Asıl Kürtler sizi kucağa oturtacak

"Kürtler eninde sonunda kucağımıza oturacak...” CHP’li Hurşit Güneş kendisine atfedilen bu sözlere çok kızmış, iddia sahipleri hakkında ceza davası açacağını belirtmişti. Bu olay geride kaldı bugün. Ama bir yanda CHP listelerine, bu listeye hakim olan zihniyete, diğer yandan da BDP listelerine ‘’sahil açılımı’’na bakınca, gördüğüm bir gerçek var, kucağa oturacak biri varsa o da sizsiniz. Güneydoğu’da olmayan bir parti CHP. Batı ve sahillerdeki Kürtlerin gerek baraj sorunu gerekse çaresizlikten oy verdiği bir parti konumundaydı bugüne kadar. Artık bu da bitti. BDP’nin kritik sahil kesimlerinde aday göstermeyerek CHP ile gizli ittifak yapacağı iddiaları vardı. Listeler açıklanınca bunun doğru olmadığı anlaşıldı, BDP İzmir’de de, Mersin’de de var. CHP’nin Kürt kelimesini ağzına alamayan, bölge gerçeğini kabullenmekte zorluk çeken genel başkanı ve parti zihniyetine bir de Kürtleri mecazi değil de gerçek anlamda kucağa oturtmayı düşleyen adayları varlığını ekleyin bu partinin zorluğu ortaya çıkar. Düne kadar sahiller CHP için dikensiz gül bahçesiydi. İzmir gibi bir kenti prevasızca İstanbul ve Ankara’dan adaylarla doldurmaları bunun göstergesi. Kucağa oturmuş seçmen kimi aday göstersen oy vermek zorundaydı. Artık öyle değil. İzmir, Mersin gibi yoğun Kürt göçü alan illerde BDP’nin adayları var. Baraj sorunu azalır ve BDP sola açılımını sürdürürse bu durum CHP için daha büyük bir tehdit oluşturacaktır. CHP’nin sahillerdeki kayıtsız şartsız hakimiyetine yönelik büyük tehdit, kendi aday seçim sürecinin farklı merkezlerden yönlendirilmesi kadar BDP’nin bu akılcı tavrı da darbe vuracak görünüyor. Türkiye’nin hızlı değişimi, demokratikleşme talepleri ve bu gerçeğe sırtını dönen CHP’nin işi gerçekten zor. CHP değişimden korkan, ayak uyduramayan, pay alamayanların partisi haline geliyor. Türkiye’nin gelişim ve değişimden en az pay alan kenti İzmir’in CHP’nin kalesi olmakla övünme nedeni bu aslında. Dünyada sınırların hızla silindiği bir dönemde CHP ulusalcı, piyasa ekonomisinin gözde olduğu bir dönemde devletçi, azgın kapitalizm karşısında sosyal adalet taleplerinin yükseldiği bir dönemde de ANAP’çı oluyor. Dünyayı tersine çevirme çabasının açık bir göstergesi bu tablo. Asıl sıkıntı, solu zayıf, gerçek anlamda alternative olamayan muhalefeti ile siyasetin yoluna nasıl devam edeceği. Bu tablo, görünebilir bir gelecekte AK Parti iktidarının süreceğinin bir göstergesi çünkü. Yeni bir tek parti dönemi başladı sanki. Avrupa’ya balans ayarı Başbakan Erdoğan, Haçlı Savaşları’nın farklı bir boyutuna vurgu yaparak tarihe sağlıklı bir bakış ortaya koydu. Avrupalılar’ın göremediği bir gerçek var, Türkiye 2002’nin Türkiyesi değil. Bu ülkenin siyasetçisi de, işadamı da, diplomatı da, yurttaşı da daha güvenli ve güçlü. İçinde bulunulan kurum, soru sorma, hatta sorgulama yeri. Ama artık hakettikleri cevabı almalarının çok yüksek olduğu gerçeğini görerek. Türkiye Avrupa’nın hormonlu değişimini aşan gerçek bir değişim yaşıyor. Halkının desteğiyle değişimi gerçekleştiren, kalkınmayı, büyümeyi sağlayan bir lider kadrosu var. Başbakan dün Strasbourg’da Türkiye’nin gücünü, özgüvenini ve vizyonunu ortaya koydu. Bundan sonrasını ‘’Avrupa kızdı, Amerika kaş çattı’’ manşetlerini atanlar düşünsün. Hürriyet sporun ayıp ötesi gazeteciliği Ünal Aysal herhalde parasını bastırıp Hürriyet’in ana spor sayfasını satın alsa bu kadar olurdu. İktidar belirleme kabiliyetini kaybeden Hürriyet, CHP’den sonra Galatasaray Kulübü’nün yönetim ve kadrolarını belirleme derdine düştü herhalde. Herşeyiyle 10 numara... Beyaz Enerji dahil mi diye sormak lazım. Çaycınızı bile alıp niye Brüksel’e gittiniz diye soramazlar. Ama onlar sormaz elbette, başkalarının sorması da şüpheli. Türkiye’de medyanın spor kulübü başkan ve yöneticileriyle sağlıksız bir ilişkisi var. 3 büyük kulüp başkanının ticari faaliyetleri, hukuku zorlayan uygulamaları pek gündeme gelmez. Yandaşlık çok görmüştük ama bu kadarını hiç görmemiştik. Ayıp doğrusu... Parası neyse vermek lazım galiba...
14 Nisan 2011 08:56
DİĞER HABERLER