iyileşmeye başladı.” şeklinde konuşuyor.
Öte yandan uzmanlar, bitkisel tedavinin her hastalığı iyileştirmede kullanılamayacağına dikkat çekiyor. Sırf moda olsun diye bitkisel tedavi programına başlamanın faydadan çok zarar getireceğini belirten uzmanlar, “Bitki tedavisi, sadece bazı cilt ve sindirim sistemi hastalıklarıyla uykusuzluk, stres gibi rahatsızlıklar için güvenli bir yöntem olabilir. Bu da gelişigüzel şekilde değil, uzman ellerce gerçekleştirilmelidir.” uyarısında bulunuyor.
İlaçlar bin bir çeşit bitkiden hazırlanıyor
Leyla Çabuk'un, merhemlerini hazırlarken kullandığı bitkilerden bazıları şöyle: Isırganotu, şalgam ve pırasa tohumları, galdirik kökü, sarımsak, kekik, ayrıkotu, karabaş otu, yaylaçiçeği, taflan kökü, karayemiş, eğreltiotu kökü, yabani lahana, gökçe otu, funda yaprağı, bıttım çekirdeği, hatmiçiçeği, kuş ısırganı, demirhindi, fülfül, alıç, sarı turp, ceviziçi perdesi, meyankökü ve katırtırnağı. Bitkisel tedavi düşünenlerin öncelikle tedavi için güvenilirliğinden şüphe duymadığı kişi ya da kuruluşlara başvurması gerekiyor. Hamile ya da bebek emzirenler için sentetik ilaçlar kadar bitkisel kökenli ilaçlar da zararlı olabilir. Çevreden rastgele edinilen bilgilerle bitkisel ilaç hazırlanması odukça sakıncalı. İlaçlar hazırlanırken mutlaka uzmanından yardım alınmalı.
ZAMAN