"Koronavirüs kabusunu bitirmek için en etkili silah bir aşı olacak. Aşı için yarışan şirketlerin bazıları ilk partinin 12 ila 18 ay içinde hazır olacağını söylüyor. Hemen söyleyelim, bu son derece iyimser bir beklenti. "
Haftalık Gazete’den İsmail Yuvacan, bütün dünyanın beklediği korona virüsü aşısıyla ilgili senaryoları yazdı. Bazı şirketlerin 12-18 ay arasında aşının hazır olacağı açıklamalarının gerçeği yansıtmadığı belirtilen yazının bir bölümü şöyle:
Koronavirüs kabusunu bitirmek için en etkili silah bir aşı olacak. Aşı için yarışan şirketlerin bazıları ilk partinin 12 ila 18 ay içinde hazır olacağını söylüyor.
Hemen söyleyelim, bu son derece iyimser bir beklenti. Acı gerçek şu ki bu kadar kısa sürede bir aşının bulunması ancak mucizelerle mümkün olabilir. Ve elbette o mucize hiçbir zaman gerçekleşmeyebilir de.
Su çiçeği ve grip aşıları 28, papilloma (cinsel yolla bulaşan genital siğil) aşısı 15, rotavirüs 15, bebeklere vurulan beşli karma aşı (Difteri, tetanoz, boğmaca, çocuk felci, influenza tip B) 11 yıllık bir sürecin sonunda insanların hizmetine sunulabilmişti.
ABD’li Dr. Maurice Hilleman’ın 1963-1967 arasındaki 4 yılda, küçük kızı Jerly Lynn’in boğazından aldığı virüs kültürüyle ürettiği kabakulak aşısı, bu alanda bir rekor.
Buna karşılık HIV’e karşı bir aşımız hala yok. Bir diğer koronavirüs olan SARS’a da aşı bulabilmiş değiliz.
Halen dünyanın dört bir yanında Covid-19 için 254 ilaç, 95 aşı çalışması sürüyor. Aşılardan 7’si, Faz 1 olarak adlandırılan insanlar üzerindeki denemelerin ilk aşamasına başladı.
Normal şartlarda, ilk kez üretilecek bir aşı için sadece akademik çalışma ortalama iki yıl sürer. En iyi ihtimalle araştırmacıların kolları sıvayıp laboratuvara girmesi 2022’yi bulurdu. Ama potansiyel korona aşısı için bu aşamalar 4 aya sığdı.
Normal şartlarda aday aşının üretilmesi, sırasıyla fare ve maymunlar üzerindeki denemeler, bir sonraki aşama olan insanlı denemelere geçiş için gerekli onaylar derken 3-4 yıllık bir süreyi bulur. Dediğim gibi koronanın potansiyel aşısı için bütün bu aşamalar 4 aya sığdı. Yoksa, normal şartlarda herşey yolunda gitse bile insanlı denemeler 2025 gibi başlayabilirdi.
Yine normal bir zaman akışında, küçük bir gönüllü grubuna ilk doz aşının yapılması ve olumlu sonuçların alınması 2026, İkinci Faz’da birkaç yüz insanda aşının denenmesi 2028 başları, birkaç bin insan üzerinde yapılan Faz 3 denemeleri bizi 2029’a getirirdi.
Aşı güvenli ve etkili ise ilgili kurumlardan onay alır, ardından en uzun süreçlerden biri olan aşının üretimi için gerekli altyapının kurulmasına başlanırdı.
Aşının üretileceği yüksek teknoloji gerektiren tesislerin kurulumu ortalama 5 yıl sürüyor. Bu durumda üretimin 2034’ün ilk aylarında başlamasını bekleyebilirdik. Son onay süreci de yaklaşık bir yıl alacaktır. Sonuçta ilk doz aşı, 2036’da insanların kollarına yapılmaya başlanabilirdi.
Elbette bu senaryo, her şeyin yolunda gittiği bir durumdan bahsediyor. Ne yazık ki klinik araştırmaların çoğu bu uzun süreçlerin bir noktasında başarısız oluyor. Korona aşısı için başlangıç süreçleri çok hızlı yaşanmış olsa bile, aşıların başarılı olacağının bir garantisi yok.
Genellikle insanlar üzerinde test aşamasına gelen ilaçların yüzde 10’undan daha azı onay alıyor. Diğerleri, harcanan yüzmilyonlarca dolarla birlikte çöpe gidiyor.
Ya etkisiz kalıyorlar, ya mevcut ilaçlardan daha kötü performans sergiliyorlar ya da çok fazla yan etki gösteriyorlar.
Biz olumlu düşünelim, tıp dünyasının aşı geliştirme rekorunu kırdığını ve bu süreyi 4 yıla indirmeyi başardığını varsayalım.
Bu durumda bile ekonomiyi 2024’e kadar durdurup, insanlara ‘evde kal’ diyemeyiz. Bir aşı geliştireceksek, imkansızı başarmak zorundayız. Peki bu nasıl mümkün olabilir?