Asimilasyon, Gettolaşma, Entegrasyon

Samanyoluhaber.com yazarı Abdullah Aymaz'ın yazısı

ABDULLAH AYMAZ 

Bütün dünyada, kıvamı koruyarak başarılı bir entegrasyon hedefleyelim. İnşaallah bu sayede, kin ve nefret körüklenmeden güzellikler, huzur ve güven  zuhur eder. 
Dünyada olanlara bakıyoruz ki, bazı eritici, değiştirici toplumlar içinde  zamanla mülteciler eriyip yok oluyor.
Takriben on sene önce New York’ta ziyaret sırasında 1909’da gelip Mescit açan ve yerleşen  bir Tatar grubun, duvara asılı fotoğraflarından yavaş yavaş nasıl asimile olduklarını gördük. Artık bayram namazları bile o mescidde kılınmıyor. Sadece cenazeleri için oraya gelenler olduğunu öğrendik. 
1895 Amerika’da Ditroit’te Sultan Abdülhamid’in isteği ile  Mühtedi  Aleksandır  Russel Webb’in çalışmasıyla açılan camiden şimdilerde hiçbir eser kalmadığı gibi, daha sonra ferdi olarak Amerika’ya gidenlerin nesillerinin de asimile olarak, kaybolup gittiklerini biliyoruz.
Bu hususta daha önce yazdığım gibi Hindistanlı ve Pakistanlı Müslümanları daha iyi görüyoruz. Çocuklarını kendi inançlarına ve kültürlerine bağlı olarak yetiştirmeye çalışıyorlar. Amerika’daki Müslüman  doktorların çokları onlardandır. Hem de bir kısmı hâfızdır. Çünkü Müslüman ailelerin bazıları çocuklarını önce hâfız olarak yetiştiriyor sonra tıbba gönderiyorlar. Onun için onlardan Müslüman zenginler orta seviye Amerikalı halktan daha üst seviyede bulunuyorlar. Ama onlar bilgi ve ihlaslı hocalarını takip ediyorlar. Evlerini o hocaların bulundukları yerlere taşıyorlar. Hatta hocalar iki-üç seneliğine Pakistan’a gitmiş ise, onlar da peşinden gidip, onlar Amerika’ya dönünce tekrar aileleriyle Amerika’ya dönüş yapıyorlar.
Hollanda’da siyasette belli bir seviyeye gelmiş bir Marakon diyor ki: “Bizimkiler, bir eğlence yerine giderler, Hollandalılar tarafından istenmedikleri için kovulurlar. Öbür gün yine giderler, yine dayak yerler ama tekrar giderler. Böyle böylece  dili, kültürü öğrendiler. Kendilerini kabul ettirdiler.”   
Buna entegre diyebilir miyiz?
İşte bu Marakon: “Sizin Türkler ise o eğlence yerine gittiler. Dayak yiyince, hemen onun karşısına kendileri bir eğlence yeri açtılar.” diyor.
 Şimdi Türkler entegre oldu denilebilir mi? 
Amerika’da annesi Yahudi, babası Türk bir iş kadını demişti ki: “İki Yahudi bir araya gelince ticari bir iş kurar. Ama iki Türk bir araya gelince devlet kurmaya kalkar.”  
Şimdi bu anlayış ve kafaya sahip insanlardan hangisi entegre olabilir?
Meselenin bir de başka ciheti var:
30-40 sene sonra Avrupa’da mülteci Müslümanlarla nüfusun neredeyse yarısı Müslüman neslinden meydana gelecek şeklinde bir düşünce var. Bu durumda Avrupa nasıl bir Müslümanlık ister. İran anlayışında mı? Suud anlayışında mı? Radikal Müslümanları mı? Selefi Müslümanları mı? Veya Müslümanlığın özüne köküne bağlı kalmakla beraber herkese açık, insanlığı kucaklayan, insanlık paydasında herkesi kabullenen bir anlayışı mı?  Zaten şimdiden bu anlayışı tercih ettiği, pek çok emarelerle anlaşılmakta…
Bize düşen, kendi inanç esaslarımıza bağlı kalarak, kültürümüzün güzelliklerini yaşamak hem de içinde bulunduğumuz toplumların güzelliklerinden istifade edip yaşadığımız toplum mozayiği içinde güzelce çiçek açmaktır. Böyle bir zenginlik de ortaya çıkmış olur. 
2001 Ocak’ta Zaman Gazetesinin, hacca ve umreye gidenler için bir rehber kitap olarak hediye verdiği “KUTSAL  TOPRAKLAR”  dergisinde yazdığım gibi:  “İçinde bulunduğumuz (Avrupadaki) toplumlar, bizlere kapılarını açmış, İŞ  vermiş, Aş  vermiş, bazan da EŞ  vermiş. Bizim bu topluma bir TEŞEKKÜR  BORCUMUZ  var. Bunun için gençliğimizi eğitimli ve üretken yani topluma faydalı hale getirmeliyiz. Yerliler demeliler ki: ‘Ne iyi oldu da bu Türkler, bu Müslümanlar ülkemize geldi!  Ne kadar  iyi ve faydalı insanlar bunlar!..”
Elhamdülillah bu Hizmetin mensupları buna uygun hareket ederek üzerlerine düşeni yapmaya çalıştılar…

02 Ocak 2024 15:55
DİĞER HABERLER